Doğumsal üriner sistem obstrüksiyonu çocukluk çağında en sık saptanan fetal anomalidir
11. Üreteropelvik bileşke darlığının insidansı hidronefroza sahip süt çocuklarında %10-30 arasında değişmektedir. Bu oran diğer ürolojik problemi olan çocuklarda daha da artmaktadır
12. Üreteropelvik bileşke darlığı uygun düzeltme yapılmadığı takdirde ilerleyici böbrek hasarına neden olabilmektedir
13. Hidronefrozda spontan gerileme olsa bile böbrek fonksiyonlarında bozulma görülebilmektedir
14. Ayrıca cerrahi düzeltmenin böbrek fonksiyonlarını düzelttiğine ya da böbrek hasarını önlediğine dair yeterli kanıt bulunmamaktadır
15,16. Bunun yanı sıra cerrahi düzeltmenin böbrek parankim enfeksiyonunu ve geri dönüşümsüz böbrek hasarını önleyebileceğini bildiren yayınlar da mevcuttur
17-19.
Diüretik Tc-99m DTPA sintigrafi, obstrüktif ve nonobstrüktif hidronefroz ayrımında en yaygın olarak kullanılan yöntemdir20,21. Chertin ve arkadaşları22 cerrahi olarak düzeltme yapılan çocuklarda operasyon öncesi döneme göre böbreğin yüzde fonksiyonunda belirgin düzelme olduğunu rapor etmiştir. Singh ve arkadaşları23 cerrahi girişimden sonra hidronefrozda gerileme, operasyondan sonra 6. ayda yapılan DTPA sintigrafide drenaj paterninde düzelme ve T1/2 süresinde anlamlı oranda azalma, diferansiyel böbrek fonksiyonunda belirgin iyileşme olduğunu belirtmiştir. Başka bir çalışmada pyeloplasti uygulanan 49 hastanın 42’sinde hidronefroz derecesinin aynı kaldığı ya da gerilediği, 41 hastada fonksiyonun stabil kaldığı, 1 hastada ise düşük seyrettiği bildirilmiştir24. Obstrüksiyon saptanan böbreklerde ortalama fonksiyon yüzdesi % 41 ± 12, operasyon sonrası ise 47 ± 11 (P<0.01) olarak tespit edilmiştir. Hastaların %43’ünde fonksiyon yüzdesinde artış saptanırken %57’sinde herhangi bir iyileşme saptanmamıştır25. Bizim çalışmamızda pyeloplasti endikasyonu olan ve olmayan hastalar arasında UPD bulunan böbreğin yüzde fonksiyonu açısından anlamlı bir farklılık yoktu (p>0.05). Ancak pyeloplasti uygulanan hastalarda cerrahi düzeltmeden sonra ölçülen yüzde böbrek fonksiyonlarının cerrahiden önce ölçülen yüzde fonksiyonuna göre artış gösterdiği belirlendi (Sırası ile %39.2±2.5, %43.4±1.4, p=0.012). Bu nedenle DTPA sintigrafi ile belirlenen yüzde fonksiyonun cerrahi düzeltme endikasyonunu gösteren bir belirteçten çok operasyon sonrası hastaların izleminde yararlı olabilecek bir gösterge olabileceği düşünüldü.
T1/2, DTPA sintigrafide radyofarmasotik maddenin yarısının biriktiği bölgeden obstrüksiyon olduğu düşünülen bölgenin distaline ekstrete edildiği zamanı göstermektedir. T1/2 süresinin 15 dakikanın altında olması nonobstrüktif dilatasyonu düşündürür, 15-20 dakika arasında ise obstrüksiyondan şüphelenilir. Radyoaktif maddenin yarılanması için geçen sürenin 20 dakikanın üzerinde olması ise obstrüktif dilatasyonu desteklemektedir26. Schlotmann ve arkadaşları27 uzamış T1/2 değerinin hidronefrotik böbrekte hem fonksiyonel hem de histomorfolojik değişikliklerle ilişkili olduğunu belirtmiştir. Çalışmamızda, T1/2 değeri pyeloplasti endikasyonu olan hastalarda cerrahi girişim endikasyonu olmayan hastalara göre daha uzundu (p=0.038). Pyeloplastiden sonra T1/2 süresinde anlamlı bir gerileme gözlendi (Sırası ile 22.3±3.4 dakika, 14.0±0.9 dakika, p=0.011). Böylece T1/2 süresindeki uzamanın UPD tanısı ile izlenen çocuklarda cerrahi girişim endikasyonu için önemli bir belirteç olduğu düşünüldü.
Sonuç olarak; T1/2, üreteropelvik darlığı olan çocuklarda cerrahi girişimin gerekliliğini belirleyen ve cerrahi girişimden sonraki dönemde böbrek fonksiyonunun izleminde kullanılabilecek önemli göstergelerden biridir. Ek olarak, obstrüksiyonu olan böbreğin yüzde fonksiyonu cerrahi girişimin zamanlamasını belirlemekten çok girişimden sonra darlık bulunan böbreğin fonksiyonunun takibinde yararlı olabilir.