AP tanısı konulan 104 hasta üzerinde yaptığımız bu çalışmada etiyolojik dağılım ülkemizde olduğu gibi en sık biliyer (%71,2) neden idi. Etiyolojik faktör olarak bakıldığında, literatürdeki olguların %80 kadarında safra taşları ve alkol karşımıza çıkmaktadır
10. Di-Magno ve arkadaşları
11 tarafından yapılan literatür taramasında akut pankreatitin etiyolojisinde safra taşları (%10.8-56), alkol (%3-66) ve idiyopatik nedenlerin (%8-44) sorumlu olduğu bildirilmiştir. Ülkemizde etiyolojik nedenler arasında en sık rastlanan nedenin safra taşı olduğu ve bunu idiyopatik nedenler, alkol ve ilaç kullanımının izlediğini gösterilmiştir
12,13
Çalışmamızda yaş ortalaması literatürrdeki diğer çalışmaların yaş ortalamaları ile benzer olmasına rağmen, 18-97 gibi geniş bir yaş aralığına sahipti. Yaş aralığının geniş olması AP’nin her yaşta ayırıcı tanıda akla gelmesi açısından önemlidir. Birçok çalışmada 14,15 akut pankreatit kadınlarda daha sık görüldüğü bildirilmişken, bazı çalışmalarda ise 16 AP’ nin erkeklerde daha sık görüldüğü tespit edilmiş. Bizim çalışmamızda da kadın hasta sayısı daha fazla idi. AP etiyolojisinde erkeklerde alkol kullanımının kadınlardan fazla olmasından dolayı erkeklerde alkol, kadınlarda ise safra taşı etiyolojide ön plana çıkmaktadır. Bizim çalışmamızın yapıldığı Diyarbakır toplumunun sosyal ve dini yapısından dolayı çalışmamamızda kadınlar ağırlıklı olmakla birlikte her iki cinste de en sık etiyolojik neden safra taşıdır ve alkol nadir bir neden olarak karşımıza çıktı.
Tamer A. ve arkadaşları 13 yaptıkları çalışmada olgularının 63 (%75) tanesinin hafif, 21 (%25) tanesinin ise şiddetli akut pankreatit olarak tespit etmişler ve hafif pankreatitli olgular ile şiddetli pankreatitli olgular arasında başvuru şikâyeti, cinsiyet, yaş, amilaz, etiyolojik faktörler, yatış süresi bakımından anlamlı fark saptamamışlardı. Bizim çalışmamızda ise hafif pankreatit %67.3, şiddetli pankreatit %32.7 olarak tespit edildi. Bu iki grup arasında cinsiyet, CRP, amilaz ve yatış gün sayısı açısından anlamlı fark yokken, prokalsitonin ve yaş açısından ise kuvvetli anlamlılık vardı. Hafif pankreatitlerde yatış gün sayısının fazla olması etyolojide idiyopatik nedenlerin fazla olmasına bağlandı. Çalışmamıza aldığımız 104 hastanın Ranson, yaş, prokalsitonin, CRP, yatış gün sayısı ve amilaz değeri arasında yapılan koralasyon analizinde; Ranson, prokalsitonin ve yaş arasında önemli pozitif ilişki, Prokalsitonin, yaş, CRP arasında önemli pozitif ilişki tespit edildi.
Karakaya Z. ve arakadaşlarının 17 yaptığı çalışmada prokalsitonin ile yatış gün sayısı ve prognoz üzerinde anlamlılık tespit edilmemiş ancak Rau ve arkadaşlarının 18 yaptıkları çalışmada, prokalsitonin ve CRP değerleri karşılaştırılmış erken tanı ve prognozda prokalsitonin daha değerli bir marker olarak bulunmuş ve prokalsitoninin pankreatitin gelişmesinde ve prognozunun belirlemesinde rol oynadığı gösterilmiştir. Ranson kriterleri ve CRP düzeyinin, ciddi akut pankreatit gelişimiyle korele olduğu ancak prokalsitonin düzeyi ile karşılaştırıldığında prokalsitonin düzeyi bakılmasının daha etkin olduğu gösterilmiştir 19. Bizim çalışmamızda da prokalsitonin klinik şiddetin gösterilmesi açısında anlamlı tespit edilirken, CRP düzeyinde anlamlı farklılık tespit edilemedi. Prokalsitonin hem Ransona göre klinik şiddet arttıkça artıyor hem de yaş ve CRP ile pozitif koralasyon göstermekteydi.
Çalışmamızın retrospektif olması nedeniyle bazı kısıtlamaları bulunmaktadır. Hasta verilerinin dosya tarama yöntemi ile temin edilmesi bazı verilere ulaşmakta kısıtlamalara neden oldu. Bu nedenle hasta sayısının daha geniş tutulacağı, prokalsitonin 48.saat ve 72.saat değerlerinin dahil edileceği, Ranson 48.saat ve diğer skorlama sistemlerinin de dahil edileceği geniş çalışmalara gerek vardır.
Sonuç olarak AP klinik özelliklerinin farklı olması ve değişkenlik göstermesi nedeniyle klinik şiddetin erken dönemde belirlenmesi etkin tedavi yaklaşımı ve gelişebilecek komplikasyonların minimuma indirilmesini sağlayabilir. Halen spesifik bir tedavisi olmayan ve mortal bir hastalık olan AP’in şiddetini ve prognozunu belirlemede, skorlama sistemlerine alternatif olarak prokalsitonin düzeyi kullanılabilir.