D vitamini insan sağlığında önemli role sahiptir, steroid yapıdaki diğer hormonlar gibi fonksiyon gösterir. Sentezi deride başlar ve başlıca D vitamini kaynağı ultraviyole B ışınlarının etkisi ile endojen üretimdir. Diyet ile D vitamini bitkisel (ergokalsiferol/vitamin D2) veya hayvansal (kolekalsiferol/vitamin D3) gıdalardan alınabilmektedir. D vitamini en fazla balık, karaciğer ve yumurta sarısında bulunmaktadır
2. 25-OH D vitamini düzeyi 20 ng/mL(50 nmol/litre) ve daha düşük ise D vitamini eksikliği, 21 ile 29 ng/mL arasında ise D vitamini yetersizliği, 30 ng/mL ve daha yüksek ise (tercih edilen aralık 40-60 ng/mL) yeterli düzey olarak kabul edilmektedir
2,4,5. D vitamini eksikliği ve yetersizliği global sağlık problemi olarak görülmektedir. Bizim çalışmamızda da tüm gruplarda D vitamini eksikliği saptanmıştır (Tablo
3). İlimiz Türkiye'nin güneydoğu bölgesinde olup güneşli gün sayısı ülkenin geri kalanından daha fazladır. Güneş̧ ışığına fazla maruz kalınmasıyla vitamin D3 inaktif ürünlerine çevrilmektedir
2. Bu nedenle çalışmamızda tüm gruplarda D vitamini eksikliği saptanmış olabilir.
Yapılan çalışmalarda D vitamininin kutanöz doku üzerindeki etkilerine bakıldığında, keratinosit proliferasyonunu in vitro ortamda düşük dozlarda aktive ve yüksek dozlarda inhibe ettiği, keratinosit diferansiasyonunu regüle ettiği gösterilmiştir. D vitamininin direk lenfosit fonksiyonunu ve sitokin sekresyonunu etkileyerek inflamasyon üzerinde de önemli role sahip olduğu gösterilmiştir1,3,6,7.D vitamini tarafından indüklenen immün modülasyonun, seboreik dermatit etiyopatogenezinde de etkili rol oynayabileceği hipotezi ile bu çalışmayı planladık.D vitamini düzeyi birçok inflamatuvar ve otoimmün hastalıkta bakılmış olup atopik dermatit, psoriasis, vitiligo, polimorfik ışık erupsiyonu, mikozis fungoides, alopesi areata, sistemik lupus eritematozus, sistemik skleroz gibi birçok deri hastalığı ile ilişkisi gösterilmiştir 1,3.Hastalığın şiddeti ile D vitamini düzeyi arasındaki ilişkiyi gösteren yayınlar da mevcuttur 3,8-11. Ancak biz çalışmamızda SD ile 25-OH D vitamini düzeyi arasında anlamlı bir ilişki saptayamadık. SD ile beslenme yetersizliği ilişkisi 1950’lerde birçok çalışmada araştırılmış, SD ile vitamin B2, B6, B12 ve biotin eksikliği arasında da ilişki kurulamamıştır (12). Topikal vitamin D analoglarının SD tedavisinde etkili olmadığı yönünde sınırlı sayıda yayın da mevcuttur 13,14.
D vitamini serum düzeyinin birçok dermatolojik hastalıkta normal düzeylerde tutulması önerilmektedir. Bunlar; atopik dermatit, psoriasis, vitiligo, polimorfik ışık erupsiyonu, mikozis fungoides, alopesi areata, sistemik lupus eritematozus ve melanomdur 1,3. D vitamini düzeyinin TE üzerindeki etkisi ise tartışmalıdır. Bu çalışmada da akut ve kronik TE tanılı hastalarda D vitamini düzeyi düşük bulunmuştur, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır. SD tanısının eşlik ettiği akut ve kronik TE tanılı hastalarda da D vitamini düzeyi düşük bulunmuştur ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır. Rasheed ve ark. 15 yaptıkları kontrollü çalışmada kronik TE hastalarında serum 25-OH D vitamini düzeyini kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük bulmuştur. Nayak ve ark. 16 tarafından da kadın hastalar için benzer sonuçlar bildirilmiştir. Ancak bu çalışmada erkek hastalarda anlamlı fark saptanamamıştır. Bu çalışmalar dışında TE hastalarında D vitamini düzeyini düşük saptayan birçok çalışma mevcuttur 15,17. Diğer yandan, TE hastalarında serum 25-OH D vitamini düzeyini anlamsız ya da anlamlı olarak yüksek bulan çalışmalar da mevcuttur 18,19. Biz de çalışmamızda SD ve kronik TE birlikteliği olan hastalarda (17.73±5.17ng/mL) serum 25-OH D vitamini düzeyini SD ve akut TE birlikteliği olan hastalara (15.33±7.97ng/mL) göre anlamlı olarak daha yüksek saptadık. Sonuç olarak genel görüş TE hastalarında D vitamini düzeyine bakılmasının faydalı olabileceği yönünde olsa da D vitamini ek tedavisinin saç dökülmesi üzerine etkisi açısından yeterli veri yoktur. Ancak TE hastalarında yetersizliği veya eksikliği durumunda serum 25-OH D vitamini seviyelerini izlemek ve D vitamini takviyesini uygulamak makul bir tedavi stratejisi gibi görünmektedir 20.
Bu çalışmada SD süresi ile TE süresi arasında aynı yönlü orta kuvvette anlamlı korelasyon saptanmıştır (Tablo 4). SD saç dökülmesi yapan hastalıklar arasından yer almasa da hastaların TE birlikteliği açısından sorgulanması hastaya yaklaşım açısından fayda sağlayabilir.
Çalışmanın kısıtlılıkları
Bu çalışmanın kısıtlılıkları örneklem sayısının az olması, sadece SD tanısı konulan bir grubun ve/veya kontrol grubunun çalışmaya dahil edilmemesi ve tek merkezli bir çalışma olmasıdır.
Sonuçlar
Sonuç olarak bu çalışmada akut ve kronik TE hastalarında ve SD tanısının eşlik ettiği akut ve kronik TE hastalarında 25-OH D vitamini düzeyi düşük bulunmuş, D vitamini eksikliği saptanmıştır. SD ve TE hastalarında D vitamini düzeyini değerlendirmek ve D vitamini düzeyinde düşüklük saptandığında tedavi etmek faydalı olabilir. Gruplar arasındaki 25-OH D vitamini düzeyi farkının değerlendirilmesi için örneklem sayısının fazla olduğu gruplarda ileri çalışmalar yapılması uygundur.