Oral yolla alınan amigdalin ince bağırsakta bulunan beta glukuronidaz ile siyanüre hidrolize edilir
5. Siyanür hızlı etkilidir, sitokrom oksidaz sistemini bozarak toksik etkilere neden olur. Siyanür toksisitesinde oksijen dokulara ulaşabilmesine rağmen kullanılamaz ve bu durum hipoksiye ve metabolik asizoda yol açar
10,11. Siyanür çözeltilerinden havaya salınan hidrosiyanik asit (HCN) kokusu çoğu gözlemci tarafından küçük konsantrasyonlarda bile kolayca fark edilebilir. HCN’nin acı badem veya acıbadem kurabiyesine benzer karakteristik bir kokusu ve tadı vardır. Nefes ya da kusmuktaki siyanür kokusu siyanür zehirlenmesinin önemli bir belirtisidir
12. Nitekim bizim vakamızda da olay yerindeki kokudan yola çıkılarak siyanür zehirlenmesi olabileceği düşünülmüştür. Siyanür zehirlenmesinin tedavisinde öncelikle siyanürden şüphe duyulması ve doğru tanı konulması oldukça önemlidir. Genç, öncesinde depresif duygudurumu olan ve olay yerinde karakteristik kokunun olduğu suicid vakalarında siyanür zehirlenmesi akla gelmelidir
13. Siyanür zehirlenmesi ayrıca yüksek anyon açıklı metabolik asidoz tablosuna yol açar
11. Bu açıdan suicid girişimi öyküsü olan ve metabolik asidoz tablosu olan olgularda siyanür kullanımı akla gelmelidir. Literatüre bakıldığında meyve çekirdekleri ya da tohumları ile siyanür zehirlenmesinin nadir olduğu görülmektedir
14. Böyle bir yöntemin suicid amaçlı kullanımına ise literatürde rastlamadık. Olağandışı yöntemler ile suicid girişiminde bulunan olgularda ciddi psikiyatrik bozuklukların daha yüksek oranda görüldüğü bildirilmiştir
15. Suicid girişimlerinde sıklıkla karşılaşılan psikiyatrik bozuklukların başında kişilik bozuklukları gelmektedir
16. Borderline kişilik bozukluğu toplum içerisinde suicid girişimleri açısından riskin en yüksek olduğu tanılardan biri olarak tanımlanmıştır
17. Literatüre bakıldığında BKB’de vakamızdaki gibi bir yöntem ile suicid girişiminin daha önceden bildirildiği bilgisine rastlamadık. Borderline kişilik bozukluğu olan hastalarda genellikle ilaç intoksikasyonu şeklinde olmak üzere suicid girişimi sık görülür
18. Borderline hastalarda suicid açısından en büyük risk altında olanlar önceden suicid girişimi olanlar, komorbid major depresif bozukluğu ve madde kullanım bozukluğu olanlardır. İlginç şekilde bizim vakamızda major depresif bozukluk tanısı düşünülmedi, depresyon açısından uygulanan klinik ölçek puanları düşüktü, alkol ve madde kullanım bozukluğu tespit edilmedi. Bununla birlikte BKB olan kişilerde labil duygulanım, güvensiz bağlanma ve kimlik sorunlarının suicid girişimi ile ilişkili olduğu bildirilmiştir
19,20. Bizim olgumuzda da gerek alınan öyküden gerek yapılan ruhsal durum muayenesinde hastanın sıklıkla labil duygulanım sergilediği öğrenildi. Ayrıca ebeveyn-çocuk bağlanması açısından özellikle annesi ile güvensiz bağlanma modeli geliştirdiği, sosyal medya aracılığıyla kendisine toplum içinde farklı bir kimlik kazandırmaya çalıştığı düşünülmüştür. BKB olan hastaların suicid girişimlerinde genellikle düşük dozda ilaç alımı olduğu ve hastanın girişimden önce potansiyel olarak ölümcül olabilecek dozlarda ilaç alsa bile kendisine yardım edebilecek ve müdahalede bulunabilecek kişilerle temasa geçtiği bildirilmiştir
21. Bizim vakamızda ise hasta nadir görülen ancak potansiyel olarak ölümcül olabilecek bir yönteme başvurmuştu ancak genel bilgiye uygun şekilde girişimin hemen öncesinde bazı arkadaşlarına veda içerikli mesajlar göndermişti. Genel olarak BKB’nda suicid girişimlerinin hastalığın ilerleyen dönemlerinde ve uzun süren başarısız tedavi süreçlerinin sonucunda gözlendiği bildirilmiştir
22. 15 yıllık bir takip çalışması BKB’de suicid için ortalama yaşı 30 olarak bildirirken 27 yıllık bir izlem çalışması ise suicid için ortalama yaşı 37 olarak bildirmiştir
23,24. Dolayısıyla hastaların genç yaşlarda iken yüksek suicid riski altında olmadığı bildirilmiştir
21. Literatüre karşın bizim vakamızda daha önceden psikiyatri başvurusu yoktu, bu nedenle ilk kez tanı alıyordu ve hastamızda suicid girişiminin görüldüğü yaş 20 idi ve potansiyel olarak ciddi bir yöntem tercih edilmişti. Bununla birlikte BKB’de genç yaşta görülen suicid girişimlerinin erkek cinsiyette daha sık olduğu bildirilmiştir
25. Vakamızın da erkek olması genç yaşta görülme durumunu açıklıyor olabilir. Hastanın daha önceden zaman zaman suicid düşünceleri olmakla birlikte suicid girişimi öyküsü yoktu. Girişimin uzan zaman öncesinden düşünülmesi ve hazırlık yapılması suicid girişiminin impulsif olmadığını düşündürdü. Suicid için seçilen yöntem, yöntemin kişi tarafından ulaşılabilirliğine ve kullanılabilirliğine, kişinin yöntemin ölümcüllüğü hakkındaki bilgisine, yaş, cinsiyet, etnik köken, kültür, din, kişisel inançlar, meslek, eğitim durumu, medya etkisi gibi faktörlere göre değişkenlik göstermektedir
26-29. Olgumuzun Hitler ve 2. Dünya Savaşı yıllarına dair detaylı bilgi sahibi olduğu, yaptırdığı dövmelerden Hitlere karşı sempati beslediği anlaşılıyordu. Hitlerin de siyanür içerek intihar ettiğini ifade ediyordu. Bu durum da kişisel inançların, bireysel ve farklı bir kimlik oluşturma çabasının seçilen suicid yöntemi üzerindeki etkisine örnek teşkil edebilir.
Sonuç olarak bu vaka siyanür toksisitesinin belirti ve bulgularının erken dönemde tanınmasının ve tedavi edilmesinin başarılı bir klinik sonuç için hayati önem taşıdığını göstermekle birlikte özellikle kişilik bozukluğu olan hastalarda nadir görülen suicid yöntemlerine ve olası risk faktörlerine yeniden dikkat çekmek açısından önemlidir.