Her yıl dünya çapında yaklaşık 20 milyon HEV enfeksiyonu
olduğu tahmin edilmektedir ve bunlardan tahminen
3,3 milyonu semptomatik HEV enfeksiyonuna
yol açmaktadır. 2015 yılında HEV enfeksiyonunun
yaklaşık 44.000 ölüme neden olduğu tahmin edilmekte
ve viral hepatitlere bağlı mortalitenin %3,3’ünü oluşturmaktadır.
Hepatit E dünya çapında yaygınlık gösterir,
ancak hastalık en çok Doğu ve Güney Asya’da
görülür. Türkiye ise HEV açısından endemik bölgelerle
endemik olmayan bölgeler arasında bir köprüyü oluşturmaktadır
6.
Cinsiyete göre HEV enfeksiyonu dağılımı incelendiğinde
fark olmadığı bildirilmiştir. Ancak iş hayatında
ve sosyal yaşamda erkeklerin daha aktif olduğu, bu
nedenle HEV enfeksiyonunun daha sık görüldüğü de
ileri sürülmüştür 7. Ülkemizde yapılan çalışmalar
incelendiğinde ise HEV enfeksiyonunda erkek hakimiyeti
görülmemiştir 1,8. Çalışmamızda da cinsiyet ile
HEV seropozitifliği (anti-HEV IgG ve anti-HEV IgM)
arasında ilişki saptanmamıştır.
Dünyada ve ülkemizde anti-HEV IgG pozitifliğinin
yaşla arttığını bildiren çalışmalar mevcuttur 2,9,10.
İlimiz Elazığ’da yapılan çalışmada; yaş artışıyla total
anti-HEV (HEV antijenine karşı gelişen tüm antikor
çeşitleri) seropozitifliğinin arttığı bildirilmiştir 1.
Anti-HEV IgG pozitifliği HEV ile teması gösterir ve
serumda ne zaman kaybolduğu tam olarak bilinmese de 14 yıla kadar kalabildiği gösterilmiştir. Bu nedenle
artan yaşla birlikte daha yüksek anti-HEV IgG pozitifliği
görülebilmektedir 1,11. Bizim yaptığımız çalışmada
da anti-HEV IgG pozitifliğinin yaşla arttığı saptanmıştır.
Yaş ile anti-HEV IgM seropozitifliği arasında bir ilişki
gösterilememiştir 12. Ancak akut HEV enfeksiyonu
göstergelerinden olan anti-HEV IgM pozitifliğinin 15-
44 (özellikle 15-24) yaşları arasında yüksek görüldüğü
bildirilmiştir 10. Çalışmamızda ise yaşın artması ile
Anti-HEV IgM sıklığı artmaktadır. Çalışmamızın kronik
hepatit ve siroz tanılı özel bir hasta popülasyonda
yapılmış olmasının bu duruma sebep olduğunu düşünmekteyiz.
Dünyada HEV seroprevalansı farklılık göstermektedir.
Li ve ark.’larının 13 400’den fazla çalışmayı analiz
ettiği derlemede kıtaların anti-HEV IgG pozitifliği
(Afrika %21,76, Asya %15,8, Avrupa %9,31, Kuzey
Amerika %8,05, Güney Amerika %7,28, Okyanusya
%5,99) incelenmiş ve oldukça farklı oranlarda raporlanmıştır.
Küresel anti-HEV IgG seroprevalansı
%12,47 olarak tahmin edilmiştir. Türkiye’de ise %4,93
olduğu bildirilmiştir. Ülkelerdeki seroprevalans farklılığı
büyük ölçüde sosyoekonomik düzey ve coğrafik
koşullardan kaynaklanmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde
alt yapı tesislerinin yetersizliği, sağlıklı içme
suyu kaynaklarının azlığı ve hijyen kurallarına uyum
oranının düşük olması nedeniyle HEV seroprevalansı
yüksek saptanmaktadır 2,13.
Ülkemizde ise; anti-HEV IgG pozitifliği doğu illerinde
batı illerine göre daha yüksek saptanmıştır 14. Normal
popülasyonu hedef alan çalışmalarda anti-HEV
IgG pozitifliği; Edirne’de (%2,4), Ankara’da (%3,8 ve
%4,4), Erzurum’da (%10,3), Gaziantep’te (%20), Diyarbakır’da
(%11,7) ve Manisa’da (% 3,8) farklı sıklıklarda
bildirilmiştir 9,10,14-17. 1980-2017 yıllarında
ülkemizde yapılmış çalışmaları kapsayan derlemede
sağlıklı bireylerde anti-HEV IgG pozitifliği %0-12,4
olarak bildirilmiştir 18. İlimiz Elazığ’da Kılıç ve
ark.’ları tarafından makro ELISA yöntemiyle total anti-
HEV (HEV antijenine karşı gelişen tüm antikor çeşitleri)
pozitifliği %11,6 olarak raporlanmıştır 1. Çalışmamıza
dahil ettiğimiz hastalarda ve özellikle siroz grubunda anti-HEV IgG pozitifliği bu sıklıktan yüksek
saptanmıştır.
Yakın zamanlı ya da mevcut enfeksiyonu gösteren anti-
HEV IgM; dünyadaki hastalık yükünü tahmin etmek
için kullanılmış ve küresel pozitifliği %1,47 olarak
tahmin edilmiştir 13. Literatür taramalarında ülkemizden
bildirilen normal popülasyonu kapsayan anti-
HEV IgM seropozitifliği verilerine ulaşılamamıştır.
Anti-HEV IgM seropozitifliği HEV enfeksiyonunun
erken evresinde görülmekte ve yaklaşık 4-5 ayda kaybolmaktadır
11. Ancak Riveiro-Barciela ve ark.’ları
19 tarafından yapılan çalışmada; akut anti-HEV IgM
pozitifliğinin üç yıldan sonra bile farklı kitlere göre
%17-42 oranında devam ettiği gösterilmiştir. Anti-
HEV IgM pozitifliği saptanan 10 hastanın takip eden
serum incelemelerinde; klasik antikor yanıtı olan, anti-
HEV IgM pozitiflik titresinin azalıp anti-HEV IgG
titresinin artması sadece 4 (%40) hastada gözlemlenmiştir.
Bu nedenlerle akut HEV enfeksiyonu tanısında
tek seferlik anti-HEV IgM ölçümlerinin yeterli güvenilirlikte
olmadığı ileri sürülmüştür 20. Ayrıca çapraz
reaksiyonları daha az görüldüğü anti-HEV IgA araştırılması
önerilmiş ve anti-HEV IgA ile anti-HEV
IgM’nin birlikte pozitifliğinin akut HEV enfeksiyonu
tanısında daha güvenilir olduğunu bildirmiştir 21.
Bizim hasta gruplarımızda tahmini küresel anti-HEV
IgM pozitifliğine göre yüksek sıklıkta saptanmıştır
13. Ancak takip eden serum incelemeleri yapılamadığından
ve hiçbirinde HEV RNA saptanamadığından
akut HEV enfeksiyonu tanısı kesinleştirilememiştir.
HEV viremisi; PCR ile saptanamayacak kadar düşük
seviyelerde olabilmekte, semptomlar ve HEV antikorları
ortaya çıkmadan önce başlamakta ve ortalama 21-
45 gün gibi kısa bir süre devam etmektedir. Bu nedenlerle
serumda HEV RNA tespiti; HEV enfeksiyonu
tanısını kesinleştirse de, tanıda ön şart değildir 13.
Kan donörlerinde yapılan çalışmalarda HEV RNA
tespit edilmiş olması viremi yaptığı dönemde transfüzyon
ile bulaştığını göstermektedir 22. Ayrıca solid
organ nakli, hematolojik malignite, HIV enfeksiyonu
gibi bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde 3 ay ve
daha fazla viremi görülebilmekte ve HEV genotip 3 ile
meydana gelen bu durum kronik HEV enfeksiyonu
olarak adlandırılmaktadır 23. Özellikle bu grup hastalarda;
HEV antikorları gösterilemeden sadece HEV
RNA saptanması moleküler testlerin gerekliliğini ortaya
koymaktadır 22,23. Çalışmamızda HEV RNA
tespit edilememesi; saptamanın zor olması, ülkemizde
daha çok genotip 1’in görülmesi ve immünsüprese
hastaları kapsamamasından kaynaklandığı düşünülmüştür.
Otoimmün hepatit hastalarında anti-HEV IgG (%20,7,
%29,9, %7,7) sağlıklı bireylerde bildirilenlere göre
daha yüksek saptanmış ve HEV enfeksiyonunun otoimmün
hepatit gelişimini tetikleyebileceği öne sürülmüştür
24-26. Otoimmün hepatit hastalarında karaciğer
fonksiyonlarında kötüleşmenin nedenlerinden biri
HEV enfeksiyonu olabileceği için; immünsüpresif
tedavi dozunun arttırılması ile kliniğin düzelmemesi
halinde HEV antikorları ve HEV RNA araştırılması önerilmiştir 26. Çalışmamızda da otoimmün hepatit
grubunda elde edilen HEV seropozitifliği ülkemiz ve
ilimizin verilerine göre yüksek saptanmıştır 1,13,18.
Ülkemizden ve dünyadan bildirilen birçok çalışmada
anti-HEV IgG pozitifliği siroz hastalarında yüksek
saptanmıştır 4,5,19,27,28. Bu durumun nedeni tam
olarak aydınlatılamasa da, sirozun intrahepatik tutulumuna
ve sistemik etkilerine bağlı olarak gelişen doğal
ve edinsel immün sistem disfonksiyonundan kaynaklanabileceği
bildirilmiştir. Sirozda intrahepatik tutuluma
bağlı olarak; kupffer hücresi hasarı, portal sistem şantı
ve portal alanda oluşan fibrozis nedeniyle kan kaynaklı
patojenlerin temizlenmesi azalmaktadır. Aynı zamanda
hepatik protein sentez defekti sonucu; solubl kalıp
tanıma reseptörleri (pattern recognition receptor, PRR),
kompleman sistemi ve akut faz proteinlerinin sentezi
bozulur. Sirozun sistemik etkisiyle dolaşımdaki tüm
immün sistem ve intestinal immün sistem hücrelerinin
fonksiyonu da bozulur. Bu nedenlerle sirozda enfeksiyonlara
yatkınlık oluşur 29. Yapılan diğer bir çalışmada;
siroz hastalarında gözlenen yüksek anti-HEV
IgG pozitifliğinin, kronik karaciğer hastalığının siroza
ilerlemesinde HEV’in sorumlu olmasından kaynaklanabileceği
bildirilmiştir 5.
Sirotik hastalarda HEV enfeksiyonu hızlı dekompansasyona
yol açtığından mortaliteye neden olabilmektedir.
Bu nedenle siroz tanılı hastalarla ilgili olarak klinik
yaklaşımlarda HEV enfeksiyonu araştırılmalıdır 4,30. Ülkemizde yapılan bir çalışmada %70’inin dekompanse
siroz tanısı aldığı 35 kriptojenik siroz hastası
ele alınarak HEV enfeksiyonu araştırılmış ve 3 (%8,6)
hastada HEV RNA PCR pozitifliği ve %25,7 oranında
anti-HEV IgG pozitifliği saptanmıştır 28. Dünyadan
bildirilen çalışmalarda siroz etyolojisinde yer alan
nedenler (alkol, kronik HBV enfeksiyonu ve otoimmün
hepatit) dikkate alınarak incelenmiş ve yüksek seropozitiflikler
saptanmıştır 5,31. Çalışmamızda sirozun
tüm formları ele alındı ve HEV seropozitifliği ülkemiz
ve ilimizin verilerine göre yüksek saptandı. Çalışmamıza
dahil ettiğimiz üç hasta grubu incelendiğinde;
siroz grubunda anti-HEV IgG pozitifliğinin diğer gruplara
göre fazla olması bu grubun yaş ortalamasının
diğer gruplara göre daha yüksek olmasından kaynaklanmış
olabilir.
Siroz dahil tüm kronik HBV formlarının dahil edildiği
çalışmada; 153 kronik HBV hastasında %35,9 oranında
anti-HEV IgG saptanmış ve HBV ile HEV süperenfeksiyonlu
(anti-HEV IgM ve/veya anti-HEV IgG pozitif)
hastalarda HBV monoenfeksiyon (anti-HEV IgM ve
anti-HEV IgG negatif) hastalarına kıyasla (muhtemelen
hepatosit nekrozu ile ilişkili sitokinlerin artmış ekspresyonuna
bağlı) asit, hepatorenal sendrom
ve ensefalopati gibi komplikasyonların önemli ölçüde
daha yüksek görüldüğü gözlemlenmiştir 32. Bir diğer
çalışmada da kronik HBV enfeksiyonu olanlarda HEV
süperenfeksiyonunun karaciğer hastalığının alevlenmesine
neden olacağı ileri sürülmüştür 30. Hoan ve
ark.’ları 33 tarafından HBV ile ilişkili karaciğer hastalığı
olanlarda (akut HBV enfeksiyonu, kronik HBV,
siroz, HCC ve HCC ile siroz birlikteliği) HEV seropozitifliğinin, sağlıklı bireylerden oluşan kontrol grubundan
daha yüksek olduğu bulunmuştur. Kronik HBV
hastalarından siroz ve HCC tanısı olanlar dışlanarak
anti-HEV IgG ve anti-HEV IgM araştırılmış ve kontrol
grubu ile istatistiksel olarak anlamlı fark saptanamamıştır
34. Ancak benzer hasta grubunu ele alan diğer
bir çalışmada anti-HEV IgG seropozitifliği genel popülasyonla
karşılaştırıldığında daha yüksek saptanmıştır
21.
Ülkemizde yapılan çalışmalarda, Leblebicioğlu ve
ark.’ları 18 tarafından kronik HBV hastalarında anti-
HEV IgG pozitifliği %12 olarak raporlanmıştır. Bayram
ve ark.’ları 35 tarafından Gaziantep’te ise kronik
HBV hastalarında %13,7, sağlıklı kişilerde %15,7
olarak bildirilmiş ve farkın anlamlı olmadığı bildirilmiştir.
Literatür verilerine göre kronik HBV hastalarında
HEV seropozitifliği bazı çalışmalarda anlamlı derecede
yüksek bulunurken; bazılarında fark saptanamamıştır.
Çalışmamızda kronik HBV grubuna, HBV kaynaklı
siroz ve HCC hastaları dahil edilmemiştir. Ülkemiz
ve ilimizden bildirilen verilere göre bizim çalışmamızda
HEV seropozitifliği daha yüksek sıklıkta
saptanmıştır.
HEV antikorlarını saptamak amacıyla birçok ticari kit
üretilmiş ancak altın standart yöntem henüz belirlenememiştir
36. HEV’e ait farklı protein formlarının
kullanıldığı ELISA testleri geliştirilmektedir 37.
Çalışmalarda oldukça farklı HEV seropozitiflik sonuçlarının
elde edilmiş olması, farklı ticari kit kullanımından
kaynaklanabilmektedir. Farklı ticari kitlerin duyarlılık
ve spesifikliklerinin farklı olduğu, hatta HEV
genotiplerine göre değişebileceği bildirilmiştir 38,39.
Ayrıca HEV ile karaciğer antijenleri arasında çapraz
reaksiyonlar olabileceği ve bu duruma bağlı olarak kronik karaciğer hastalığı olanlarda yüksek oranda
HEV seropozitifliği görüldüğü ileri sürülmüştür 40.
Ülkemizde yapılan bir çalışmada, HEV antikorlarını
saptamada sıkça tercih edilen Wantai ve Dia. pro ticari
kitlerinin performansı karşılaştırılmış ve önemli bir
farklılık saptanmamıştır 41. Anti-HEV IgM (Dia. pro
ticari kiti ile) araştırılmış ve pozitifliğinin gelişmiş
ülkelerde akut HEV enfeksiyonunun ana biyolojik
belirteci olduğu ileri sürülmüştür 42.
Hepatit E enfeksiyonu sonrası virüse karşı gelişen T
hücre yanıtı ve oluşan anti-HEV IgG’nin yeniden HEV
enfeksiyonu için koruyucu olduğu bildirilmiştir 43.
Ancak son dönemlerde yapılan çalışmalarda; uzun
süren anti-HEV IgG yanıtının tekrarlanan HEV bulaşı
ile ilişkili olabileceğini, immün sistem yeterli bireylerde
semptomatik enfeksiyonların %17'sinin muhtemelen
yeni enfeksiyondan kaynaklandığını ve düşük antikor
titrelerinin (<7 IU/mL) yeni enfeksiyona karşı koruma
sağlamadığı bildirilmiştir 20,44.
Bu çalışmanın bazı kısıtlı yönleri vardır. Birincisi güç
analizi yapılmamıştır. İkincisi takip eden serum incelemeleri
yapılamamıştır. Üçüncüsü otoimmün hepatit
tiplerine, kronik HBV enfeksiyonunun klinik evrelerine,
siroz hastalarının etyolojik nedenlerine ve klinik
bulgularına ilişkilendirilememiştir.
Sonuç olarak; çalışmamızda otoimmün hepatit, kronik
HBV ve siroz hastalarında beklenenden yüksek HEV
seropozitifliği saptanmıştır. Hepatit E enfeksiyonu bu
grup hastalarda akut alevlenmeler, akut karaciğer hasarı,
dekompansasyon ve ölüm gibi kötü klinik sonuçlara
neden olabileceğinden hastaların temiz içme suyu ve
iyi pişmiş et tüketimi açısından bilinçlendirilerek bulaş
engellenmelidir.