Tiroglossal duktus anomalileri, tiroglossal duktusun kısmen veya tamamen obliterasyon eksikliğinden gelişir. Genellikle kist şeklinde görülen bu anomaliler boyun cildine açılırlarsa tiroglossal fistül adını alırlar
5. Her iki cinste eşit oranda görülen bu anomaliler yaşamın her dekadında görülebilmekle birlikte çocukluk çağında ve özellikle yaşamın ilk bes yılında dikkati çekmektedir
6. Yetiskin popülasyonun yaklaşık %7’sinde tiroglossal duktus kalıntıları rapor edilmiştir
1. Bizim serilerimizde 32 hastanın 20’si (%62.5) bayan, 12’si (%37.5) erkekti ve literatürle uyumlu olarak olguların 15’inde (%47) tiroglossal kist ve fistüller ilk dekadda ortaya çıkmıştı.
Tiroglossal duktus kistlerinin yaklaşık %50’si enfekte olur. Bu durum hastaların hekime başvurmalarının başlıca nedenidir 6-8. Bununla birlikte intralingual veya suprahyoid lokalizasyonda gelişen kistler boğulma hissine, disfajiye veya ses değişikliğine neden olabilirler 5. Bizim olgularımızın sadece 3’ünde (%9.37) enfekte kist mevcuttu ve bu oran literatüre göre nisbeten düşüktü. Bu durum üçüncü basamak merkez olan hastanemize gelmeden önce olgularımızın çoğuna medikal tedavi verilmiş olmasına bağlı olabilir. Bizim olgularımızın en sık başvuru şikayeti boyun orta hattında aralıklı akıntı (%53) ve ağrısız şişlikti (%37.5).
Embriyolojik kaynağı nedeniyle tiroglossal duktus kisti genellikle boyun orta hattında, çok yumuşak olmayan ve dilin dışarı doğru çekilmesiyle hareket eden bir kitle şeklindedir 9. Bu kistler dilin kaidesinden suprasternal çentiğe kadar herhangi bir yerde (dilin foramen çekumunda, hiyoidin üstünde veya altında, tiroid glandının yakınında veya jugulumda) bulunabilirler. Ancak olguların %75’inde boyunda hiyoid kemiğin altında saptanırlar 5. Tiroglossal duktus kistlerinin intralingual (%2), suprahiyoid (%25), tirohiyoid (%60) ve suprasternal (%13) olmak üzere genel olarak dört lokalizasyonu vardır. Olgularımızda da literatürle uyumlu olarak %65.6 tirohiyoid bölge lokalizasyonu saptanmıştır. Sadece bir vakamızda tiroglossal duktus kistinin intralingual yerleşimli olduğu görülmüştür.
Tiroglossal duktus kistlerinin dermoid kist, tiroid piramidal lobu, tiroid adenomu, tiroid karsinomu, aberran tiroid dokusu, brankial yarık kisti, lipom, lenfadenopati, hemanjiom, lenfanjiom, laringosel ve teratom ile ayırıcı tanısının yapılması gerekmektedir 10,11. Tiroglossal duktus kistlerinin tanı ve ayırıcı tanısında bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR), USG ve tiroid sintigrafisi kullanılabilir 12-16. USG maliyetinin az olması ve yeterli bilgi vermesi nedeniyle en sık kullanılan yöntemdir 13. Ektopik tiroid dokusunun varlığını ayırt etmek için tiroid sintigrafisi yapılabilir 17.
Tiroglossal duktus kistlerinin genel olarak kabul görmüş tedavisi cerrahidir 18. Olguların %50’sinde enfeksiyon gelişme riski olduğundan elektif şartlarda kist eksize edilmelidir 19. Nadirde olsa malign transformasyon riskinin olduğu unutulmamalıdır 20-24. Tiroglossal duktus kistlerinin cerrahi tedavisinde günümüzde en sık sistrunk ameliyatı uygulanmaktadır. Bu teknikte kist ve hyoid kemik gövdesi çıkarılmaktadır 7,25. Bizim olgularımızın tümüne sistrunk ameliyatı yapıldı. Bunların yalnızca birinde (%3.1) dil kökünde olmak üzere rekürrens gelişti ve ikinci kez opere edildi.
Tiroglossal duktus kistinin başarısız cerrahi tedavisinin birçok sebebi vardır. Tek başına kistektomi gibi yanlış bir cerrahi prosedürün yüksek rekürrens oranı için primer bir neden olduğu açıkca ortaya konulmuştur 19. Sistrunk 25 hastanın genç olması, infeksiyon ve ameliyat esnasında kistin delinmesi gibi faktörlerin de nükse yardımcı olduğunu ileri sürmüştür. Ein ve arkadaşları 26 tiroglossal duktus kistleri nedeniyle cerrahi tedavi uygulanmış 270 hastayı incelediklerinde infeksiyon ve kistin drene edilmesinin nüks oluşmasına yol açan en önemli faktörler olduklarını rapor etmişlerdir. Rogerio ve ark. 27 tiroglossal duktus kisti tanısının klinik olarak konabileceği ve kendi serilerinde düşük komplikasyon (%11.62) ve rekürrens (%2.32) oranlarıyla beraber Sistrunk operasyonunun iyi sonuçlar ortaya koyduğunu rapor etmiş ayrıca antibiyotik tedavisinden kaçınılabileceğini ve hastanede kalış süresinin kısa olduğunu belirtmişlerdir. Bizim olgularımızın hastanede ortalama kalış süresi 5.5 gündü. Bu sürenin uzun olmasının nedeni hastanemizin geniş bir havzada kendi il merkezi ile beraber çevre illere de hizmet vermesi ve çevre illerden gelen hastalarımızın takip ve bakım amacıyla daha uzun süre kliniğimizde yatırılmasıdır.
Günümüzde tiroglossal duktus kistlerinin cerrahi dışı tedavi seçenekleri arasında etanol skleroz tedavisi tartışılmaktadır. Çalışmalar, etanol skleroz tedavisinin tiroglossal duktus kistinin tedavisi için alternatif bir yöntem olabileceğini ileri sürmektedir 28.
Bütün bu bilgiler ışığında boyunda şişlik veya kitle ile gelen hastaların ayırıcı tanısında tiroglossal duktus kistleri de akla gelmeli ve tedavisinde sistrunk ameliyatının altın standart olduğu unutulmamalıdır.