[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Tıp Dergisi
2008, Cilt 13, Sayı 1, Sayfa(lar) 035-038
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Alt Ekstremite Derin Ven Trombozunda Medikal Tedavi: Retrospektif Çalışma
Ayhan UYSAL1, Kadir Kaan ÖZSİN2, Rafet TOK2, Suna AYDIN2, Oktay BURMA3, Ali RAHMAN2
1Özel İstanbul Çamlıca Ömür Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi Kliniği, İSTANBUL
2Fırat Üniversitesi, Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, ELAZIĞ
3Gaziantep Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, GAZİANTEP
Anahtar Kelimeler: Derin ven trombozu, dopler ultrasonografi, heparin, Deep vein thrombosis, doppler ultrasonography, heparin
Özet
Amaç: Derin ven trombozu (DVT) zamanında teşhis edilip tedavi edilmediğinde ciddi morbidite ve mortalite ile sonuçlanan bir hastalıktır. Deneyimlerimizi sunmak amacıyla kliniğimizde alt ekstremite DVT nedeniyle tedavi edilen hastaları retrospektif olarak inceledik.

Gereç ve Yöntem: Kliniğimize 2002- 2006 tarihleri arasında alt ekstremitelerinde ağrı ve şişlik şikayeti ile başvuran 212 hastaya Wells skorlaması uygulandı. Wells skoru 2' nin üzerinde olan hastalara doppler ultrasonografi çekildi. Tromboz saptadıklarımız hospitalize edildi.

Bulgular: Tüm hastaların Wells skoru 2' nin üzerindeydi ve çekilen doppler ultrasonografi sonucunda 173 (%81.6) hastada DVT tespit edildi. Tromboz saptanan olguların 88’i kadın (%50.9), 85’i erkek (%49,1) olup ortalama yaş 48 idi. DVT oluşumunda 36 (%20.8) hastada belirli bir risk faktörü bulunamazken belirlenen risk faktörlerinden en sık olarak 28’inde (%16.2) obstetrik nedenler ve 28’inde (%16.2) immobilizasyon tespit edilmiştir. Olguların 88’ine (%50.9) standart heparin infüzyonu, 79’una (%45.7) ise günde 2 kez düşük molekül ağırlıklı heparin uygulandı. Massiv iliyak trombozlu 6 (%3.4) hastaya ise trombolitik tedavi verildi. Hastaların 4’ünde (%2.3) pulmoner emboli gelişti. Bu hastalardan 2’si massif pulmoner emboli nedeniyle kaybedildi (%1.1).

Sonuç: Komplikasyonlarının önlenmesi açısından klinik olarak DVT düşünülen hastalarda doppler ultrasonografi ile tanı kesinleştirilmeli ve erken dönemde uygun tedavi başlanmalıdır.©2008, Fırat Üniversitesi, Tıp Fakültesi

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Derin ven trombozu (DVT), alt ekstremite venlerinde gelişen trombüslerle onun dallarında yarattığı tıkanıklık ve kan akımındaki kesintileri ifade etmektedir1. DVT zamanında teşhis edilip tedavi edilmediğinde ciddi morbidite ve mortalite ile sonuçlanmaktadır2.

    Kadın ve erkek popülasyonda hemen hemen aynı sıklıkta görülen DVT’nin en ciddi komplikasyonu pulmoner tromboemboli (PTE) olup her yaşta görülmekle birlikte genellikle 40 yaşın üzerinde daha sıktır. Kadın ve erkek popülasyonda ise hemen hemen aynı sıklıkta görülmektedir3. Ciddi klinik sekellere neden olan DVT insidansı 1/1000 olmakla birlikte yaşla artış gösterdiği de tespit edilmiştir4,5. DVT tanısı büyük önem arz etmektedir. DVT' nin belirti ve bulguları nonspesifik olup tanı için spesifik ve objektif testleri gerektirmektedir6.

    DVT’nin tanısı konulduktan sonra hızla tedavisine geçilmelidir. DVT’nin standart tedavisi trombüs gelişimi ve embolizasyonunun önlenmesine yöneliktir7. Akut DVT’ de ilk etapta yapılacak olan tedavi istirahat ile birlikte intravenöz ya da düşük molekül ağırlıklı heparin (DMAH), analjezikler ve sonrasında warfarindir8. DVT' nin başarılı bir şekilde tedavi edilebilmesi için venöz akımın düzelmesi ile beraber akut semptomlarda rahatlama sağlanması, yeni oluşacak pıhtıların ve aynı zamanda PTE' nin önlenmesinin yanında, venöz valvüler fonksiyonlarında sürdürülmesi gerekmektedir. Çünkü başarılı ve yeterli tedavi edilmediği takdirde valvüler yetmezlik hatta daha da ilerleyerek post trombotik sendroma neden olabilir9.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Ocak 2002- Ocak 2006 tarihleri arasında Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği' nde tedavi edilen 173 alt ekstremite derin ven trombozlu olgu retrospektif olarak değerlendirildi. DVT tanısıyla yatırılan hastaların kayıtları incelenerek Wells skorları belirlendi10 (Tablo 1). Doppler ultrasonografi (DUS) ile DVT tanıları kesinleştirilmiş olan bu hastaların demografik özellikleri, tanı yöntemleri, tedavi seçenekleri, süreleri ve tedavi sonrası takipleri retrospektif olarak incelendi.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: Wells Skorlaması

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    DVT saptanan hastaların 88’i kadın (%50.9), 85’i erkek (%49.1) olup ortalama yaş 48 (18-95) idi. Geliş şikayeti olarak 141 (%81.5) hastada ağrı, şişlik ve kızarıklık beraber bulunurken, Homans testi 125 (%72.5) olguda pozitifti. DVT oluşumunda 36 (%20.8) hastada belirli bir risk faktörü tespit edilemezken belirlenen risk faktörlerinden en sık olarak 28 (%16.2) hastada obstetrik nedenler, 28’inde (%16.2) immobilizasyon, 17’sinde (%9.8) geçirilmiş büyük cerrahi girişimler, 16’sında (%9.2) geçirilmiş DVT bulunmuştur (Tablo 2). Yapılan DUS sonucunda olguların 108’inde (%62.4) sol alt ekstremite, 65’inde (%37.6) sağ alt ekstremitede tromboz mevcuttu. Hastaların 72’inde (%41.6) femoral vende, 55’inde (%31.8) iliyak vende, 46’sında (%26.6) popliteal ven ve distalinde DVT tespit edildi (Tablo 3).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 2: Derin Ven Trombozunda Etiyolojik Risk Faktörleri


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 3: DVT Lokalizasyonları

    Olguların 88’ine (%50.9) 5000 Ü bolus ve saatte 1000- 1250 Ü intravenöz standart heparin infüzyonu uygulandığı görüldü. Hastaların 79’una (%45.7) ise kiloya göre günde 2 kez DMAH subkutan olarak uygulanmış. Massiv iliyak trombozlu 6 (%3.4) hastada ise streptokinaz IV yolla 250.000 IU serum fizyolojik içinde 30 dakikada verilip, saatte 1.000.00 IU olarak 24 saat süreyle devam edilmiş. Trombolitik tedavinin bitiminden sonra da standart heparin infüzyonu ile tedavi sürdürülmüş (Tablo 4). DMAH ve standart heparin tedavisi en az 7 gün süreyle uygulanmış.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 4: Tedavi Yöntemleri

    Yedi gün süreyle immobilizasyon uygulanan tüm hastaların sadece 4’ünde (%2.3) pulmoner emboli geliştiği görüldü. Pulmoner emboli gelişen hastaların 2’si trombolitik tedavi alan gruptayken diğerleri standart heparin ve DMAH uygulanan hastalardı. Bu hastaların tümünde iliyak vende tromboz vardı. Bu hastalardan 2’si massif pulmoner emboli nedeniyle kaybedilirken (%1.15), diğer 2’sine vena kava filtresi konuldu. Sadece standart heparin tedavisi alan 2 (%2.3) hastada ekimoz, epistaksis ve hematüri gibi minör kanama tespit edildi.

    Ekstremitedeki şişliklerin takibi için uylukta patellanın 20 cm yukarısından, bacakta tuberositas tibianın 10 cm altından günlük çap ölçümleri yapılmış. Tüm hastalar semptom ve klinik bulgularında belirgin düzelme olduğunda elastik kompresyon çorabı uygulanarak mobilize edilmiş. Hastalar International Normalized Ratio (INR) değeri 2-3 arasında olacak şekilde warfarin sodyum ile taburcu edilmiş, oral antikoagülan kullanılamayan olgularda ise tedaviuzun etkili DMAH ile sürdürülmüş. İdame tedavileri en az 3 ay süreyle uygulanırken, risk faktörleri devam eden hastaların tedavisi en az 1 yıla uzatılmış.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Tedavi edilmeyen alt ekstremite DVT lerin yaklaşık %20 sinde PTE gelişir ve bu PTE' lerin %10-20' si fatal seyreder. DVT’de esas olay şüphelenmektir. Tanı amacıyla Wells ve ark tarafından geliştirilen Wells skorlaması olarak adlandırılan DVT pretest olasılık skorlaması kullanılmaktadır10. Wells ve arkadaşlarının 1997 yılında DVT olma olasılığını düşük, orta derece ve yüksek derece olarak ayırdıkları bir çalışmada düşük olasılık grubunun sadece %3' ünde pozitif bulgulara rastlarken orta derece grupta %17, yüksek derece grupta %75 hastada DVT için pozitif bulgu saptamışlardır11. Yaptıkları başka bir çalışmada ise DVT ön tanısı alan hastaları uygulanan bu pretest ile DVT olasılığı olanlarla olasılığı olmayanlar olarak ayırmışlar ve olasılığı bulunmayanların sadece %5.5’inde DVT tespit edilirken DVT olasılığı saptananlarda bu oran %27.9 olarak bulunmuştur10. Literatürlerde Wells skorlamasının ardından hastalara uygulanan D-dimer ve DUS ile DVT tanısı konmuştur. Venöz USG nin proksimal DVT için sensitivitesi %97 iken baldır venleri için %73' dür ve asemptomatik hastalarda baldır venleri için yetersiz kalabilir12-14. Belirli aralıklarla yapılan kompresyon DUS, tüm bacak ve baldır venlerinin görüntülenmesine izin verir15. Bizim serimizde DVT tespit edilen hastaların %73.4'ünde proksimal venlerde (iliyak ve femoral) tromboz görülmüştür. Wells skorumuzdaki yüksek DVT tespit oranımızın bir sebebi de çalışmaya dahil edilen hastaların çoğunluğunda proksimal ven trombozu bulunması olabilir. D-dimer testinin negatif prediktif değeri yüksektir. Normal değerler venöz tromboembolizmi ekarte ettirir16.

    Standart heparin ve DMAH ve heparini takiben warfarin ile antikoagülasyon akut DVT' de standart tedavi yöntemidir. Standart heparin mevcut trombüsün progresyonunu ve rekürren trombozu engelleyerek pulmoner tromboemboli insidansını düşürür17. Ancak intrensek trombolitik aktivitesi bulunmadığından oluşmuş trombüse etki etmez. Ayrıca yapılan çalışmalarda kapak fonksiyonlarının korunması ve posttrombotik sendromun önlenmesi standart heparin ile sağlanamadığı gösterilmiştir18,19.

    Standart heparinizasyon sıkı takip gerektirmektedir İlk 24 saatte her 6 saatte aPTT bakılması ve bunun normalin 1.5- 2.5 düzeyinde tutulması önerilmektedir20. Heparin bağımlı trombositopeni gelişimini görebilmek amacıyla 3. ve 5. günlerde trombosit sayısı bakılmalıdır7. Hull metodunda 5.000 Ü bolus standart heparin verildikten sonra 24 saatte total doz 30.000 Ü olacak şekilde 5-7 gün süreyle heparin infüzyonu uygulanmaktadır21. Rasche metodunda ise 80 Ü/kg bolus yapıldıktan sonra saatte 18 Ü/kg olarak 24 saat infüzyon uygulanır22. Heparin tedavisiyle birlikte warfarin tedavisinin başlanması hastanede kalma süresini azaltır. Warfarinin teröpotik düzeyi INR 2-3 arasında tutularak sağlanabilir20.

    DMAH’lar uzun yarılanma ömürleri, yüksek bioyararlanımları, sıkı takip gerektirmemeleri, kanama ve osteoporozis gibi yan etkilerinin daha az olması ve subkutan uygulanabilmeleri nedeniyle venöz tromboembolizm olaylarında tercih edilir olmuşlardır20,23,24. Dozaj vücut ağırlığına göre ayarlanır ve monitörizasyona ihtiyaç duyulmaksızın subkutan uygulanım kolaylığı ile özellikle evde izlenebilecek olgularda büyük kolaylık sağlar. Ayrıca uzun etkili olmaları nedeniyle günde 1-2 kez uygulanım ile istenen etki sağlanabilir25,26. DMAH’ların antikoagülan etkileri antifaktör Xa / anti IIa aktivite oranlarına göre farklılıklar gösterir27. Monitörizasyona ihtiyaç olduğunda antifaktör Xa seviyeleriyle takip edilir ve terapötik düzey subkutan uygulamadan 4 saat sonra günde tek doz uygulananlar için 0.6- 1.0 U/ml, iki kez uygulananlar içinse 1.0-2.0 U/ml olmalıdır28. Biz de kliniğimizde yaklaşık 2 yıldır DMAH preparatlarını öncelikli olarak tercih etmekteyiz. Yayınlanan metaanalizlerde monitörize edilmemiş sabit dozda subkutan uygulanan DMAH’ların, doz ayarlamalı standart heparinler kadar güvenli ve etkili olduğu vurgulanmaktadır24. Aynı şekilde DMAH uyguladığımız hastalarda kanama tespit edilmediği, semptom ve klinik bulgularda yeterli gerileme sağlandığı görüldü.

    Trombolitik tedavi ancak phlegmasia cerulea dolens gibi yaşamı tehdit eden ciddi ekstremite iskemisi varlığında tercih edilebilir24. Bizim serimizde tedavi seçeneği olarak sadece massiv iliyak ven trombozlu 6 (%3.4) hastamızda sistemik trombolitik tedavi uygulandı. Sistemik trombolizis ile ancak %45 oranlarında bir lizis sağlanmakta iken, son zamanlarda yaygınlaşmaya başlayan kataterle direk tromboze ven içerisine trombolitik ajanın verilmesiyle %80’e varan başarı oranları elde edilmektedir29. Böyle durumlarda trombolitik kontrendike ise cerrahi trombektomi uygulanabilir24. Bu makale medikal seçenekleri içerdiği için cerrahi trombektomiye alınan hastalar değerlendirilmeye alınmamıştır. Ancak günümüzde intraoperatif floroskopi, geliştirilmiş venöz trombektomi kateterleri ile infrainguinal trombektomi tekniklerin kombine uygulanmasıyla cerrahi trombektomi %88 gibi yüksek başarı oranlarına ulaşabilmiştir30.

    Antikoagülan tedavi altındaki hastalarda PE gelişimi 12 günde %4.8 olarak bildirilmiştir31. Bizim çalışmamızda bu oran %2.3 olarak bulunmuştur. Bu hastalardan 2’i pulmoner emboli sonucu gelişen ani arrest sonucu kaybedilmiştir. Daha hafif seyreden 2 hastada ise PE rekurrensini önlemek için VCİ filtresi yerleştirilmiştir.

    Antikoagülan tedavi süresi en az 3 ay olmalıdır7,32. Geçici risk faktörlerine sahip olan hastalarda 3 aylık tedavi yeterlidir. Kearon ve ark. idiopatik venöz tromboembolisi olanlarda tedavinin en az 6-12 ay sürdürülmesini önermektedir33. Literatüre paralel olarak bizim uygulamamızda idame tedavileri en az 3 ay süreyle uygulanırken, risk faktörleri devam eden hastalarda tedaviye en az 1 yıl devam edilmektedir.

    Sonuç olarak DVT etkin bir şekilde tedavi edildiği taktirde erken dönemde PTE, venöz tromboz ve sekonder arteriyel tıkanmayı önlediği, geç dönemde ise posttromboflebitik sendrom, kronik venöz yetmezlik gibi komplikasyonları azalttığı gösterilmiştir.

    Klinik olarak DVT ön tanısı alan hastalarda Wells skorlaması uygulanabilir ve erken dönemde uygun tedavinin başlanması için DUS ile tanı kesinleştirilmelidir. Ancak klinik bulgular kesinlikle akut DVT' yi düşündürüyorsa tedaviye en kısa zamanda başlanmalıdır. Ciddi komplikasyonlarının ve özellikle PTE' nin önlenmesi açısından DVT’nin erken tanı ve etkin tedavisi önemlidir. Bu nedenle etyolojik olarak geniş bir spektruma sahip olan DVT’nin tüm kliniklerce tanınması gerektiğini düşünmekteyiz.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Oger E. Incidence of venous thromboembolism: a communitybased study in Western France. EPI-GETBP Study Group. Groupe d\'Etude de la Thrombose de Bretagne Occidentale. J Thromb Haemost 2000; 83: 657-660.

    2) Brill-Edwards P, Lee A. D-Dimer testing in the diagnosis of acute venous thromboembolism. J Thromb Haemost 1999; 82: 688–694.

    3) Bilkay Ö, Çağırıcı U, Engin Ç. Derin ven trombozu ve pulmoner tromboemboli. Duran E (editör). Kalp ve Damar Cerrahisi. 1. Baskı, İstanbul: Çapa Tıp Kitapevi, 2004: 863-878.

    4) Heit JA, Silverstein MD, Mohr DN, et al. The epidemiology of venous thromboembolism in the community. J Thromb Haemost 2001; 86: 452-463.

    5) Silverstein MD, Heit JA, Mohr DN ve ark. Trends in the incidence of deep vein thrombosis and pulmonary embolism: a 25-year population-based study. Arch Intern Med 1998; 158: 585-593.

    6) Heim SW, Schectman JM, Siadaty MS, Philbrick JT. D-dimer testing for deep venous thrombosis: a metaanalysis. Clin Chem 2004; 50: 1136-1147.

    7) Hyers TM, Agnelli G, Hull RD, et al. Antithrombotic therapy for venous thromboembolic disease. Chest 2001;119:176–193.

    8) LaPorte D, Farber S ,Sorin S, et al. When deep venous thrombosis fails to respond to therapy. J Am Board Fam Pract 2003;16:246- 250.

    9) Blum A, Roche EA. Endovascular management of acute deep vein thrombosis. J Med. 2005; 118: 31-36.

    10) Wells PS, Anderson DR, Rodger M ve ark. Evaluation of D-dimer in the diagnosis of suspected deep vein thrombosis. N Engl J Med 2003; 349: 1227-1235.

    11) Wells PS, Anderson DR, Bormanis J, et al. Value ofassessment of pretest probability of deep-vein thrombosis inclinical management. Lancet 1997; 350: 1795– 1798.

    12) Kassai B, Boissel JP, Cucherat M, et al. A systematic review of the accuracy of ultrasound in the diagnosis of deep venous thrombosis in asymptomatic patients. J Thromb Haemost 2004; 91: 655-666.

    13) Kearon C, Ginsberg JS, Hirsh J. The role of venous ultrasonography in the diagnosis of suspected deep venous thrombosis and pulmonary embolism. Ann Intern Med 1998; 129: 1044-1049.

    14) Kearon C, Julian JA, Newman TE, et al. Noninvasive diagnosis of deep vein thrombosis. Ann Intern Med 1998;128:663-677.

    15) Tick LW, Ton E, van Voorthuizen T, et al. Practical diagnostic management of the patients with clinically suspected deep vein thrombosis by clinical probability test, compression ultrasonography, and D-dimer test. Am J Med 2002; 113: 630-635.

    16) Beyer J, Schellong S. Deep vein thrombosis:Current diagnostic strategy. Eur J Inter Med. 2005: 238-246.

    17) Ziegler S, Schillinger M, Maca TH, Minar E. Postthrombotic syndrome after primary event of deep venous thrombosis 10 to 20 years ago. Thromb Res. 2001; 101: 23–33.

    18) Elliot MS, Immelman EJ, Jeffery P, et al. A comparative randomized trial of heparin versus streptokinase in the treatment of acute proximal venous thrombosis: an interim report of a prospective trial. Br J Surg.1979; 66: 838–843.

    19) Arnesen H, Hiseth A, Ly B. Streptokinase or heparin in the treatment of deep vein thrombosis: follow-up results of a prospective study. Acta Med Scand. 1982; 211: 65– 68.

    20) Merli G. Anticoagulants in the treatment of deep vein thrombosis. Am J Med. 2005; 118: 13-20.

    21) Hull RD, Raskob GE, Brant RF, et al. Optimal therapeutic level of heparin therapy in patients with venous thromboembolism. Arch Intern Med 1992; 152: 1589-1595.

    22) Rasche RA, Reilly BM, Guıdry JR, et al. The weight-based heparin dosing nomogram compared with a”Standard care” nomogram:a randomized controlled trial. Ann Intern Med 1993; 119: 874-881.

    23) Leizorovicz A. Comparison of the efficacy and safety of low molecular weight heparins and unfractionated heparin in the initial treatment of deep venous thrombosis: an updated meta-analysis. Drugs 1996; 52: 30-37.

    24) McRae SJ, Ginsberg JS. Initial treatment of venous thromboemolism. Circulation 2004; 110: 3-9.

    25) Lensing AWA, Prins MH, Davidson BL, Hirsh J. Treatment of deep venous thrombosis with low molecular weight heparins: a meta analysis. Arch Intern Med 1995; 155: 601-607.

    26) Hull RD, Raskob GE, Pineo, et al. Subcutaneous low-molecularweight heparin compared with continuous intravenous heparin in the treatment of proximal vein thrombosis. N Engl J Med 1992; 326: 975-982.

    27) Weitz JI. Low molecular-weight heparins. N Engl J Med 1997; 337: 688-698.

    28) Hirsh J, Warkentin TE, Shaughnessy SG, et al. Heparin and low molecular-weight heparin: mechanisms of action, pharmacokinetics, dosing, monitoring, efficacy, and safety. Chest 2001; 119: 64-94.

    29) Comerota AJ, Chahwan S. Thrombolytic therapy for Acute Venous Thrombosis.In: Bergan JJ (Editor). The Vein Book. USA, Elsevier academic Pres, 2007: 455-464.

    30) Comerota AJ, Gale SS. Operative venous thrombectomy. In: Bergan JJ (Editor). The Vein Book. USA, Elsevier academic Pres, 2007: 405-416.

    31) Decousus H, Leizorovicz A, Parent F, et al. A clinical trial of vena caval filters in the prevention of pulmonary embolism in patients with proximal deep-vein thrombosis. Prevention du Risque d\'Embolie Pulmonaire par Interruption Cave Study Group. N Engl J Med. 1998; 338: 409-415.

    32) Levine MN, Hirsh J, Gent M, et al. Optimal duration of oral anticoagulation therapy: a randomized trial comparing four weeks with three months of warfarin in patients with proximal deep vein thrombosis. J Thromb Haemost1995; 74: 606-611.

    33) Kearon C, Ginsberg JS, Kovacs MJ, et al. Comparision of lowintensity warfarin therapy for long therm prevention of recurrent venous thromboembolism. N Eng J Med 2003; 349: 631-639.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]