[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Tıp Dergisi
2009, Cilt 14, Sayı 3, Sayfa(lar) 175-180
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Talusun Osteokondral Lezyonlarının Tedavisinde Mikrokırık Yöntemi Sonuçlarımız
Hacı Bayram TOSUN, Erhan YILMAZ
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı, ELAZIĞ, Türkiye
Anahtar Kelimeler: Talus, artroskopik subkondral mikrokırık, Talus, arthroscopic subchondral microfracture
Özet
Amaç: Talusun osteokondral lezyonlarının artroskopik mikrokırık ile tedavisi sonrası orta dönem sonuçları değerlendirildi.

Gereç ve Yöntemler: Talus osteokondral lezyonu tanısıyla mikrokırık tekniği kullanılarak cerrahi tedavi uygulanan 10 hasta çalışmaya alındı. Şikayetlerin başlangıcı ile ameliyat arasında geçen süre ortalama 10.7 ay idi. Sekiz hastaya önceden konservatif tedavi yapılmıştı. Lezyonlar altı hastanın sağ, dört hastanın sol ayak bileğinde talusun postero-medialinde yerleşmişti. Lezyonlar, Berndt ve Harty'nin radyolojik sınıflamasına göre 4 hastada evre II, 5 hastada evre III ve 1 hastada evre IV olarak değerlendirildi. Evre II ve evre III lezyonu olan hastalara debridman ile birlikte mikrokırık, evre IV lezyonu olan olguda ise fragmanın çıkarılması sonrası küretaj ve mikrokırık cerrahisi uygulandı. Mikrokırık cerrahisi uygulanan tüm hastalara ayak bileği egzersizleri gösterilerek altı hafta boyunca yük verdirilmedi.

Bulgular: Klinik sonuçlar Berndt ve Harty'nin kriterlerine göre değerlendirildi. Evre II olan dört hastanın tümünde klinik sonuçlar iyi ve mükemmeldi. Evre III olan beş hastanın üçü iyi ve mükemmel, ikisi orta sonuç olarak değerlendirildi. Evre IV olan bir hastada ise kötü sonuç saptandı. İyi sonuçlanan hastaların hepsinde şikâyetlerin başlama zamanı ve cerrahi zamanı arasındaki sürenin kısa olduğu görüldü.

Sonuç: Konservatif tedavisi başarısızlıkla sonuçlanan Evre II ve III talus osteokondral lezyonlu hastalara erkenden yapılan mikrokırık yönteminin; minimal invaziv bir cerrahi olarak daha az morbiditeye yol açan, günlük aktivitelere erken geri dönüş sağlayan, etkili ve başarılı bir tedavi seçeneği olduğu sonucuna varıldı.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Talusun osteokondral lezyonları; eklem yüzünü örten hyalin kıkırdaktan subkondral kemiğe kadar uzanan ve ayak bileğinin nadir görülen bir bozukluğudur1,2,3. Bu lezyonlar tipik olarak talusun posteromedial ve anterolateral kubbesi üzerinde oluşurlar ve %10-25'i bilateraldir. Lateral lezyonlar daima travma sonrası oluşurken, medial lezyonlar kronik ve intermittan seyirli olup travma ile ilişkisi net değildir4. Diğer etyolojik faktörler; iskemi, kemikleşme bozukluğu, avasküler nekroz, spontan nekroz, malaligment, hormonal nedenler, endokrin ve genetik faktörleri içerir5.

    Ayak bileğini ilgilendiren patolojilerde son yirmi yılda gittikçe daha sık kullanılan artroskopik teknik; tanı koyma sürecini kısaltan, morbiditeyi azaltıp hızla rehabilitasyona izin veren, hastanın en kısa zamanda işine, sosyal ve sportif faaliyetlerine geri dönebilmesini sağlayan bir tedavi yöntemidir. Tedavi yöntemi belirlenirken lezyonun derinliği, evresi ve genişliğinin yanında, hastanın yaşı, fonksiyonel bozulma derecesi, hastanın aktivite düzeyi, kissing lezyon varlığı, alt ekstremite malaligmenti, ayak bileği instabilitesi veya ayak deformitesinin birlikteliği de dikkate alınmalıdır6. Konservatif tedavi ile sonuç alınamayan veya instabil lezyonlu hastalarda cerrahi tedavi önerilir7. Cerrahi tedavi yöntemlerini; kıkırdak replasman tedavisi (otolog kondrosit implantasyonu, allogreft transplantasyonu, osteokondral otogreft transplantasyonu veya mozaikoplasti) ve kemik iliği stimulasyon tekniği (mikrokırık, drilleme, abrazyon artroplastisi) olarak sınıflandırabiliriz6,8. Çalışmamızda mikrokırık tedavisi uyguladığımız talusun evre II, III ve IV osteokondral lezyonlarının orta dönem tedavi sonuçlarını inceledik.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Mayıs 2007-Aralık 2008 tarihleri arasında artroskopik mikrokırık yöntemi ile tedavisi yapılan talusta osteokondral lezyonları olan 10 hasta (8 erkek, 2 kadın; ort.yaş 33.3; dağılım 17-47) çalışmaya alındı. Dört hastada (% 40) travma öyküsü mevcut iken, altı hastada (% 60) herhangi bir neden belirlenemedi. Şikayetlerin başlangıcı ile ameliyat arasında geçen süre ortalama 10.7 ay idi. Sekiz hastaya önceden konservatif tedavi yapılmıştı ve iki hastanın travma sonrası ayak bileği cerrahisi öyküsü mevcuttu. Lezyonlar altı hastanın sağ ayak bileği, dört hastanın sol ayak bileğinde lokalizeydi ve lezyonların tümü talusun posteromedialinde yerleşmişti. Lezyonlar, Berndt ve Harty'nin (9) radyolojik evrelemesine göre sınıflandırıldı; dört hastada evre II, beş hasta evre III ve bir hastada evre IV osteokondral lezyon mevcuttu. Bütün hastaların yakınmaları aktivite ile artıyordu. Osteokondral lezyonlu on hastanın ikisinde sinovyal hipertrofi, bir hastada kissing lezyon, bir hastada da sıvı koleksiyonu eşlik ediyordu. Dört hastanın hikâyesinde aralıklı effüzyon atakları olduğu görüldü. Yalnız bir hastada ayak bileğinde hareket kısıtlılığı vardı. Tanılar; öykü, fizik muayene, direk radyografi (anteriorposterior, yan ve mortis grafisi) ve ayak bileği manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile kondu (Resim 1).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Resim 1: Talus posteromedialinde lokalize evre II lezyonun ameliyat öncesi a) AP ve ankle mortis radyografisi b) MRG görünümü

    Osteokondral lezyonların radyolojik görünümü operasyon öncesi Berndt ve Harty tarafından belirtilen9 sınıflamaya göre (Tablo 1), artroskopik görüntüler ise Pritsch ve ark. tarafından10 tarif edilen artroskopik sınıflamaya göre (Tablo 2) değerlendirildi.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: Berndt ve Harty radyolojik sınıflaması


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 2: Pritsch va ark. artroskopik sınıflaması

    Evre II ve evre III lezyonu olan hastalara debridman ile birlikte artroskopik mikrokırık, evre IV lezyonu olan hastaya ise fragman çıkarılması sonrası küretaj ve artroskopik mikrokırık cerrahisi uygulandı. Ortalama takip süresi 12.5 ay (4-22 ay) idi. Mikrokırık cerrahisi uygulanan tüm hastalara postoperatif ikinci gün ayak bileği egzersizleri gösterilerek altı hafta yük verdirilmedi. Altı hafta sonra kısmi yük verilerek üç ay eklem hareket açıklığı ve kas gücünü artırmaya yönelik egzersizler önerildi. Sportif aktiviteler 6 ay boyunca yasaklandı. Cerrahi sonrası klinik sonuçlar Berndt ve Harty9 tarafından belirtilen ölçütlere göre (Tablo 3), radyolojik görüntüler ise Kumai ve ark.2 tarafından belirtilen sınıflamaya göre (Tablo 4) değerlendirildi.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 3: Berndt ve Harty klinik sonuç sınıflaması


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 4: Kumai ve ark. postoperatif radyolojik sonuç sınıflaması

    Ayrıca klinik sonuçlarla iyileşme arasındaki korelasyonu belirlemek için hastalara cerrahi sonrası altı ay sonra MRG yapıldı.

    Cerrahi teknik
    Tüm hastalar sırt üstü pozisyonda, genel veya spinal anestezi altında olacak şekilde aynı cerrah tarafından ameliyat edildi. Ayak bileği masanın dışına taşınarak boşluğa alındı ve yardımcı asistan tarafından el ile traksiyon uygulandı. Artroskopik girişimler pnömotik turnike altında 2.7 mm'lik 30 derecelik skop ile yapıldı. İlk olarak eklem 20 cc serum fizyolojik ile şişirildi. Önce anteromedial portal, eklem çizgisi seviyesinde anterior tibial tendonun medialinden yapıldı. Ekleme sıvı girişi yerçekimine bırakıldı. Eklemin tanısal artroskopisi yapıldıktan sonra anterolateral portal, peroneus tertius tendonun hemen lateralinden açıldı ve peroneal süperfisial sinir dalının yaralanmamasına dikkat edildi. Skop lezyonun karşı tarafında olacak şekilde probe ve aletler aynı tarafta olacak şekilde artroskopik girişim uygulandı. Osteokondral lezyonun yeri belirlendikten sonra probe yardımıyla lezyonun boyutu, stabilitesi ve kıkırdak devamlılığı belirlendi. Lezyonlar, Pritsch ve ark. tarafından tanımlanan artroskopik evrelemeye göre sınıflandırılıp tedavi seçimine karar verildi. Artroskopik olarak dokuz hasta grade II ve bir hasta grade III olarak değerlendirildi. Artroskopik olarak grade II olan hastalar radyolojik olarak Berndt ve Harty sınıflamasına göre evre II ve evre III ile uyumluydu, artroskopik olarak grade III lezyonlar ise radyolojik olarak Berndt ve Harty sınıflamasına göre evre IV ile uyumluydu. Berndt ve Harty sınıflamasına göre evre II ve Evre III lezyonu olan hastalara debridman ile birlikte mikrokırık, evre IV lezyonu olanlara da fragman çıkarılması sonrası küretaj ve mikrokırık yapıldı (Resim 2).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Resim 2: Lezyonun artroskopik görünümü ve mikrokırık uygulanması

    Mikrokırık uygulaması, lezyon altındaki kalsifiye tabaka çıkarıldıktan sonra artroskopik awl (30, 45, 90 derece açılı, konik şeklinde) yardımıyla 3 ile 4 mm aralıklarla subkondral kemiğe dik olacak şekilde multiple delikler açılarak oluşturuldu. Oluşturulan deliklerden yağ damlacıklarının salınımının görülmesiyle mikrokırık derinliğinin yeterli olduğuna karar verildi. Sinovyal hipertrofi ve kıkırdak tüylenmesi shaver yardımıyla temizlendi. İntraoperatif ayak bileğinin plantar fleksiyonu işlemimizi kolaylaştırdı. Periferik venden alınan yaklaşık 5-10 cc'lik venöz kan, steril bir kapta karıştırılarak pıhtı oluşturuldu ve bir kanül yardımıyla açılan mikrokırık alanına enjekte edildi.

    Cerrahi sonrası elastik bandaj haricinde eksternal tespit uygulanmadı ve postoperatif 2 gün buz uygulanması yapıldı. Postoperatif olarak hiçbir hastada enfeksiyon, derin ven trombozu, nörolojik hasar görülmedi. Cerrahi sonrası 2. gün ayak bileği hareketlerine izin verildi ve 6 hafta ağırlık verilmeden immobilize edildi. Hastaların ameliyat sonrası 6. ayda standart radyografileri ve MRG sonuçları değerlendirildi (Resim 3).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Resim 3: Ameliyat sonrası 6. ayda a) MRG ve b) radyolojik görünümü.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Hastaların ortalama yaşı 33.3 (dağılım 17-47) yıl olup, cerrahi sonrası takip süresi ortalama 12.5 (4-22) ay idi. Yakınmaların başlamasıyla cerrahi müdahale arasında geçen süre ortalama 10.7 aydı. Osteokondral lezyonlar altı hastada sağ ayak bileğinde, dört hastada sol ayak bileğinde lokalize ve tüm hastalarda talusun posteromedialinde yerleşmişti. Talusun osteokondral lezyonları Berndt ve Harty'nin radyolojik sınıflamasına göre dört hastada evre II, beş hastada evre III ve bir hastada evre IV olarak değerlendirildi.

    Berndt ve Harty'nin ölçütlerine göre evre II olan dört hastanın tümünde klinik sonuçlar iyi ve mükemmeldi. Evre III olan beş hastanın üçü iyi, ikisi orta sonuç olarak değerlendirildi. Evre IV osteokondral lezyonu olan bir hasta kötü sonuç saptandı. İyi sonuçlanan hastaların hepsinde şikâyetlerin başlama zamanı ve cerrahi zamanı arasındaki sürenin kısa olduğu görüldü ve ortalama süre 8.5 aydı. Orta sonuçlanan iki hastanın biri osteoartritli, biri de kissing lezyonlu hastaydı. Kötü sonuç saptanan 42 yaşındaki hastada 20 yıl önce geçirilmiş ayak bileği travmasına bağlı, ayak bileğinde osteoartrit gelişen bir hastaydı.

    Subjektif değerlendirme sonrasında hastalardan biri hariç tüm hastaların günlük aktivitelerinde ayak bileği fonksiyonlarından memnun oldukları görüldü. Klinik sonuçlarla cerrahi sonrası radyolojik ve MRG bulguları arasında tam bir korelasyon yoktu. İyi ve orta sonuç alınan hastaların tümü günlük yaşam aktivitelerine cerrahiden 3 ile 6 ay sonra tamamen geri döndüler. Sportif aktivitelere tamamen dönüşe cerrahiden 6 ay sonra izin verildi.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Kıkırdak, eklem yüzeyini örten yumuşak ve çok özel bir dokudur. Yalnız birkaç mm kalınlığında olmasına rağmen yükü dağıtabilmesi, esnekliği ve kompresif güçlere karşı inanılmaz sertliği vardır. Yaralanmaya hassastır ve rejenerasyon yeteneği sınırlıdır. Talusun osteokondral lezyonları talar kubbenin subkondral kemiğinin yüzeyindeki veya altındaki kıkırdağın defektleridir. Talusun osteokondral lezyonları erken teşhis ve tedavi edilmediği takdirde ayak bileği artritiyle sonuçlanabilir11. Osteokondral lezyonların tanımlanması; fissür, küçük kırık, OCD, AVN, transkondral kırık, osteokondritis dissekans ve osteokondral yaralanmaları gibi adlandırmaları içerir5.

    Talusun osteokondral yaralanmaları çok yaygın değildir, tüm talus fraktürlerinin %1 sebebidir3,5. Özellikle ligament yaralanmaları ve tekrarlayan ayak bileği burkulmaları ile birlikte insidansı artar1,5. Ayak bileği burkulması sonrası populasyonun %6.5'inde görülür. Bu lezyonlar çoğunlukla subklinik olduğundan, ayak bileğinin diğer yaralanmaları tarafından maskelenebileceğinden ve konvansiyonel radyografilerle gözden kaçabileceğinden daha az olarak tanınırlar7. Lateral lezyonlar hemen daima travmatik orijinli, olup medial lezyonların travma ile ilişkisi net değildir4,12,13. Talusun osteokondral lezyonlarının sıklıkla medial yüzde, sağ ayak bileğinde ve erkekleri etkilediği gösterilmiştir12. Anterolateral talar kubbe lezyonları; ayak bileğinin fibula impaksiyonuna karşı dorsifleksiyon ve inversiyon yaralanması sonucu oluşurken, posteromedial talar dome lezyonları ise; ayak bileğinin tibia tabanına karşı impaksiyonuyla birlikte inversiyon, plantar fleksiyon ve eksternal rotasyon sonucu oluşur5,7,13,14. Talusun osteokondral lezyonlarının görülme yaş ortalaması 20-30 yaşları arasındadır7,15 Çalışmamızda talusun osteokondral lezyonlarının tümü talusun posteromedialinde lokalize ve % 40'ında travma öyküsü mevcuttu. Hastalarımızın çoğu erkek olup yaş ortalaması 33.3 olarak değerlendirildi.

    Talusun osteokondral lezyonlarının teşhisinde ilk olarak standart radyografiler kullanılmalıdır1,4,5,7. Bilgisayarlı tomografi (BT) osteokondral fragmanın derecesi, şekli, boyutu ve yerinin belirlenmesinde kullanılır. Kemik sintigrafisi, röntgenlerde normal görünen talusun gizli osteokondral lezyonlarının belirlenmesine yardımcı olur. MRG, hem subkondral lezyonları ve eklem kıkırdak lezyonlarını hem de yumuşak doku anormalliklerini belirlemede avantajlıdır4,7,14. MRG, BT'den daha duyarlı olması nedeniyle, kıkırdağın sağlam olduğu durumlarda lezyonun gerçek yerini ve boyutlarını belirleyerek tedavinin planlamasına ve erken tanıya yardımcı olur1,14. Artroskopi ise eklem yüzeyinin direkt görülerek değerlendirilmesini ve kıkırdak yüzeyin durumunun tanınmasını sağlar ancak invaziv bir yöntemdir1. Talar kubbenin lateral osteokondral lezyonları tipik olarak ince, gofret şeklinde ve anteriorda lokalizedir. Medial lezyonlar ise posteriorda lokalize olan derin, kahve fincanı şeklinde olup subkondral kemik ile ilişkisinin miktarı önemlidir ve posteromedial lezyonlarda ayak bileği ağrısı kronik ve intermitten seyirlidir4,13,16.

    Anderson ve ark.13 radyolojik olarak evre I osteokondral lezyonların direk radyografilerde gösterilemediğini ve evre II lezyonların da tanısının genellikle zor olduğunu belirtmişlerdir. Talusun osteokondral lezyonlarının tanısı ve tedavisinin planlanmasında standart radyografiler ve MRG yeterlidir. Tedavinin planlanmasında ve uygulanmasında cerrahi öncesi Berndt ve Harty radyolojik sınıflaması ile cerrahi sırasında Pritsch ve ark artroskopik sınıflamasının cerrahi ekibe yön vereceği kanaatindeyiz.

    Talusda görülen bu lezyonların tedavisinin amacı eklem fonksiyonlarını düzeltmek, ağrıyı azaltmak ve erken gelişecek eklem dejenerasyonunu engellemektir17. Semptomların derecesi ve radyolojik sınıflama sistemi tedaviyi yönlendirmedeki temel ölçütlerdir18. Travma öyküsü olan hastalarda travma zamanı ile cerrahi arasındaki sürenin uzun olması radyolojik ve klinik iyileşmeyi olumsuz etkiler, bu nedenle erken teşhis ve tedavi önerilir2,12,19. Çalışmamızda iyi sonuç elde edilen hastaların hepsinde şikayetlerin başlaması ile cerrahi arasındaki sürenin kısa olduğu görüldü.

    Talusun osteokondral lezyonlarındaki tedavi seçenekleri; konservatif tedavi, kemik iliği stimülasyonu ile birlikte olan veya olmayan debridman, otolog kondrosit implantasyonu, allogreft transplantasyonu, osteokondral otogreft transplantasyonu veya mozaikoplastiyi içerir4,7,8,15,20,21,22. Konservatif tedavi; kilitlenme ve takılma gibi mekanik semptomların olmadığı tüm evre I olgularda, asemptomatik evre II ve III lezyonlarda düşünülmelidir1,2,4,5,6,7,13,23. Konservatif tedavi ağırlık vermeksizin alçı immobilizasyonunu, ayak bileği bandajı yada ark destekleri ile aktivite kısıtlamasını ve sonrasında kademeli mobilizasyonu içerir13,7. Ancak konservatif tedaviye rağmen semptomatik olan olgular ve tüm evre IV lezyonlar artroz gelişmeden önce cerrahi olarak tedavi edilmelidir1,2,4,5,7,13,14. Çalışmamızdaki olgular, konservatif tedaviye rağmen semptomları devam eden evre II ve III lezyonlu hastalardan oluşmaktaydı.

    Cerrahi tedavi endikasyonları; deplase fragman, ağrılı deplase veya non deplase fragman (evre II-IV), mekanik semptomlar, önceden debridman yapılmayan ve birlikte ligament rekonstrüksiyonu gerektirecek instabil ayak bileğinin varlığıdır3. Cerrahi tedavi; lezyonun derinliğine, evresine, çapına göre planlanmakla birlikte hastanın yaşı, fonksiyonel bozulma derecesi, hastanın aktivite düzeyi, kissing lezyon varlığı, alt ekstremite malaligmenti, ayak bileği instabilitesi veya ayak deformitesinin birlikteliği dikkate alınmalıdır6,11.

    Subkondral kemik debridmanı ve kemik iliği stimülasyonu talusun osteokondral lezyonlarının cerrahi tedavisinde önemli bir seçenektir. Bu yöntem tekrarlanabilir ve güvenilir olup yüksek derecede iyi ve mükemmel sonuçlarla birliktedir. Kemik iliği stimülasyonu için mikrokırık, abrazyon ve drillemeyi içeren farklı yöntemler mevcuttur8. Eğer fragman büyük ise retrograd drilleme, greftleme veya absorbabl pinlerle fiksasyon yapılarak talus kubbesi sağlamlaştırılır veya eksizyon yapılabilir7.

    Tedavi seçenekleri içinde kemik iliği stimülasyonu ile birlikte artroskopik debridman hala en iyi tedavi yöntemidir. Mikrokırık tekniği ile kemik iliği stimülasyonu son yılarda popularite kazanmıştır. Kemik iliği stimülasyonu için mikrokırık awl, 2 mm drill veya 1.4-2.0 K-teli gibi aletler kullanılabilir. Mikrokırık awl kullanılmasının avantajlarından biri awl ucunun eğriliğine bağlı olarak erişilebilirliğinin fazla olmasıdır8. Tüm olgularda mikrokırık oluştururken 30, 45 ve 90 derece açılı awl kullandık.

    Cerrahi sonrası kontrollerde ayak bileği skorlarındaki düzelmeye rağmen, MRG ve artroskopik görüntülemelerde düzelme olmayabilir ve krater defekti radyografik olarak uzun yıllar varlığını sürdürebilir1. Çalışmamızda klinik sonuçlarla cerrahi sonrası kontrollerdeki radyolojik değerlendirmemiz arasında tam bir korelasyon yoktu ve klinik düzelme gözlenen olgularda eşdeğer bir radyolojik düzelmenin olmadığını saptadık. Artroskopik cerrahiyi takiben erken dönemde görülen ağrı azalması, hastaların fonksiyonel skorlarını yükselten temel nedendir. Muhtemelen semptomlardaki hafifleme de eklem lavajına bağlıdır.20

    Debridman ve drillleme yönteminde ilk olarak altta yatan nekrotik kemiği de içeren unstabil kıkırdak kaldırılır ve kemik iliği ile subkondral kemik arasında vasküler kanal oluşturularak fibrin pıhtısı oluşumu uyarılır. Fibroblast ve kondroblast içindeki mesenkimal hücreler farklılaşarak sonuçta fibrokıkırdak doku (tip 1 kollajen) oluşur3,4,7,8. Drilleme ve eksizyon hastaların %70-90’ında mükemmel sonuçlar veren iyi bir tedavi yöntemidir. Kemik greftlemesi osteoindüksiyon ve osteokondüksiyon sağlarken, drilleme revaskularizasyon sağlar7,8,16.

    Son zamanlarda yenilenen tekniklerle osteoartiküler otogreftler kullanarak eklem kıkırdağını değiştirmeyi içeren çalışmalar vardır. İlk sonuçlar cesaret vermiştir, fakat donor alanının morbiditesi, transplante edilen eklemdeki kıkırdak dokunun dayanıklılığı ve malleolar osteotominin potansiyel komplikasyonları nedeniyle bu prosedürün faydaları ve potansiyel riskleri göz önünde bulundurulmalıdır16.

    Alonzo ve ark.6 kıkırdak tamir tekniği (otolog kondrosit transplantasyonu veya osteokondral otogreftleme) ve kemik iliği stimülan tekniğini (mikrokırık ve artroskopik drilleme) kullanarak yaptıkları karşılaştırmalı çalışmalarda her iki grupta da iyi sonuçlar elde ettiklerini bildirmişlerdir. Kemik iliği stimulan tekniği ile biomekanik olarak zayıf yapıda fibrokıkırdak oluşmasına rağmen talusun osteokondral lezyonlarının tedavisinde ilk seçenek tedavi yöntemi olması gerektiğini belirtmişlerdir. Ancak stimulan tekniklere cevap vermeyen inatçı lezyonlarda otolog kondrosit implantasyonu veya osteokondral otogreftlemenin tercih edilmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Çalışmamızda konservatif tedaviye cevap vermeyen olgularda kemik iliği stimülasyonu için mikrokırık oluşturarak fibrin pıhtısını elde etmeyi amaçladık. Ayrıca periferik venden aldığımız 5-10 cc’lik venöz kanı ayrı bir kapta karıştırıp elde ettiğimiz pıhtıyı mikrokırık alanına bir kanül yardımıyla dökerek açılan deliklerin pıhtı ile dolmasını ve fibrin pıhtısı oluşumunun hızlanmasını planladık.

    Yercan ve ark.20 ayak bileği artroskopisinde Outerbridge sınıflamasına göre evre II olan 5 hastaya artroskopik drilleme, evre III olan 4 hastaya ve evre IV olan 2 hastaya fragmanın debridmanından sonra drilleme uygulamışlar ve 4 hastada mükemmel, 5 hastada iyi, 2 hastada orta düzeyde başarı elde etmişlerdir. Orta düzeyde başarı sağlanan iki hastanın evre IV lezyona sahip olduğu belirtmişlerdir. Aşık ve ark.19 28 hastalık seride evre II lezyonu olan 12 olguya artroskopik drilleme, evre III lezyonu olan 6 olguya fragman ekstirpasyonu, debridman ve drilleme ve evre IV lezyonu olan 10 olguya da fragman ekstirpasyonu ile lezyon yatağının debridman ve küretajı işlemi yapmışlardır. 14 hastada mükemmel, 10 hastada iyi ve dört hastada orta sonuç elde etmişler ve mükemmel ve iyi sonuç oranını % 86 olarak bildirmişlerdir. Başarılı sonuçlarının yüksek olmasını, evre II lezyonu olan ve drilleme yaptıkları hastaların yaşlarının genç olması nedeniyle subkondral remodelasyona iyi cevap vermelerine bağlamışlardır. Bizim çalışmamızda talusun osteokondral lezyonları Berndt ve Harty’nin radyolojik sınıflamasına göre dört hastada evre II, beş hastada evre III ve bir hastada evre IV olarak değerlendirildi. Mikrokırık tedavisi sonrası klinik sonuçlar evre II olan dört hastanın tümünde iyi ve mükemmeldi. Evre III olan beş hastanın üçü iyi, ikisi orta sonuç olarak değerlendirildi. Evre IV osteokondral lezyonu olan bir hastada kötü sonuç saptandı. İyi sonuçlanan hastaların hepsinde şikâyetlerin başlama zamanı ve cerrahi zamanı arasındaki sürenin kısa olduğu görüldü. Kötü sonuç eski travma öyküsüne bağlı 42 yaşındaki osteoartriti olan bir hastaydı.

    Hastaların rehabilitasyonunda küçük lezyonlu hastalara tolere edebildiği kadarıyla ağırlık vermesi önerilir, büyük lezyonlar için ise 4-6 hafta ağırlık verilmez veya yere dokunma şeklinde ağırlık verdirilebilir. Tam aktiviteye cerrahiden 3 ile 6 ay sonra izin verilir ve cerrahiden 12 hafta sonra da hastanın işine dönmesi beklenir16. Cerrahi sonrası elastik bandaj haricinde eksternal bir tespit uygulamadık. 2. gün ayak bileği hareketlerine başladık ve altı hafta ağırlık verilmesine izin vermedik.

    Çalışmamızda; talusun osteokondral lezyonlarının tedavisinde mikrokırık yöntemini kullanarak hastalarımızın çoğunluğunda iyi ve mükemmel sonuçlar elde ettik. Bu yöntemin hem klinik sonuçların iyi olması hem de daha az morbiditesi nedeniyle uygulanabilecek basit ve kolay bir yöntem olduğu sonucuna ulaştık.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Özenci AM, Aydın AT. Ergenlik döneminde görülen talusun osteokondral lezyonları. Acta Orthop Traumatol Turc 2004; (3)1: 138-144.

    2) Kumai T, Takakura Y, Higashiyama I, Tamai S. Arthroscopic drilling for the treatment of osteochondral lesions of the talus. J Bone Joint Surg [Am] 1999; 81(9): 1229-35.

    3) Bohay DR, Anderson JG. Osteochondral defects of the talar dome: debridement and drilling. Techniques in Foot and Ankle Surgery 2004; 3(1): 40-44.

    4) Stone JW. Arthroscopic treatment of osteochondral lesions of the talar dome. Sports Medicine and Arthroscopy Review 2000; 8(4): 343-353

    5) Roach R, Mcbride DJ, Maffulli N. Osteochondral lesions of the talus. Minerva Ortop Traumatol 2002; 53(3): 157-163.

    6) Sexton AT, Labib AS. Osteochondral lesions of the talus: current opinions on diagnosis and management. Curr Opin Orthop 2007; 18(2): 166-171.

    7) Chew KTL, Tay E, Wong YS. Osteochondral Lesions of the Talus. Ann Acad Med Singapore 2008; 37: 63-8.

    8) Van Bergen CJ, de Leeuw PA, van Dijk CN. Potential pitfall in the microfracturing technique during the arthroscopic treatment of an osteochondral lesion. Knee Surg Sports Traumatol Arthrosc 2009; 17(2): 184-187.

    9) Berndt AL, Harty M. Transchondral fractures (osteochondritis dissecans) of the talus. J Bone Joint Surg [Am] 1959; 41: 988- 1020

    10) Pritsch M, Horoshovski H, Farine I. Arthroscopic treatment of osteochondral lesions of the talus. J Bone Joint Surg [Am] 1986; 68(6): 862-865.

    11) Giannini S, Buda R, Faldini C, Vannini F, Bevoni R, Grandi G, Grigolo B, Berti L. Surgical treatment of osteochondral lesions of the talus in young active patients. J Bone Joint Surg [Am] 2005; 87(2): 28-41.

    12) Robinson DE, Winson IG, Harries WJ, Kelly AJ. Arthroscopic treatment of osteochondral lesions of the talus. J Bone Joint Surg [Br] 2003; 85(7): 989-93.

    13) Canale ST, Belding RH. Osteochondral lesions of the talus. J Bone Joint Surg [Am] 1980; 62(1):97-102.

    14) Anderson IF, Crichton KJ, Grattan-Smith T, Cooper RA, Brazier D. Osteochondral fractures of the dome of the talus. J Bone Joint Surg [Am] 1989; 71(8): 1143-52.

    15) Tis JE, Chambers H, MD, Ball ST. Transtalar drilling of osteochondral lesions of the talus in children and adolescents. Techniques in Foot and Ankle Surgery 2004; 3(1): 62-67.

    16) Stone JW. Osteochondral lesions of the talar dome. Am J Orthop. 2007; 36(12): 643-646.

    17) Baums MH, Heidrich G, Schultz W, Steckel H,Kahl E, Klinger HM. Autologous Chondrocyte Transplantation for Treating Cartilage Defects of the talus. J Bone Joint Surg [Am]. 2006; 88(2): 303-8.

    18) Bilgin SS, Köse KÇ, Adıyaman S, Demir Taş M. Ayak bileği lezyonlarında artroskopik cerrahinin erken dönem fonksiyonel sonuçları. Acta Orthop Traumatol Turc 2004; 38(1): 23-29.

    19) Aşık M, Şen C, Bilen FE, Kılıçoğlu Öİ, Taşer ÖF. Talus osteokondral lezyonlarında artroskopik tedavi. Acta Orthop Traumatol Turc 2001;35:56-62.

    20) Yercan HS, Okcu G, Aydoğdu S. Talusun osteokondral lezyonlarında artroskopik drilleme yönteminin etkinliği. Joint Dis Rel Surg 2004; 15(4): 214-219.

    21) Saxena A, Eakin C. Articular talar injuries in athletes: results of microfracture and autogenous bone graft. Am J Sports Med. 2007; 35(10): 1680-7.

    22) Scranton PE Jr, Frey CC, Feder KS. Outcome of osteochondral autograft transplantation for type-V cystic osteochondral lesions of the talus. J Bone Joint Surg [Br] 2006; 88(5): 614-9.

    23) Chodos MD, Schon LC. Osteochondral lesions of the talus: current treatment modalities and future possibilities. Curr Opin Orthop 2006; 17: 111-116.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]