Hastanın yaşı ve hastalığın evresi, omuz impingement sendromlu hastaların nasıl iyileşeceklerini etkileyebilecek iki değişkendir. Neer'e
2 göre yaş bu hastalığın ilerleyişinde kritik bir rol oynar ve ileri yaştaki hastalar genellikle daha fazla düzeyde etkilenirler.
Kronik impingement sendromunda konservatif tedavinin amacı; subakromiyal inflamasyonu azaltmak, yaralanmış olan rotator kaslardaki dejenerasyonu düzetmek ve ağrılı omuzu eski tatminkâr fonksiyonel haline getirmektir. Bu amaçla istirahat, buz, non-steroid antienflamatuar ilaçlar, steroid enjeksiyonu ve egzersiz programları uygulanmaktadır5. Ellman6, evre 2 kronik impingement sendromunda rölatif istirahat, antienflamatuar ilaç tedavisi, fizik tedavi ve rotator kasları güçlendirme egzersizleri ile iyi sonuçlar aldığını belirtmiştir.
Steroid enjeksiyonu 40 yıldan beri klinik olarak kullanılan bir yöntemdir. Hastaların bir kısmı bu tedaviden hiç yarar görmezken, bir kısmı yarar görmekte ve bir kısmı da kısmi yarar görmektedir4,7. Steroid enjeksiyon adedinin, zamanın, uygulama yerlerinin impingemente etkisinin araştırıldığı değişik çalışmalar vardır8. Enjeksiyon uygulamalarının sıkışma tedavi-sinde etkili olduğunu destekleyen çalışmalar olduğu gibi9,10, etkisinin kesin olarak gösterilemediği veya çok etkili olmadığını gösteren çalışmalarda vardır11.
Blair9, kortikosteroid enjeksiyonunun kronik impingement sendromundaki etkinliğini araştırdığı çalışmasında, kortikosteroid grubunda ağrıda anlamlı azalma olduğunu ve bunun kontrol grubu ile karşılaştırıldığında anlamlı olduğunu bulmuştur. Bir çalışmada, lokal kortikosteroid enjeksiyonunun ağrının geçirilmesinde analjeziklerden daha etkili olduğu belirtilmiştir12. Kayhan ve ark.13, omuz periartritinde kortikosteroid enjeksiyonunun etkinliğini araştırdığı çalışmasında çeşitli dozlarda betametazon enjeksiyonu uyguladığı iki hasta grubunu karşılaştırmış, her iki grupta da ağrıda belirgin azalma olduğunu ancak iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığını bulmuştur.
Yapılmış olan bir çalışmada, kronik impingement sendromlu hastalara yapılan steroid enjeksiyonunun erken dönemde olumlu etkileri gösterilmiş olmasına rağmen uzun dönemde olumlu etkileri gösterilememiştir8. McInerney ve ark.14, kronik impingement sendromlu 98 hastaya yaptıkları steroid enjeksiyonu sonrası, başlangıca göre anlamlı bir düzelme görememişlerdir. Çalışmamızda cerrahi öncesi kronik impingementli hastalara yapılan steroid enjeksiyonunun istatistiksel olarak anlamlı düzeyde olumlu etkisinin olduğunu gördük. Bu olumlu etki ile yapılan enjeksiyon adedi arasında pozitif yönde bir ilişki mevcuttu. Cerrahi müdahale düşünülmeyen hastalara steroid enjeksiyonu yapılmasının uygun olacağını düşünmekle birlikte evre 2-3 kronik impingementlı hastalara öncelikli olarak fizyoterapi uygulamaktayız, bu uygulanan fizyoterapiden yarar görmeyen hastalarımıza ASD önermekteyiz.
Konservatif tedavilerle yeterli sonuç alınamayan kronik impingement sendromlu hastaların tedavisinde, son yıllarda ASD başarılı bir yöntem olarak yerini almıştır. Omuz cerrahisinde artroskopinin daha sık kullanılmaya başlanılması ile akromiyoplasti bu yolla uygulanır hale gelmiştir15.
Haahr ve ark.'nın16 yaptığı bir çalışmada; impingementli hastaları artroskopik dekompresyon cerrahisi yada fizyoterapi ile birlikte egzersiz uygulanmalarına göre iki gruba ayırmış, 12 ay takipten sonra her iki grupta da Constant omuz skorlarında anlamlı bir düzelme olmuş fakat gruplar arasında fark bulamamışlardır.
Sonuç olarak, intraartiküler kortikostreoid enjeksiyonunun, ASD öncesi hasta kliniğinde anlamlı iyileşme sağladığını, ASD sonrası hasta kliniğine olumlu bir etkisinin olmadığını bulduk. Konservatif tedaviden yarar görmeyen evre 2 ve evre 3 kronik impingementli hastaların tedavisinde intraartiküler steroid yönünden ısrarcı davranılmamalı, cerrahi tedavi ilk seçenek olarak düşünülmelidir.