Diferansiye tiroid kanserlerinin takibinde kullanılan
yöntemler I-131 tarama sintigrafisi, tiroglobulin düzeylerinin
anti-tiroglobulin düzeyleri ile eş zamanlı takibi,
tiroid perteknetat sintigrafisi, boyun ultrasonografisi ve
gerekli görülürse korelasyon amaçlı akciğer direkt
grafisi ve bilgisayarlı tomografi olarak sayılabilir. Bunların
arasında takip için en önemli parametre, boyunda
rezidü dokunun görülmediği veya çok düşük oranda
görüldüğü (ablate) I-131 tarama sintigrafisidir. Bizim
çalışmamıza da takibinin herhangi bir aşamasındaki
tiroid karsinomu hastaları dahil edilmiştir. Bu hastaların
hepsine I-131 tarama sintigrafisi yapılmıştır.
Bu retrospektif değerlendirmemizde literatürle
uyumlu şekilde I-131 tüm vücut tarama sintigrafisi,
rezidü dokuyu göstermede her ne kadar hasta sayısı
düşük olsa da tiroid sintigrafisine üstün olarak bulundu.
Ayrıca tüm vücut tarama olanağı sayesinde I-131 tarama
sintigrafisi 6 hastada (%17) uzak metastazı gösterdi.
Tiroid sintigrafisinde hiç rezidü doku görünmeyen
hastalarda bile eş zamanlı tarama sintigrafisinde rezidü
odaklar görüldü.
Çağlar ve ark.6 yaptıkları prospektif çalışmada
tiroid kanseri hastalarının takibinde iyot uptake ve tiroid sintigrafisinin önemli parametreler olduğunu göstermişlerdir.
Tiroid uptake testi veya tiroid sintigrafisinin
avantajı hastayı yüksek doz radyasyona maruz
bırakmamasıdır. Ancak tiroid kanseri hastalarında
postoperatif dönem takipte tiroid sintigrafisinin kullanımı,
bu çalışmada da belirtildiği gibi rezidü dokuyu
göstermede I-131 tarama sintigrafisi kadar hassas olmaması
ve yalnızca boyun bölgesini değerlendirme
olanağı tanıması nedeniyle sınırlanmaktadır.
Diferansiye tiroid karsinomu hastalarında rezidü
dokuyu veya uzak metastazı göstermedeki en önemli
yöntemlerden birisi de ablasyon amacıyla verilen I-131
dozu sonrası yaklaşık bir hafta sonra yapılan tarama
sintigrafisidir. Bu tarama sintigrafisi hastada mevcut
yüksek doz nedeniyle daha yüksek hassasiyetle rezidü
veya uzak metastazı gösterebilmektedir7,8. Ancak
son zamanlarda yapılan bir çalışmada tedavi sonrası I-
131 tarama sintigrafisi ile tedavi öncesi I-123 sintigrafisi
karşılaştırılmış ve I-123 sintigrafisi kalıntı veya
lokal metastazı belirlemede daha başarılı bulunmuştur9. I-123'e bağlı stunning etkisi tanımlanmadığı için
özellikle postoperatif preablatif dönemde daha rahatlıkla
kullanılabilmektedir. Ancak I-123'ün pahalı olması
ve ulaşmasının zor olması kullanımını kısıtlamaktadır.
Daha az sayıda olmakla birlikte diferansiye tiroid
kanserli bazı hastaların takibinde tiroglobulin düzeyleri
yüksek olmasına rağmen, I-131 tarama sintigrafisinde
rezidü doku izlenmemektedir. Böyle hastalarda
PET/BT ile taramanın uygulanabileceğine yönelik
çalışmalar vardır10. Sintigrafi normal iken
tiroglobulin yüksekliğinin nedeninin glossal tiroid
dokularından köken alabileceği de düşünülmektedir11.
Tiroid sintigrafisinin öncelikle postoperatif kalıntı
dokunun büyüklüğünün tespit edilmesinde rolünün
olduğu ve negatif tiroid sintigrafisinin mutlaka I-131
tarama sintigrafisi ile kombine edilmesi gerektiği belirtilmektedir12. Bununla birlikte I-131 tarama sintigrafisinin anatomik detaylandırma kapasitesinin ve
rezolüsyonunun düşük olması nedeniyle son zamanlarda
yapılan çalışmalarda, tüm vücut tarama sintigrafisine
mümkünse SPECT/CT'nin eklenmesi gerekliliği de
vurgulanmaktadır13,14.
I-131 tarama sintigrafisi hem tüm vücudu değerlendirme
özelliğinin olması, hem de yüksek hassasiyeti
nedeniyle tiroid sintigrafisine göre belirgin derecede
üstündür. Diferansiye tiroid kanserlerinin takibinde
tiroid sintigrafisi de kullanılabilir ancak negatif olması
durumunda mutlaka I-131 tarama sintigrafisi ile kombine
edilmelidir.