Fibröz yapışıklıklar, peritonun yaralanmaya cevabının
bir sonucu olarak gelişir. Periton bir kimyasal
maddeye, iskemiye veya mekanik travmaya maruz
kaldığında inflamatuar bir reaksiyon başlar. Mast
hücrelerinin yıkılması ve vazoaktif aminlerin salınması
kan damarlarının permeabilitesini artırır ve zengin bir
eksüda salınmasını uyarır. Koagulum oluşumunu fibrin
ve fibrin ağı oluşumu takip eder. Bu fibrin makrofajlar,
fibroblastlar ve mezenkimal hücrelerle kaplanır ve
granulasyon dokusu gelişir. Peritoneal fibrinolizis
aktivitesi olmadığı zaman fibrin çözülemez. Üç günden
uzun süre çözülmeyen fibrinöz adezyonlarda
fibroblastik dönüşüm peritoneal yapışıklıklarla
sonuçlanır (1, 8).
Karın içinde yapışıklık gelişmesine öncülük eden
inflamasyonu çeşitli aşamalarda engelleyerek
yapışıklık gelişimini azaltmak amacı ile
kortikosteroidler, antihistaminikler ve nonsteroid
antiinflamatuar ilaçlar gibi bir çok ajan kullanılmıştır
(6, 9, 10). Kappas ve ark. (11) sistemik olarak
uygulanan steroidlerin yapışıklık oluşumunu önemli
ölçüde azalttığını buldular. Başka çalışmalarda da
kortikosteroidlerin yapışıklık önleyici ajan olarak
kullanılabileceği gösterilmesine rağmen bu ilaçların
yan etkileri de vurgulanmıştır (12, 13). Replogle ve
ark. (9) intraperitoneal uygulanan prometazin+
dekzametazon kombinasyonunun ratlarda ameliyat
sonrası yapışıklık gelişimini azalttığını bildirmişlerdir.
Steroidlerin, sistemik yan etkilere yol açmadan, batın
içinde yapışıklık gelişimine öncülük eden
inflamasyonu engellemek amacıyla intraperitoneal
uygulanması akla uygun bir seçenektir. Bu çalışmada intraperitoneal uygulanan metil prednizolon, kontrol
grubu ile karşılaştırıldığında yapışıklık gelişimini
anlamlı olarak azaltmıştır (p<0,05). Ancak bu yolla
uygulanan kortikosteroidlerin yara iyileşmesi üzerine
olabilecek olumsuz etkilerini araştırmak için yeni
çalışmalara gerek vardır.
Hyaluronik asit peritoneal sıvıda doğal olarak
bulunan bir bileşiktir ve hücrelerin
kayganlaştırılmasında, dokuların yapısal bütünlüğünün
devamlılığında ve sıvı retansiyonunun
düzenlenmesinde rol oynadığı düşünülmektedir (14,
15). Sodyum hyaluronat doku kaplayıcı bir bariyer
olarak kullanılmaktadır. Bir çok araştırmacı hyaluronik
asit solüsyonunun adhezyon oluşumunu önlemedeki
etkinliğini daha önce değerlendirmişlerdir. Shushan ve
ark. (16) intraperitoneal uygulanan hyaluronik asidin
rat uterin boynuzlarında abrazyon sonrası oluşan
yapışıklıkları doza bağımlı olarak azalttığını
göstermişlerdir.
Kırdak ve ark. (17) yaptıkları deneysel çalışmada
ratlarda çekum serozasına minör travma uygulamışlar
ve sonrasında karın içi topikal steroid uygulayarak
peritoneal yapışıklıklar değerlendirilmiş. Sonuçta
topikal olarak uygulanan metilprednizolonun farklı
dozlarının, karın içi yapışıklıkların önlenmesindeki
etkinlikleri arasında anlamlı fark bulunmadığı gibi,
yapışıklıkların azaltılması üzerine de bir etkisinin
olmadığını tespit etmişler.
Yoldemir ve ark. (18) ratlarda yaptıkları
çalışmada intraperitoneal uygulanan sodyum
hyaluronat solüsyonunun yapışıklık gelişimini
önlemede intramusküler medroksiprogesteron asetat
kadar etkili olduğunu buldular. Bizim çalışmamızda da
intraperitoneal verilen hiyalüronik asit derivesi olan
Hylan GF-20 yapışıklık gelişimini anlamlı olarak
azaltmıştır (p<0,05). İntraperitoneal verilen Hylan GF-
20 ve metil prednizolonun yapışıklık önleyici etkileri
arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır (p>0,05).
İntraperitoneal Hylan GF-20'ye metil prednizolon
eklenmesi Hylan GF-20'nin yapışıklık önleyici etkisini
artırmamıştır.
Sonuç olarak hem Hylan GF-20 ve hem de
metilprednizolon aynı oranda yapışıklık oluşmasını
azaltmışlardır. Hylan GF-20'ye metil prednizolon
eklenmesi ise anlamlı farklılık oluşturmamıştır.