Hepatit B virus, hepatit C virus ve insan immun yetmezlik virusun neden olduğu enfeksiyonlar, dünyada ve ülkemizde oldukça önemli sağlık sorunlarındandır
13,14.
Hastaların invaziv girişimsel işlemler öncesinde kan yolu ile bulaşan virüslere karşı serolojik testlerle taranması konusu kesinlik kazanmamıştır15. Bazı çalışmalar invaziv işlemden önce tüm hastaların taranmasını önerirken, bazı çalışmalar tarama yapmaya gerek olmadığını, genel enfeksiyon kontrol önlemlerinin alınmasının yeterli olacağını savunmaktadır16.
Günümüzde HBV, HCV ve HIV enfeksiyonlarının serolojik olarak tanısında en sık kullanılan yöntem Enzyme-Linked ImmunoSorbent Assay (ELISA)'dır. Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg), hepatit C antikoru (anti-HCV) ve insan immun yetmezlik virusu antikoru (anti-HIV) belirteçleri tanının ilk basamağını oluşturur5.
Hepatit B taşıyıcılık oranları dünyanın değişik yerlerinde farklı oranlarda bildirilmektedir. Ülkemiz HBV enfeksiyonu açısından orta endemik, HCV enfeksiyonu açısından düşük endemik bölgede bulunmaktadır. Hepatit B virus taşıyıcılığının dünyada ortalama %6.5; ülkemizde ise araştırmalara göre değişmekle beraber %4-14 arasında olduğu bildirilmektedir. Hepatit C virus seroprevalansının ise dünyada %0.5-2; ülkemizde %0.3-1.6 arasında olduğu bildirilmektedir17.
Son yıllarda ülkemizde viral hepatit prevalansını gösteren önemli epidemiyolojik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bunlar içerisinde Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği'nin ülke genelini kapsayan çalışmasında; HBsAg seropozitifliği %4 ve anti-HCV seropozitifliği %0.95 bulunmuştur. Ayrıca HBsAg seropozitifliğinin yaşla artış gösterdiği de bildirilmiştir18.
Taş ve ark.'nın (13) anjiyografi uygulanan hastalarda retrospektif olarak yaptıkları bir çalışmada HBsAg, anti-HCV ve anti-HIV pozitifliği sırasıyla %2.2, %0.2 ve %0 olarak tespit edilmiştir. Başka bir araştırmada ise Genel Cerrahi birimine başvuran preoperatif hastalarda HBsAg, anti-HCV ve anti-HIV seroprevalansı sırasıyla %6.6, %1.6, ve %0 olarak bulunmuştur19. Daha önce yine ilimizde yaptığımız bir çalışmada 2012-2013 yıllarında özel bir hastaneye başvuran hastalarda seropozitiflik oranları HBsAg için %5.7, anti-HCV için %0.99 ve anti-HIV için %0.02 olarak tespit edilmiştir20. Bizim çalışmamızda HBsAg pozitifliği %3.71, anti-HCV pozitifliği %1.57 ve anti-HIV pozitifliği ise %0.03 saptandı. Araştırmamız gerek ilimizde gerekse ülke genelinde son yıllarda yapılmış çalışmalarla benzer sonuçlanmıştır.
Taş ve ark.'nın13 çalışmasında HBsAg ve anti-HCV seropozitifliği ile cinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Çalışmamızda da benzer sonuç bulunmuştur.
Ülkemizde yapılan birçok çalışmada yaş gruplarına göre HBsAg seropozitifliğinin 40 yaş üzeri gruplarda daha sık görüldüğü bildirilmiştir17-20. Araştırmamızda yaş gruplarına göre HBV taşıyıcılığı karşılaştırıldığında HBsAg en çok 50-59 yaş aralığında ve anti-HCV ise en çok 60 ve üstü yaşlarda pozitif saptanmıştır. Anti-HIV sadece 34 yaşında bir hastada pozitif olarak bulunmuştur.
Sonuç olarak; sağlık çalışanları her hastaya potansiyel hepatit B, hepatit C veya HIV taşıyıcısı gözüyle bakmalıdır. Hepatit B aşı ile önlenebilir bir hastalık olduğundan tüm sağlık çalışanları hepatit belirteçleri yönünden taranarak duyarlı kişiler aşılanmalı, hepatit C ve HIV enfeksiyonu bulaşından korunma açısından ise ciddi tedbirler alınmalıdır. Ayrıca bu hastalıklara yönelik farkındalığı artırmak amacıyla hizmet içi eğitim programlarına önem verilmelidir.
Teşekkür: Verilerin elde edilmesinde katkı sağlayan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali KOBAT'a teşekkür ederiz.