Eozinofilik gastroenteritler bir grup gastrointestinal inflamatuvar hastalıklar olarak tanımlanmış olup gastrointestinal sistemin uygunsuz eozinofil infiltrasyonu ile karakterize gastrointestinal ve ekstraintestinal bulgularla seyreden hastalıklardır
4. Bu hastalıklar EÖ, EGE ve EK gibi hastalıklar olup sıklıkla nonspesifik semptomlarla başvurulduğundan karaciğer nakilli hastalarda tanımlanması zor olan gastrointestinal komplikasyonlardır.
Özofagus, sağlıklı bireylerde eozinofilden yoksun olan bir organdır ancak inflamasyon sırasında eozinofiller buraya göç etmektedir. EÖ, eozinofillerin sadece özofagusta inflamasyon yapmasıyla bilinen bir hastalıktır. Ortalama 30-40 yaşlarda pik yapmasına rağmen çocuklar ve erişkinler dahil tüm yaşlarda gözlenebilmekte olup olgumuzda da 22 yaşında ortaya çıkmıştır 5.
Eozinofilik özofajit ile ilgili tanı koydurucu endoskopik bulgular olmamasına rağmen, EÖ olduğu şüphelenilen hastaların değerlendirilmesinde ilk tanısal basamak üst sindirim sistemi endoskopisidir. Kırmızı çizgilenmeler, beyaz eksüdalar, uzunlamasına makaslama, kırılganlık, küçük çaplı özofagus, Schatzki halkası, olgumuzda gözlemlediğimiz gibi kıvrımlanmış veya halkalanmış özofagus ve soliter halkaları içeren EÖ ile ilişkili çok sayıda endoskopik özellik tanımlanmıştır 6.
Eozinofilik özofajitin histolojik tanı kriterlerinde ortak bir görüş bulunmamaktadır. En yaygın görüş, EÖ’nün klinikopatolojik bir hastalık olduğu ve tanısının hastalığa özgü tipik belirtiler ile birlikte EÖ tanısı için gerekli eozinofil sayısının >15/BB olmasıdır. Olgumuzun özofagus histopatolojik incelemesinde >15/BB eozinofil gözlenmiştir. GÖRH’da da özofagusta bir miktar eozinofil infiltrasyonu görülebilir. Yapılan çalışmalarda GÖRH da özofagus epitelinde görülebilecek eozinofil sayısının <15/BB civarında olduğu görülmüştür 7. EÖ’de özofagus mukozasındaki eozinofilik infiltrasyon homojen dağılım göstermediğinden teşhis için birden çok sayıda doku örneğinin alınması tavsiye edilir. 1 mukozal biyopsi ile tanı oranı % 55 iken 5 biyopsi alındığında bu oran %100 e çıkmaktadır 8.
Eozinofilik özofajit ve GÖR arasında klinik pratikte ayrım yapmak genelde zordur. Asite maruz kalmak, özofagus epitelyumundan kemokinlerin salınmasına, böylece eozinofillerin o bölgeye çekilmesine neden olur. Genellikle distal özofagustaki hafif eozinofili GÖR’de sık görülür. Böyle bir hastada pH monitörizasyonunda asit reflü saptanması, GÖR ile uyumlu klinik bulgular var ise, PPI tedavisi ile eozinofilik tutulum düzeliyorsa, tanı GÖRH’dır 9. Ancak olgumuz PPI tedavisine yanıt vermemiş olup aynı zamanda pH- monitörizasyonu da normal saptandığından GÖRH dışlanmıştır.
Ayrıca alerjik rinit, özofagusta eozinofillere neden olabilir. Literatürde bir büyük büyütme alanında 40’a kadar eozinofil saptanan ve EÖ’ye neden olan bir polen duyarlılığı olgusu bildirilmiştir 10. Ancak olgumuzda alerjik rinit ve astım dahil herhangi bir alerjik hastalık saptanmamıştır.
Eozinofilik özofajitin tanımlanmasından sonra eozinofilik inflamasyonun kortikosteroid tedavisine yanıt verdiği gösterilmiştir 6. Tedavide sistemik steroidlerin etkili olduğu, sistemik kortikosteroidlerin klinik bulguları ve özofageal histolojiyi anlamlı olarak iyileştirdiği saptanmıştır. Ancak hastalık steroid tedavisi kesildikten sonra tekrarlayabilmektedir. Yan etkiler ve ilacın kesilmesinden sonra hastalığın tekrarlaması nedeni ile EÖ tedavisinde kullanımları sınırlı kalmıştır 11.
Topikal kortikosteroidlerin, belirtileri ve akut alevlenmeleri hem erişkinlerde hem de çocuklarda iyileştirdiği gösterilmiştir 12. Çocuklarda plasebo ile karşılaştırıldığında topikal flutikazon ile EÖ’lü hastaların % 55’inde remisyon elde edilirken plasebo grubunda bu oran sadece % 9 olmuştur 13. Yine benzer şekilde topikal budesonid ile tedavi edilen erişkinlerde tedavi ve plasebo grubunda histolojik düzelme sırası ile % 72 ve % 11 olarak bulunmuştur. Sistemik (ağızdan prednizon) ve topikal kortikosteroid (flutikazon) ile tedavi edilen EÖ’lü çocuklarda sistemik tedavi verilenlerin % 93,82’sinde, topikal tedavi verilenlerin ise % 94,4’ünde histolojik yanıt alınırken klinik yanıt oranları sırası ile % 100 ve ve % 97,2 olarak bulunmuştur 14. Olgumuzda da sistemik kortikosteroid tedavisi ile başlanmış olup yan etkileri düşünülerek topikal flutikazon ile devam edilmiş ve tedaviye çok iyi yanıt alınmıştır.
Eozinofilik özofajitli hastaların uzun süreli izlemleri ile ilgili bilgiler çok az olmakla birlikte eldeki veriler hastalığın kronik bir hastalık olduğunu düşündürmektedir. Tek başına özofageal darlık veya tüm özofagusta daralma, bugüne kadar bildirilen tek komplikasyondur. Bu daralma özofagus boyunca olursa, küçük çaplı özofagus adını almaktadır ve bu durum kollajen birikimi ile sürekli devam eden eozinofilik inflamasyonun sonucunda gelişen fibrozis oluşumuna bağlıdır. Uzun süre izlenen (11,5 yıl) hastaların yaklaşık % 50’sinde daralma saptanmaktadır ve tıbbi tedaviye yanıtsızdır. Bu komplikasyonun oluşumu için eozinofilik inflamasyonun yıllarca sürmesi gerektiğinden özofagusta daralma çocuklarda yaygın değildir. Özofagus karsinomu, EÖ’lü hastalarda bildirilmemiş olmakla birlikte, uzun süreli takip çalışmaları ile bu doğrulanmalıdır 6. Olgumuzda yaklaşık 2 yıllık izleminde herhangi bir komplikasyon gözlenmemiş olup poliklinik izlemi devam etmektedir.
Sonuç olarak eozinofilik özofajit, çok önemli bir hastalık olmasına rağmen karaciğer nakilli hastaların izleminde az bilinen bir gastrintestinal komplikasyondur. EÖ, karaciğer nakilli hastalarda nakil olmayan popülasyona göre 100 kat fazla gözlenmekte olup nakil sonrası hastalarda çok önemli bir morbidite nedenidir. Özellikle yaş ilerledikçe risk artmakta ve erkekler kızlara göre çok ciddi risk altındadır. İmmunsupresif ajanlar özellikle de kalcinörin inhibitörleri olan takrolimus ve siklosporin A ile yakından ilişkilidir. Bu yüzden nonspesifik gastrointestinal semptomlarla başvuran karaciğer nakilli hastalarda EÖ’nün akılda tutulması gerekir.