Dünyada gebeliğin hipertansif hastalıklarına bağlı ölümlerin %99’u az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde meydana gelmektedir
6. İngiltere de ise 2012 ile 2014 yılları arasında gebeliğin hipertansif hastalıklarına bağlı sadece 2 ölüm gerçekleşmiştir
7. Bu rakamların dünya üzerinde adaletsiz dağılımı bile gebeliğin hipertansif hastalıkları ile ilişkili kayıpların kader değil önlenebilir olduğuna en iyi kanıttır. Hastanemizde iki yıllık çalışma periyodu boyunca toplam 33719 doğum gerçekleşti. Hastanemizde ağır preeklampsi oranı %1.2 (n =407), eklampsi oranı %0.12 (n =41), HELLP sendromu oranı %0.2 (n =65) olarak tespit edildi. Ağır preeklampsi insidansı için tanı kriterlerinde ki farklılıklar nedeniyle litaratürde %5 ile 10 gibi geniş aralıkta oranlar bildirilmektedir
8. Eklampsi tanısı için herkesin üzerinde uzlaştığı konvülziyon bulgusu tanıda şüpheye yer bırakmazken öte taraftan bölge sosyoekonomik koşulları ve hastanenin preeklampsi yönetiminin kalitesi eklampsi insidansında geniş farklara yol açmaktadır. Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde eklampsi insidansı %0.1 oranında iken Nijerya gibi az gelişmiş ülkelerde %4 oranına kadar çıkabilmektedir
9. Hastane eklampsi oranı, gelişmiş ülkelerin sonuçlarıyla benzer şekilde düşük oranda ortaya çıkmıştır.
Çalışmamızda yaş, gebelik sayısı ve parite açısından tanı gruplarını karşılaştırdığımızda her ne kadar HELLP sendromu ile ağır preeklampsi arasında anlamlı fark izlenmese de, eklampsi grubuna göre anlamlı olarak HELLP sendromu ve ağır preeklampsi daha ileri yaşta ve daha fazla paritesi olan olgularda ortaya çıktığı saptanmıştır. Eklampsinin daha genç ve nullipar gebelerde ortaya çıktığı gözlenmiştir. Literatürde birçok çalışmada benzer şekilde HELLP sendromunun ileri yaş ve multiparlarda daha sık ortaya çıktığı bildirilmiştir 10-12. Eklampsi ise nulliparlarda daha sık olarak gözlenmektedir 13. Yıldırım ve ark. 14 2006 yılında 113 eklampsi hastası üzerinde yaptıkları çalışmada da benzer şekilde nullipar oranını %63.7 olarak bildirmişlerdir.
Çalışmamızda ağır preeklampsi ile karşılaştırıldığında eklampsi ve HELLP sendromu grubunda anlamlı olarak daha yüksek oranda sezaryen ile doğum saptanmıştır. Ağır preeklampsi, eklampsi ve HELLP sendromu gruplarında sırasıyla %68.8, %80.5 ve %75.4 oranında sezaryen ile doğum saptandı. Kumru ve ark. 12 yaptığı çalışmada sezaryen oranlarını aynı sırayla %51.5, %75 ve %71.4 olarak saptamışlardır ve bizim çalışmamızla benzer şekilde eklampsi ve HELLP sendromunda anlamlı olarak daha yüksek oranda sezaryen ile doğum yapıldığı sonucuna varmışlardır. Bizim çalışmamızda sezaryen endikasyonunun, olguların yarısından fazlasında fetal distres olduğu saptanmıştır. Eklampsiye çoğunluklukla konvülziyon sonrası fetal bradikardi eşlik etmesi de sezaryen endikasyonunda etkili olabilmektedir 1. HELLP sendromunda maternal durumda ani bozulma meydana gelmesi ağır preeklampsiye göre daha sık olması nedeniyle sezaryen ile doğum daha hızlı bir doğum seçeneği sağladığı için tercih edilmektedir. Eklampsi ve HELLP sendromu tek başına sezaryen endikasyonu olmamakla birlikte, özellikle yaşam şansı olan preterm fetus (gebelik haftası < 30 ve/veya tahmini doğum tartısı < 1500g) ile birlikte düşük Bishop (< 5) değerine sahip eklamptik gebelerde doğum için doğrudan sezaryenin tercih edilebileceği bildirilmektedir 15.
Çalışmamızda hastalığın şiddeti ile maternal morbidite oranları arasında korelasyon olduğunu saptadık. ABD’de yapılan bir çalışmada ciddi maternal komplikasyonların preeklampside 3 kat, eklampside 25 kat arttığı tespit edilmiştir 16. Çalışmamızda toplam maternal morbidite oranını %6.4 olarak saptadık. En sık HELLP sendromu grubunda %13.8, eklampsi grubunda %12.2 oranında saptandı ve bu değerlerin ağır preeklampsi grubunda saptadığımız %4 maternal morbidite oranına göre anlamlı olarak daha yüksek olduğunu saptadık. En sık saptadığımız morbidite nedeni %10.8 ile en sık HELLP sendromu grubunda tespit ettiğimiz ABY’dir. Görme kaybını, %7.3 ile en sık eklampsi grubunda saptadık. Nörolojik defisit, ARDS, pulmoner ödem ve serebrovasküler olay sıklığı açısından olgu grupları arasında anlamlı bir farklılık saptamadık. Literatürdeki çalışmalarda çok geniş aralıklarda maternal morbidite oranları bildirilmektedir. Bu duruma yol açan en önemli faktör çalışma dizaynları arasındaki farklılıklardır. Bazı yayınlarda, bizim çalışmamız gibi obstetrik dışı major komorbiditesi olan hastalar çalışma kapsamı dışında tutulur iken bazı yayınlarda ise çalışma kapsamına alınmaktadır. Eşlik eden ağır komorbidetesi olan hastaların çalışma kapsamına alınması önemli bir karıştırıcı faktör olarak çalışma sonuçlarını etkilemektedir. Yine bazı çalışmalarda ateş veya yara yeri enfeksiyonu da, preeklampsi hastalarında maternal morbidite nedenleri arasında gösterilirken bazı yayınlarda görme kaybı morbidite olarak kabul edilmemiştir. Bu yüzden çalışmamızın bulgularını literatürle karşılaştırmak için genel maternal morbidite oranından ziyade komplikasyon bazında oranları analiz ettik. Yıldırım ve ark. 14 eklamptik gebeleri değerlendirdikleri çalışmalarında ABY oranını %3.6, kortikal körlük oranını %3.6 ve %1.8 nörolojik defisit saptamışlardır. Kumru ve ark. 12 çalışmasında ABY, ağır preeklampside %1.5, HELLP sendromu grubunda %14.3 oranında saptanmış, 8 hastadan oluşan eklampsi grubunda ise ABY gelişmemiştir. Şen ve ark. 17 çalışmasında ABY eklampsi grubunda gözlenmemiş, ağır preeklampsi grubunda %1.8 ve HELLP sendromu grubunda %8 olarak saptanmıştır. Aynı çalışmada pulmoner ödem, ağır preeklampsi grubunda %3.5, eklampsi grubunda %12.5 ve HELLP sendromu grubunda %4 olarak saptanmıştır sonuç olarak toplam maternal morbidite açısından bizim çalışmamıza benzer şekilde eklampsi ve HELLP grubunda anlamlı artış saptanmıştır. Mattar ve ark. 18 399 eklampsi hastasını değerlendirdikleri çalışmada %3 ABY, %5 pulmoner ödem ve %6 nörolojik defisit tespit etmişler. Sibai ve ark. 19 442 HELLP sendromu hastasını değerlendirdikleri çalışmalarında %7.7 ABY ve %6 pulmoner ödem saptanmıştır. Bizim çalışmamızda literatür ile benzer şekilde; Preeklampsinin şiddeti arttıkça maternal komplikasyon oranının artmış olduğunu tespit ettik. Günümüzde yoğun maternal ve fetal monitörizasyon, preeklampside aktif yönetim, iyi zamanlanmış olabildiğince hızlı doğum, magnezyum sülfat ve antihipertansiflerin kullanımı ve gelişmiş yoğun bakım tedavileri ile maternal mortalite ciddi oranda azalmaktadır. Çalışmamızda biri ağır preeklampsi grubunda ARDS sonrası diğeri HELLP sendromu grubunda intrakraniyal kanama sonrası gelişen 2 maternal ölüm tespit edilmiştir. Tüm çalışma grubunda maternal mortalite oranı %0.5 olarak saptanmıştır. Gebeliğin hipertansif hastalıklarına bağlı maternal mortalite %0.5 ile %2 arasında bildirilmektedir 8. Yayla ve ark. 20 çalışmasında 287 preeklampsi olgusu içerisinde ağır preeklamptik olgularda maternal mortalite oranı %3.94, HELLP sendromlu olan olgularda ise %5.26 olarak bildirilmiştir. Şen ve ark. 17 çalışmasında maternal mortalite saptanmamıştır. Kumru ve ark. 12 çalışmasında biri ağır preeklampsi grubunda diğeri HELLP sendromu grubunda olmak üzere 2 maternal ölüm gerçekleşmiştir. Ağır preeklampsi grubunda maternal mortalite oranı %1.5, HELLP sendromu grubunda %7.1 olarak saptanmıştır 12. Matter ve ark. 18 çalışmasında 254 eklampsi hastasından oluşan çalışma grubunda bir maternal mortalite bildirilmiştir. Dünyada maternal mortalite oranları ülkelerin demografik özelliklerine göre farklılık göstermektedir. 33 ülkeyi kapsayan MAGPİE çalışmasında preeklampside maternal mortalite oranı %0.4 olarak bildirilirken, Kolombiya’da eklampsi hastalarında maternal mortalite %6.1 gibi yüksek bir oranda bildirilmektedir 21.
Hafif preeaklampsi ile ağır preeklampsi ve HELLP gruplarının sonuçlarının karşılaştırıldığı bir çalışmada, hafif preeklampsi grubunda fetal mortalite saptanmazken, ağır preeklampsi ve HELLP grubunda %1.4 olarak saptanmıştır. Aynı çalışmada yenidoğan yoğun bakım oranı ağır preeklampsi ve HELLP grubunda %30.9 olarak belirgin yüksek oranda bildirilmiştir 22. Bizim çalışmamızda yenidoğan yoğun bakım ihtiyacı en yüksek oranda %21 ile eklampsi alt grubunda gözlendi fakat gruplar arasında anlamlı farklılık saptanmadı. Kumar ve ark. 23, Hindistan’da, ağır preeklampsi ve eklampsi gruplarını karşılaştırdıkları çalışmalarında, perinatal mortalite oranları açısından gruplar arasında anlamlı fark saptanmamış ve toplam perinatal mortalite oranını %20 olarak bildirmişlerdir. Bizim çalışmamızda da benzer şekilde perinatal mortalite oranları açısından gruplar arasında anlamlı fark saptanmadı fakat dikkat çekici bir bulgu olarak perinatal mortalite oranının en yüksek olduğu HELLP alt grubunda bile %13.9 olarak saptandı. Ülkemizde ve hastanemizde perinatal gebelik yönetiminin ve neonatal bakım altyapı olanaklarının yukarıdaki ülkelerden görece daha etkin olmasıyla ilişkili olarak mortalite oranlarının daha düşük olduğu sonucuna vardık.
Ağır Preeklampsi morbiditesi ve mortalitesi yüksek bir hastalıktır. Tanı konduktan sonra magnezyum sülfat proflaksisi dışında sonuçları iyileştirecek tedavi olanakları sınırlıdır. En uygun yoğun bakım koşullarına rağmen maternal mortalite söz konusu olabilmektedir. Preeklampsinin erken dönemde tanı alması ve uygun ve etkili tedavinin başlanmasıyla ağır preeklampsi oranı azaltılabilmektedir (24). Maternal mortalitenin ve perinatal mortalitenin düşürülebilmesi için öncelikle sosyoekonomik faktörlerin düzeltilmesi ve ülke çapında standart bir gebe izlem programı oluşturularak, ağır preeklampsi saptanan gebelerin ivedilikle gelişkin yenidoğan yoğun bakım kliniklerinin olduğu tersiyer merkezlere sevkini önermekteyiz.