Çalışmamızda 2013-2017 yılları arasında Elâzığ ilinde anne ölüm hızı yüz binde 18,00’dır (Tablo 1). Kavak ve ark.’nın (10) 2007-2013 yılları arasında Elâzığ ilinde anne ölüm hızı yüz binde 18,60 olarak saptanmıştır. Batmaz ve ark.’nın
11 2015-2020 yılları arasında Elâzığ ilinde anne ölüm hızı yüz binde 15,01 olarak saptanmıştır. Dünyada 2015 yılında yüz bin canlı doğumda 216,00 olan anne ölüm hızı yüksek gelirli ülkelerde yüz binde 15,00, orta gelirli ülkelerde yüz binde 101,70, düşük gelirli ülkelerde ise yüz binde 443,20 olarak gerçekleşmiştir. Dünyada 2000 yılında yüz bin canlı doğumda 287,60 olan anne ölüm hızı 2015 yılında yüz bin canlı doğumda 195,70'e gerilemiştir
12. Ülkemizde 1990 yılında yüz binde 103,30 olan anne ölüm hızı 2000 yılında yüz binde 48,20, 2018 yılında ise yüz binde 13,60’a gerilemiştir
12. Gelişen sağlık sistemi ve sağlık okur yazarlığındaki ilerlemeler anne ölümlerinde bir düşüş yaşanmasına yol açmış olabilir.
Çalışmamızda vakalar yaş dağılımına göre incelendiğinde 18-35 yaş aralığında olanların sıklığı %80,00 ve 35 yaş üzeri olan grupta ise %20,00 olarak saptanmıştır. Yaş açısından risk taşıyanların sıklığı %20,00’dır (Tablo 2). Otuz beş yaş üzerindeki kadınlar arasındaki ölüm oranı 35 yaş altındakilere göre daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Yine adölesanlarda anne ölüm oranı 20-24 yaş grubunun sahip olduğu ölüm oranından daha yüksek olduğu saptanmıştır 13. Otuz beş yaş üzerinde her ilave bir yıllık artış %12,00 artan ölüm oranı ile ilişkilendirilmiştir 14.
Çalışmamızda anne ölümlerinin %20,00’ı doğum öncesi dönemde, %80,00'ı doğum sonrası dönemde ve gerçekleşen tüm ölümlerden %13,33'ü ilk 24 saat içerisinde gerçekleştiği saptanmıştır. Dünya çapında anne ölümlerinin yaklaşık dörtte biri doğum öncesi dönemde, dörtte biri doğum sırasında veya hemen sonrasında geri kalanı ise postpartum 1 yıla kadar olan dönemlerde gerçekleşmiştir 15. Bu bulgular çalışmamızı destekler niteliktedir.
Evde doğum yapan annelerin oranı %6,66, sağlık kuruluşunda doğum yapanların oranı %86,66 olarak gerçekleşmiştir. Sağlık kuruluşunda doğum yapanların %6,66’sı birinci basamakta, %40,00’ı ikinci basamak sağlık kuruluşunda, %40,00’ı üçüncü basamak sağlık kuruluşunda gerçekleştiği saptanmıştır. Toplam doğumların %40,00’ı vajinal yolla, %46,66’sı sezaryen ile gerçekleşmiştir. Tüm gebeliklerin %80,00’ı canlı doğumla, %13,33’ü ölü doğumla, %6,66’sı düşükle sonuçlanmıştır. Çalışmamızda anne ölümlerinin tamamı bir sağlık kuruluşunda gerçekleşmiştir (Tablo 3). Yapılan bir çalışmada anne ölümlerinin %70,00’ı sağlık kuruluşunda gerçekleştiği saptanmıştır 7. Anne ölümlerinin önüne geçilebilmesi için hastane ulaşımının daha da arttırılması önem teşkil etmektedir 7. Çalışmamızda ölümlerin hastanede gerçekleşmesi sağlık hizmetlerine ulaşımın iyi düzeyde olduğu hakkında bilgi vermektedir.
Çalışmamızda en az bir risk faktörü taşıyanların sıklığı %66,66 olarak saptanmıştır. Herhangi bir risk faktörü taşımayanların sıklığı ise %33,33 olarak saptanmıştır. Anne ölümlerinin hepsinde son gebeliklerinde en az bir şiddetli maternal komplikasyon olduğu görülmüştür. Çalışmamızda tütün ve tütün ürünleri kullananların sıklığı %6,66 olarak saptanmıştır. Yine araştırma kapsamında %26,66’sının herhangi bir kronik hastalığı olduğu saptanmıştır (Tablo 3). Gebe izlem sayısı ortalaması ise 6,06±4,86 olarak saptanmıştır. Ulusal anne ölümleri çalışması 2005 yılında anne ölümlerinden biyomedikal risk faktörü olmayanların sıklığı %35,30, sadece bir risk faktörü olanların sıklığı %27,10, birden fazla risk faktörü olanların sıklığı %37,60 olarak saptanmıştır (7). Durduran ve ark.’nın 16 çalışmasında %83,30‘u biyomedikal risk faktörü varken %56,70’inde birden fazla biyomedikal risk faktörü tespit edilmiş. Artan ölüm olasılığı ile yetersiz doğum öncesi bakım kullanımı, medikal komorbidite varlığı ve hamilelikte sigara kullanımının ilişkili olduğu gösterilmiştir 14.
Çalışmamızda gebeliğe bağlı ölümlerin %40,00’ı doğrudan, %35,00’ı dolaylı, %25,00’ı ise tesadüfi nedenlerden kaynaklandığı saptanmıştır. Doğrudan nedenlerden tüm gebe ölümlerinin %25,00’ı hipertansif hastalıklardan, %15,00’ı ise obstetrik kanamalardan kaynaklandığı saptanmıştır. Dolaylı nedenlerden gerçekleşen tüm gebe ölümlerinin %15,00’ının kardiyopulmoner, %10,00’ının ise serebrovaskuler kaynaklı ölümler olduğu saptanmıştır. Tesadüfi ölüm nedenleri ise trafik kazası, ateşli silah yaralanması ve intihar nedenli olduğu saptanmıştır (Tablo 4). Dolanbay ve ark.’nın 17 yaptığı bir çalışmada anne ölümlerinin %77,20 olan doğrudan nedenlerden hipertansif hastalık tüm anne ölümlerinin %31,80’ini, obstetrik kanamalar %22,70’ini oluşturduğu saptanmıştır. %22,70’inin dolaylı nedenlerden kaynaklandığı ve dolaylı nedenlerden malign hastalıklar %9,10 iken serebrovaskuler hastalıklar, zehirlenme, metabolik hastalıkların %4,50 olduğu saptanmış. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre 2014 yılındaki meydana gelen doğrudan anne ölümlerinin %27,00’ı obstetrik kanamalardan, %14,00’ı hipertansif hastalıklardan ve %11,00’ının gebelikle ilişkili sepsisten meydana gelmiş olduğu ve dolaylı nedenlere bağlı anne ölümlerin %28,00 olduğu belirtilmiştir 18. UAÖÇ 2005’e göre gebeliğe bağlı ölümlerin yüzde 58,40’ı doğrudan, %15,80’i dolaylı, %23,20’si ise tesadüfi nedenlere bağlı gerçekleşmiştir. Gebe ölümlerinin %58,40’ı olan doğrudan nedenlerden tüm anne ölümlerinin %24,90’ı obstetrik kanamalar iken %18,40’ı hipertansif bozukluklardan kaynaklanmakta olduğu saptanmıştır. Ülke genelinde 15-49 yaş arası kadın ölümlerinin %4,30’u gebeliğe bağlı gerçekleşirken %3,20’sini de anne ölümlerinin oluşturduğu saptanmıştır 7. Malatyalıoğlu ve ark.’nın 19 yapmış olduğu bir diğer çalışmada gebe ölümlerinin %70,00’ı doğrudan nedenlerden kaynaklanırken %22,20’si dolaylı ve %7,40’ı tesadüfi nedenlere bağlı gerçekleşmiştir. Kavak ve ark.’nın 10 2007-2013 yılları arasında Elâzığ ilinde meydana gelen gebe ölümlerini inceledikleri çalışmada gebe ölümlerinin %47,40’ı doğrudan, %15,80’i dolaylı, %36,80’i tesadüfi nedenlere bağlı gerçekleşmiştir.
Çalışmamızda 10 (%66,66) olguda gecikme saptan-mazken 5 olguda (%33,33) bir veya birden fazla gecikme modelinin yaşanmış olduğu saptanıştır. Yaşanan gecikme modeli sıklıkları düşünüldüğünde birinci gecikme modeli %20,00, ikinci gecikme modeli %13,33 ve üçüncü gecikme modeli ise %26,66 olarak gerçekleştiği saptanmıştır. Yüzde 13,33’lük olguda ise her üç gecikme modelinin birlikte yaşandığı saptanmıştır (Şekil 1). Dolanbay ve ark.’nın 17 yaptığı çalışmada doğrudan anne ölümü görülen 9 (%40,90) olgunun hastaneye geç başvurduğu, bir (%4,50) olguya sağlık hizmetinin geç sunulduğu saptanmış. Kavak ve ark.’nın 10 çalışmasında 14 olguda (%73,70) gecikme saptanmazken gecikme yaşanan 5 olgunun ikisinde (%10,50) birinci gecikme modeli, üçünde (%15,80) ise üçüncü gecikme modeli saptanmıştır. En ideali olan gecikme modellerinin yaşanmaması durumunun sağlanması için önlemler alınmalıdır 17.
Çalışmamızda anne ölümleri komisyonu kararına göre önlenebilir olgu sıklığı %6,66 (1 olgu) olarak saptanmıştır. Maternal ölümlerin %40 ile %60’ının önlenebilir olduğu kabul edilmektedir 20. UAÖÇ 2005'e göre gebeliğe bağlı ölümlerin %49,30’unda, anne ölümlerinin %61,60’ında bir ya da daha fazla önlenebilir faktör olduğu belirtilmiştir 7. Önlenebilirlik konusunda daha kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır 20.
Sonuç olarak anne ölüm hızının beş yıllık ortalaması yüz binde 18,00’ dir. Doğrudan anne ölümleri dolaylı anne ölümlerinden daha fazla görülmektedir. Çalışmamızda doğrudan anne ölümleri içinde preeklampsi ve obstetrik kanamaların tüm doğrudan anne ölümlerinden sorumlu olduğu görülmüştür. Gecikme modellerinin yaşanması diğer bir anne ölümleri açısından handikap oluşturan bir durumdur.
Anne ölüm hızının düşürülmesine yönelik olarak doğrudan anne ölümlerinin azaltılmasına yönelik gerekli önlemler alınmalı ve gebe takibini daha etkin yapılmalıdır. Birinci ve üçüncü gecikme modelini ortaya çıkmasını engellemek amacı ile gebelere ve genç kızlara bilgilendirmeler yanında sağlık sisteminin daha da ileri götürülmesi fayda sağlayabilecek müdahalelerdir. İkinci gecikme modelinin yaşanmaması için misafir anne uygulamasının daha aktif hale getirilmesi fayda sağlayabilir.