Mevcut çalışmada yapılan değerlendirmeye göre akademik olarak unvanın ilerlemesi mevzuatlara göre hekimlerin sahip oldukları hak ve cezai sorumlulukları hakkında bilgi düzeylerinin arttığı ortaya konuldu. Bununla birlikte çalışmamızda asistan hekimler ile öğretim üyeleri arasında da bilgi düzeyleri açısından öğretim üyeleri lehine artan anlamlı bir fark bulundu.
Bu çalışmada her iki hekimden biri tıp eğitimi süresince, her beş hekimden dördü meslek içi eğitimler ile hekim hak ve sorumlulukları üzerine herhangi bir eğitim almadığını beyan etti. Hekim hak ve sorumlulukları ile ilgili meslek içi eğitimlerin çok daha az olduğu ortaya konuldu. Teke ve arkadaşlarının
20 yaptıkları çalışmada, hekimlerin tıp eğitimi boyunca yeterli düzeyde tıp hukuku eğitimi almadıklarını ve kendilerine yeterli düzeyde bilgilendirme yapılmadığını, meslek hayatı süresince de iş temposu nedeniyle öğrenmek için vakit ayıramadıkları bildirildi. Katılımcıların tıp eğitimi sürecinde veya meslekteki eğitimlerde doktor hak ve sorumlulukları üzerine eğitim almalarının bilgi düzeyine etki etmediği görüldü. Bu sonuç şaşırtıcı oldu. Bu sonucun sebebi olarak ise hekimler eğitim alsalar bile bu eğitimlerin üstünden uzun bir süre geçmiş olabileceği ve unutulmuş olabileceği veya eğitimleri düzenli ve sürekli olmamasından dolayı olabileceği düşünüldü. Derhem’in
10 çalışmasında tıp hukuku ile ilgili eğitim almış olanlar ile almamış olanlar arası anlamlı bir fark saptanmıştır. Bu fark eğitim almış olanlar lehine çıkmıştır. Saltstone ve arkadaşları
21 Kanada’da yaptığı çalışmada aile doktorlarının yakla-şık yarısı, tıp eğitimleri boyunca tıp hukuku ile ilgili eğitim aldığını, her on doktordan yedisinin ise asistanlık sürecinde eğitim aldığını ifade etmiştir. Bu durum mezuniyet öncesi ve mezuniyet sonrası dönemde bu konu ile ilgili eğitimlere ihtiyaç olduğunu düşündürmüştür.
Bu çalışmada cerrahi branşta çalışan hekimler sorulan bilgi sorularının yaklaşık yarısına doğru cevap verdi. Zhao ve arkadaşlarının22 yaptığı çalışmada genel cerrahların medikolegal eğitim konusunda çoğu zaman eksik olduklarını, orta derece de olsa bir medikolegal eğitimin gerekli olduğu belirtti. Mevcut çalışma ve Zhao ve arkadaşlarının yaptığı çalışma birbirini destekler niteliktedir. Malpraktis riski cerrahi branşta nispeten daha fazla olmasından dolayı cerrahi branştaki hekimlere hekim hak ve cezai sorumlulukları ile alakalı eğitim verilmesi gerekmektedir.
Bu çalışmada malpraktis kavramı her on katılımcıdan dokuzunun hastalarına bakarken çekinik davranmalarına neden olduğu ortaya konuldu. Kumral ve Taşkın’ın23 yaptığı çalışmada hekimlerin almış oldukları meslek içi hukuk eğitiminin malpraktisi önlemede hekimlerin yarısından fazlası kendisinin bu alanda yetersiz olduğunu düşünmektedir. Malpraktis kavramı ile ilgili olarak Smith ve arkadaşlarının24 yaptığı çalışmada da hekimlerin büyük çoğunluğunun malpraktis kavramından kendilerini korumak için defansif tıbba yöneldikleri ortaya çıkmıştır. Malpraktis kavramının varlığı ister istemez hekimleri defansif tıbba yöneltmektedir.
Bu nedenle dava açılma endişesi veya cezai bir durumla karşı karşıya kalma korkusu doktorların özgürce karar vermesi ve tarafsız şekilde tedavi vermesi önünde ciddi bir engel olarak durmaktadır. Bunlarla birlikte maliyet etkinlik birlikte düşünüldüğü zaman, lüzumsuz reçete yazılması, fazla veya lüzumsuz konsültasyon veya hastayı sevk etmesi, lüzumsuz veya fazladan tetkik istenmesi, sürekli kontroller ile hastanın görülmesi gibi defansif tıp uygulamalarının artması olasıdır. Summerton’un25 Leeds’teki araştırmasında, 300 aile hekiminin tamamına yakını, hasta şikâyetlerinin netice-sinde günlük uygulamalarını değiştirdiklerini söylemiş, yaklaşık yarısı kontrol aralığını kısalttığını, yaklaşık yarısı da daha fazla tetkik istediğini, her on doktordan üçü de lüzumsuz ilaç yazdığını, yaklaşık yarısı sevk miktarını artırdığını ve yaklaşık yarısı da uygunsuz şartlarda tedavi vermekten imtina ettiğini söylemiştir. Doktorların malpraktisten uzaklaşmak için tıbbi müdahalelerde ve hastaya yaklaşımda daha korumacı yaklaşım sergilediği görülmüştür26. Tümer’in27 yaptığı çalışmada hekimlerde yaşadıkları hukuki sıkıntılardan dolayı mesleki tükenmişlik görülmüştür. Beyin cerrahlarının ve radyasyon onkoloji uzmanlarının büyük bir kısmının, hukuki anlamda kendilerini korumak için gereksiz ek görüntüleme ve laboratuvar istedikleri, hastaları konsülte ettikleri ve gereksiz ilaç reçete ettikleri görülmüştür28,29.
Bu çalışmada hukukun temel kaidelerinin sorgulandığı sorular en düşük doğru yanıt verilen sorular olarak tespit edildi. ‘Bilinçli Taksir’ kavramı kanunda geçen tanımı aynen sorulmasına rağmen her on hekimden sadece biri doğru cevabı verebildi. En temel hukuk bilgisi olan normlar hiyerarşisi sorusuna on katılımcının dördü doğru cevabı verdi. Bu durum sunulan çalışmada katılımcıların bu konuda az bilgileri olduğunu ortaya koydu. Teke ve arkadaşlarının20 yaptığı çalışmada ‘Bilinçli Taksir’ tanımı sorgulanmış ve sunu-lan çalışmadan daha da düşük oranda doğru yanıtlanmıştır. Hekimlere açılan davalar incelendiğinde bilinçli taksir kavramı oldukça önem arz etmektedir. Hekimle-re bilinçli taksirden dolayı davalar açılmaktadır ve bu konuda hekimlerin bilgi düzeylerinin düşük olması birbiriyle oldukça zıt bir konu olarak değerlendirildi.
Bu çalışmada toplam 21 bilgi sorusuna çalışmaya katılan hekimlerin doğru yanıt ortalaması 11,3 puan olarak bulundu. Saltstone ve arkadaşlarının21 yaptığı anket çalışmasında, aile doktorlarının tıp hukuku konuları hakkındaki bilgi seviyeleri bir anket kullanılarak incelenmiş ve doktorların cevapları likert skalası kullanılarak değerlendirilmiş ve ortalama doğru sayısı ise 16 soruda 8,6 olarak tespit edilmiştir. Her iki çalışmada da sorulan soruların yaklaşık yarısı doğru cevaplanabildiği görüldü ve hekimlerin hekim hakları, cezai sorumlulukları ve temel hukuk bilgileri alanında bilgi düzeylerinin eksik olduğu ortaya kondu. Topbaş ve arkadaşlarının30 asistan hekimlere yaptığı çalışmada aynı şekilde doktorların hasta hakları hakkında ne kadar bilgiye sahip olduklarını ölçen bir anket yapılmış olup 10 üzerinden 6±2,1 sonucunu elde etmişlerdir. Asistan doktorların bilgi düzeyleri orta olarak değerlendirilmiş-tir.
Bu çalışmada katılımcıların bilgi sorularına göre aldıkları puanlar ile akademik unvanları arasında anlamlı fark bulundu. Bir çalışmada öğretim görevlileri ve araştırma görevlilerine hekim hakları alanında bir anket yapılmış ve aldıkları puanlar arasında anlamlı fark bulunmamıştır31. Mevcut çalışmada anlamlı fark çıkmasının nedeni daha geniş kapsamlı bir çalışma olması ve daha çok sayıda araştırma görevlisi ile çalışılmış olması olarak düşünüldü.
Bu çalışmanın bazı kısıtlılıkları vardır. Birincisi, çalışma bir üniversite hastanesinde çalışan hekimlerle yürütülmüş olup genelleme yapılamamasıydı. İkincisi, katılımcıları tıp eğitimi ya da mezuniyet sonrasında aldıkları eğitimlerin içerikleri, süreleri, eğiticiler ve eğitimin üstünden geçen süre hakkında bir veri elde edilmemesiydi. Üçüncüsü, konuyla ilgili literatürün kısıtlı olması ve genellikle eski eserlerden oluşmasıydı.