Pulmoner parankim dokusunun akut enfeksiyöz süreci olarak tanımlanan pnömoni, dünya çapında en yaygın enfeksiyöz ölüm nedeni olup önde gelen morbidite nedenleri arasındadır. Özellikle komorbiditesi olan kritik hastalarda, sepsis ve septik şoka neden olabilir. Pnömonide artan komorbidite artan mortalite ile ilişkilidir
20. Yapılan çalışmada KOAH’ın pnömoni insidansında ve hastaneye yatışta artış ile ilişkili olduğu belirtilmiş olup hava akımı kısıtlılığının derecesinin artması, bağımsız olarak pnömoni nedenli yatış ihtimalinin artışı ile ilişkili olduğu belirtilmiştir
21 . Ayrıca KOAH nedenli hastane yatışı olan hastalarda pnömoni varlığı artan mortalite ile ilişkilidir
22. Pnömoni hastalarında yapılan bir çalışmada KOAH varlığının artan mortalite ile ilişkili olduğu gösterilmiştir
23. Çalışmamızda komorbidite varlığının sepsiste anlamlı farklılık oluşturmadı. KOAH varlığı ayrıca değerlendirildiğinde pnömosepsiste daha yüksek olduğu görüldü. Altta yatan kronik inflamasyonun kritik hastalıkla sonuçlanması ile ilişkili olduğunu düşünmekteyiz.
Sepsis şüphelenilen veya kanıtlanmış bir enfeksiyon sonrası gelişen sistemik inflamatuvar yanıt sendromu olarak tanımlanmaktadır24,25. Yoğun bakımlara önemli bir kabul nedenidir ve mortalite %30’lara ulaşmaktadır26. Sepsis hastalarında uzun vadeli prognozu belirleyen en önemli faktör antibiyotiğin erken uygulaması ve zamanında sıvı resusitasyonudur. İlk saatlerde yapılan uygun tedavi ve zamanında müdahale prognozu iyileştirebilir27. Güncel kılavuzlara göre sepsis tedavisi, kişiselleştirilmeli ve tedaviyi her hastanın ihtiyaçlarına göre uyarlamak için biyobelirteçlerin kullanımı arttırılmalıdır. Bu tür biyobelirteçlerin temel özellikleri; hızlı sonuçlanması, yüksek özgüllük, duyarlılık ve sepsisin ilerlemesini izleme yeteneği olmalıdır. PAR, PCT düzeyinin ALB’ye oranı olup, yoğun bakımlarda sıklıkla kullanılan, kolay elde edilebilir, hızlı sonuçlanan bir parametredir. Bu amaçla, çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçlar neticesinde PAR’ın pnömosepsiste belirleyici bir biyobelirteç olduğu saptandı. Ayrıca çalışmamızda bu biyobelirteçlerin tek başına sepsisi ön görmedeki rolü de değerlendirildi. Yapılan korelasyon analizinde ALB, PCT ve PAR’ın sepsisin ön görülmesinde belirleyici olduğu gösterildi. Bu biyobelirteçler arasında sepsisin ön görülmesinde pozitif prediktif değeri en yüksek olan PAR’dı.
PCT, enfeksiyon/enflamasyonun spesifik bir biyobelir-tecidir ve klinisyenlere sepsis tanısında yardımcı olabilir28. Tan ve ark. 29 tarafından yapılan meta-analizde yetişkin hastalarda sepsis tanısı için PCT’nin kullanılabileceği belirtilmiştir. Çalışmamızda da pnö-mosepsis durumunda PCT’nin daha yüksek olduğu ve pnömosepsisin ön görülmesinde belirleyici olduğu saptandı.
ALB, karaciğer hepatositleri tarafından sentezlenen, dolaşımda en çok bulunan proteindir ve genellikle beslenme göstergesi olarak kabul edilir. ALB'nin inf-lamasyon ile yakından ilişkili olduğu son çalışmalarda gösterilmiştir14,30. Ayrıca ALB’nin, sepsis hastala-rında mortalitenin belirleyicisi olduğu da belirtilmiştir31. Falguera ve ark.32 tarafından toplum kökenli pnömoni hastalarında yapılan çalışmada hipoalbumineminin bakteriyemi ile ilişkili olduğu belirtilmiştir. Çalışmamızda da pnömosepsiste hipoalbuminemi olduğu görüldü. ALB pnömosepsisin ön görülmesinde belirleyici bir biyobelirteçtir.
PAR daha öncesinde pnömoni dışı diğer sespis nedenlerinde değerlendirilmiş ve sepsiste tanısal belirleyici olduğu gösterilmiştir 33. Li ve ark.34 tarafından yapılan çalışmada ise pnömosepsisili yenidoğanları belirlemede önemli bir biyobelirteç olduğu gösterilmiştir. Çalışmamız da pnömosepsisi, pnömoniden ayırt etmede tanısal bir biyobelirteç olduğu gösterildi. PAR, yoğun bakımlara önemli bir kabul nedeni olan pnömonide, sepsisin erken tanısında hayat kurtarıcı bir biyobelirteç olarak kullanılabilir.
Wang ve ark.35 sepsis ve septik şoklu hastaları de-ğerlendirdiği çalışmada PAR seviyesindeki yüksekli-ğin, sepsisli hastalarda septik şoka ilerlemeyi ve mortaliteyi öngördüğü gösterilmiştir. Çalışmamızda da PAR’ın pozitif inotrop ihtiyacı ile korele olduğu saptandı. Mortalitenin %30’lara ulaştığı septik şokta hızlı sonuçlanan bir biyobelirteç olan PAR’ın yol gösterici olması bu hastaların tedavisinde geç kalınmaması adına önemlidir.
PAR kritik birçok hastalıkta kötü prognositik faktör olarak gösterilmiş ve yoğun bakım ünitesine kabul için bağımsız bir risk faktörü olduğu belirtilmiştir36-38. Mortalitenin belirlenmesindeki rolü yakın zamanlı birkaç çalışmada değerlendirilmiştir39. Yakın zamanda sepsis hastalarının değerlendirildiği bir çalışma-da PAR’ın mortaliteyi öngörmede değerli bir biyobelir-teç olduğu gösterilmiştir40. Çalışmamızda da PAR’ın 30 günlük mortalitede belirleyici olduğu sap-tandı. Bu sonuç neticesinde PAR; mortalite ve morbiditesi yüksek olan pnömosepsiste mortalitenin ön görülmesinde biyobelirteç olarak kullanılabilir.
SOFA skoru, şu anda dünya çapında organ yetmezliğini değerlendirmek için kullanılan en önemli skorlama sistemidir ve sepsisli hastalarda artan mortalite ile ilişkilendirilmiştir41,42. Sepsis ve septik şok için üçüncü uluslararası fikir birliği tanımı (Sepsis-3), yoğun bakım ünitesinde SOFA skorunun kullanılmasını önermektedir. Li ve ark.40 acil serviste sepsis ve septik şoklu hastaların mortalitesinin ön görülmesinde SOFA kadar olmasa da kullanabileceği gösterilmiştir. Çalışmamızda PAR, mortalite tahmininde SOFA ile kıyaslandı ve AUC’leri sırayla 0.659 ve 0.674 olarak sonuçlandı. PAR ile SOFA’nın korelasyon analizi yapıldığında pozitif yönde anlamlı korelasyon izlendi. Ulusararası düzeyde kabul edilen SOFA skoru ile kore-lasyonun olması PAR’ın sepsis ve mortalite tahminindeki değerini attıracağını düşünmekteyiz.
Chen ve ark.43 tarafından yapılan çalışmada PAR düzeyindeki yüksekliğin, sepsisin neden olduğu akut böbrek hasarını belirlenmesi ve mortalite ile güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu bildirmiştir. Çalışmamızda PAR’ın anlamlı yüksek olduğu pnömosepsis grubunda kreatinin yüksekliği ve GFR düşüklüğünün korelasyo-nu gösterildi. Pnömosepsis hastalarında sıvı resusitas-yonunda geç kalınmaması adına uyarıcı bir belirteç olabilir.
Solunum yetmezliği pnömoninin en korkulan sonuçlarından biridir. Bu hastalarda invaziv mekanik ventilasyon (İMV) ihtiyacı gerektiren solunum desteği, majör yoğun bakım kabul kriterlerindendir44. İMV’de artan süre ventilasyon ilişkili pnömoni gibi artan komplikasyonlarla ilişkilidir. Bu nedenle YBÜ’de, hastalığın seyri ve mortalitesi üzerinde olumsuz etkisi olan ventilatörle ilişkili komplikasyon olasılığını en aza indirmek için akciğer koruyucu ventilasyon ve mümkün olan en erken, en doğru zamanda ayrılma stratejileri uygulanmaktadır. Çalışmamızda PAR ile İMV’de geçirilen gün sayısı arasında korelasyon olduğu gösterildi. Bu hastaların yönetiminde dikkatle yaklaşılması adına önemli bir biyobelirteç olabilir.
Çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçlar neticesinde, yoğun bakımlarda sıklıkla kullanılan iki parametreyi içeren PAR; hızlı ve doğru sonuçlanan, düşük maliyeti ile pnömosepsisin ön görülmesi ve mortalite tahmininde güvenle kullanılabilecek kötü prognositik bir biyobelirteçtir.