Soliter ekstramedüller plasmositom nadir bir hastalıktır ve tanısında klinik şüphe önemlidir. Hastalığın tanısı tümörün histopatolojik ve immunohistokimyasal değerlendirmesi, kemik iliği biyopsisi, kan ve idrar immunofiksasyon elektroforezi, radyolojik inceleme, hemogram ve serum biyokimya incelemeleri yapılarak konur
1. SEP'in tanı kriterleri; soliter kitle varlığı, histopatolojik olarak plasmositom tanısının konmuş olması, negatif kemik iliği biyopsisi, uzun kemiklerin radyolojik incelenmesinde normal sonuçlar veya normal sınırlarda pozitron emisyon tomografi incelemesi, idrarda Bence Jones proteininin olmaması, serum ve idrarda monoklonal immünoglobulinlerin yokluğu veya düşük seviyesi, anemi olmaması, hiperkalsemi veya plazma hücre diskrazisine bağlı böbrek yetmezliği olmamasıdır
1,6-8. Olgumuz sinonazal bölge SEP tanısı için tüm kriterleri karşılamaktaydı.
Soliter ekstramedüller plasmositom, erkekleri kadınlardan 3-4 kat daha sık etkiler ve tipik olarak 6.-7. dekatta ortaya çıkar ve vakaların %95'inden fazlası 40 yaşın üzerindeki hastalarda ortaya çıkar3. SEP'in yaklaşık %90'ı baş ve boyunda, özellikle üst solunum yollarında (burun boşluğu, sinüsler, orofarenks, tükürük bezleri ve gırtlak) ortaya çıkar ve bunu en sık ikinci bölge olan gastrointestinal sistem takip eder1,6,7. Olgumuz 34 yaşında erkek hastaydı. Olgumuz yaş olarak literatürlerde sunulan çoğu olgudan daha gençti. Çoğu olguda sinonazal tutulum vardır ve olgumuzda nazal septum orta duvarında kaynaklanan kitle olarak ortaya çıkmıştır. Paranazal sinüslerde ve lateral nazal duvarda invazyon yoktu. Olgunun cinsiyetinin erkek olması ise literatür ile uyumludur.
Baş ve boyundaki SEP tedavisi ile ilgili olarak, literatürde tedavi seçimi tartışmalıdır. Radyoterapiye yanıt iyidir ve kemoterapi sadece yaygın hastalık vakalarında uygulanır3,5. Cerrahi müdahalenin sadece tanısal amaçlı olması ve kitlenin total eksizyon ile çıkarılması şeklinde olmasının hastalığın ilerlemesine etkisi araştırılmış, bazı çalışmalarda negatif cerrahi sınırın hastalığın ilerlemesine etkisinin daha iyi sonuçlar doğurduğu izlenmiştir9-11. Bununla birlikte tek başına cerrahi tedavinin lokal kontrolde yetersiz kaldığı bildirilmiştir12. Bizim olgumuzda ilk cerrahi müdahale sırasında kitlesel oluşumun tamamı eksize edilerek patolojik incelemeye gönderildi. Yapılan tetkiklerde SEP olduğuna karar verildikten sonra hematoloji kliniği ile beraber ortak konsey kararı olarak hastaya postoperatif adjuvan radyoterapi uygulandı.
Erişkin hastalarda tek taraflı burun tıkanıklığı ve kanamasında SEP ayırıcı tanıda mutlaka düşünülmelidir. Literatürdeki olguların aksine daha genç hastalarda da gözlenebileceği akılda tutulmalıdır. Bu hastalarda multiple myelom hastalarında olduğu gibi tanı ve tedavide mustidisipliner yaklaşım gerektirir. Prognozu diğer formdan daha iyi olduğu bilinmektedir ve literatürde radyoterapi, cerrahi tedavi ve kemoterapi veya bunların çeşitli kombinasyonları uygulanmalıdır. Erken tanı ve etkin tedavi ile tam kür sağlanabilmektedir.