Adiponektin yağ dokudan sentezlenen bir adipositokindir
9-13. İnsanda serum adiponektin düzeyi 5-30 µg/ml
aralığındadır
12,13. Klinik ve deneysel çalışmalarda plazma
adiponektin seviyesinin; yaş, VKİ, TK, TG, açlık glukozu,
açlık insülini ile negatif korele; HDL kolesterol ile pozitif
korele olduğu; ileri yaşta, erkek cinsiyette, obezlerde, tip 2
DM'de ve KVH'larda serum adiponektin seviyesinin düşük
olduğu ortaya konulmuştur
9-13.
Adiponektinin fizyolojik rolü tam olarak ortaya
konulamamış olmakla beraber özellikle endotelyal hücreler ve
makrofajlarda anti-aterojenik 18 ve anti-inflamatuvar 19
etkilerinin olduğu saptanmıştır. Bu özelliklerinden dolayı
adiponektin erken dönem AS'da protektif rol üstlenmektedir
12. Adiponektin gen defekti olan farelerde kateter ile
vasküler hasar sonrasında neointimal formasyonun iki kat fazla
olduğu ortaya konulmuştur 19. Adiponektinin doza bağımlı
olarak aterosklerotik damar duvarında biriktiği ve tümör
nekrozis faktör alfa (TNF-α) tarafından indüklenen
inflamatuvar hücre göçünü inhibe ettiği gösterilmiştir 10,20-22.
Okamoto ve ark. 23 yapmış oldukları deneysel
çalışmada kateterle damar hasarı oluşturulmuş bölgede
subendotelyal adiponektin birikiminin olduğunu, sağlam damar
bölgelerinde bu birikimin olmadığını ortaya koymuşlar, bunun sonucunda serum adiponektin düzeylerinin azaldığını
bildirmişlerdir. Biz hiperlipidemik bireylerde serum
adiponektin düzeyinin kontrolden daha düşük olduğunu tespit
ettik. Hiperlipidemide serum adiponektin düzeyindeki azalma
muhtemelen var olan aterosklerotik lezyona bağlı olabilir.
Epidemiyolojik çalışmalarda insulin direncinin KVH risk
faktörü olduğu ortaya konulmuştur. İnsulin direnci;
dislipidemi, obezite, diyabet ve HT ile ilişkilidir 24.
Adiponektinin deneysel çalışmalarda; ß-oksidasyon ve enerji
katabolizmasında rol alan genlerin üretimini artırarak, periferik
dokuda insülin reseptör ve insülin reseptör substrat-1 (IRS-1)
düzeylerini artırarak ve glukoneogenezde rol alan maddelerin
düzeylerini azaltarak insülin sensivitesini artırdığı ortaya
konulmuştur 25. İnsanlarda da adiponektinin çizgili kaslarda
insulin reseptörünün tirozin fosforilasyonunu regüle ettiği
gösterilmiştir 26. İnsulin direnci; hiperinsulinemi ile birlikte
bulunmaktadır. Hiperinsulinemi ise sempatik sinir sistemi
aktivitesini artırmakta; artmış sempatik aktivitenin ise
adiponektin gen ekspresyonunu azalttığı bildirilmektedir 27.
Daha önceki yayınlarda; erkeklerin kadınlara oranla
yaklaşık olarak iki ile üç kat daha düşük serum adiponektin
düzeylerine sahip oldukları bildirilmiştir 9,16,28. Çalışma
grubumuzda da erkeklerde adiponektin düzeyi daha düşüktü.
Miyazaki ve ark. 14 sigara içen koroner arter
hastalarında içmeyenlere göre serum adiponektin düzeylerinin
düşük olduğunu bildirmiş olmasına rağmen, çalışmamızda
sigara içen ve içmeyen hiperlipidemik olguların serum
adiponektin düzeyleri arasında fark yoktu. Sigara içmenin
adiponektin düzeyine etkilerini araştıran geniş kapsamlı
çalışmalara ihtiyaç olduğu görülmektedir.
Lindsay ve ark. 29 tip 2 DM riski taşıyan Pima
yerlilerinde yaptıkları çalışmada kontrole göre düşük serum
adiponektin düzeylerine sahip olduklarını ortaya koymuşlardır.
Lihn ve ark 30 tip 2 DM hastalarının birinci derece
yakınlarında kontrole göre serum adiponektin düzeylerinin
farklı olmadığını ama adiponektin mRNA düzeylerinin düşük
olduğunu bildirmişlerdir. Biz bu çalışmada DM aile öyküsü
taşıyan ve taşımayanlar arasında anlamlı bir fark olmadığını gözledik.
Atorvastatinin primer ve sekonder korunma amacı ile
kullanılmasının KVH'lara bağlı mortalite ve morbiditeyi
azalttığı ortaya konulmuştur. Atorvastatin 10-80 mg dozunda LDL kolesterolü %41-61, hipertrigliseridemide TG düzeyini
%43'e varan oranlarda azalttığı gösterilmiştir 2. Fogari ve ark
31 12 haftalık 20 mg/gün atorvastatin tedavisinin TK'u
%29.1, LDL'yi %38.1 azalttığını, HDL'yi %7.6 artırdığını ama
TG düzeyini etkilemediğini bildirmişlerdir. Atorvastatin bizim
çalışma sonuçlarına bakıldığında da literatürlere uygun olarak
TK, LDL, TG düzeylerini anlamlı azaltmış HDL düzeylerini
ise anlamlı artırmıştır.
Sönmez ve ark. 32 fluvastatin ile yaptıkları çalışmada
lipid profilinde olumlu değişiklere insulin direncinde
gerilemenin eşlik ettiğini ortaya koymuşlardır. Paolisso ve ark
33 10 mg/gün simvastatin ve 5 mg/gün atorvastatin ile
yaptıkları 8 hafta süren klinik çalışmada her iki tedavi ajanının
da TK, LDL, TG düzeylerini azalttığını, HDL düzeylerini
artırdığını, ilaveten atorvastatin grubunda daha belirgin olmak
üzere HOMA-IR indekslerini de azalttıklarını bildirmişlerdir.
Buna karşın Melenovsky ve ark 34 yaptıkları 10 hafta süren
çalışmada fenofibratın insulin direncini olumlu yönde
etkilediğini ama atorvastatinin (10 mg/gün) etkilemediğini
ortaya koymuşlardır. Sonuçlarımız, Paolisso ve ark. 33
sonucuna uygun şekilde atorvastatin tedavisinin HOMA-IR
indeksinde hafif ama anlamlı gerileme yaptığını
göstermektedir.
Shetty ve ark. 35 diyabetik ya da yüksek DM riskine
sahip bireylerde yaptıkları çalışmada hiperlipidemik olsun
olmasın uyguladıkları atorvastatin tedavisinin serum
adiponektin düzeylerini etkilemediğini bildirmişlerdir. Statinler
lipid düşürücü etkilerine ilaveten; LDL'nin morfolojisini ve
oksidasyona yatkınlığını azaltmakta, interlökin-6 (IL-6) ve IL-
8 gibi proinflamatuar stokinlerin yanısıra endotelde ICAM-1 ve
p-selektin gibi adezyon moleküllerinin üretimini azaltmaktadır
2,7,8,36. Atorvastatinin tüm bu olumlu etkilerine ilaveten
Shetty'nin 35 aksine serum adiponektin düzeylerini de
artırdığını gözledik. Atorvastatin tedavisinin aterosklerotik
lezyonu ve/veya insulin direncini geriletmesi serum
adiponektin düzeyini artırmasına bağlı olabileceğini
düşünmekteyiz.
Sonuç olarak; KVH'ların majör değiştirilebilir risk
faktörlerinden birisi olan hiperlipidemi varlığında antiaterosklerotik
olarak bilinen adiponektinin serum düzeyi
azalmaktadır. Atorvastatin tedavisi lipid profili üzerinde
olumlu etkisi yanında HOMA-IR indeksini azaltmakta ve
serum adiponektin düzeyini artırmaktadır.