Süt verme evresindeki sıçanların ince bağırsaklarında olaylanan yapısal değişimler birçok araştırmaya konu olmuştur
1-5. Boyne ve arkadaşları
1 hipertrofik ve hiperplastik değişimleri araştırmışlardır. Süt verme evresindeki sıçanların ince bağırsaklarının gebe ve eşleşmemiş sıçanlara oranla uzunluklarının ve nitrojen içeriklerinin arttığını belirtmişlerdir. Doğumdan sonraki 30. günde ise mide ve ince bağırsak ağırlıkları ile toplam nitrojen içeriklerinin, gebeliğin 21. günüyle aynı düzeye döndüğünü bildirmişlerdir. Makroskobik olarak ince bağırsak ve çekumda hipertrofi ve mikroskobik olarak da villusların boyunda, özellikle jejenum ve ileumda artış ve buna bağlı olarak ince bağırsak duvarında hipertrofi gözlemlemişlerdir. Bunların yanı sıra ince bağırsak epitelini de hiperplastik olarak saptamışlardır
2-4.
Süt verme evresindeki sıçanların ince bağırsak yüzey alanı araştırılan diğer çalışmada mukozal ve serozal yüzey ölçümleri duedonum, jejenum ve ileumun histolojik olarak çekilen resimlerinde değerlendirilmiştir. Süt verme evresinin 16. günündeki sıçanlarla eşleşmemiş sıçanlar karşılaştırılmıştır. Süt verme evresi boyunca serozanın mukozal alan/birim uzunluğunun, bağırsağın bütün bölümlerinde arttığı gözlemlenmiştir. Mukozal alan/seroza alanı oranının ise yine arttığı ancak distale doğru bunun azaldığı saptamışlardır 1
Elias ve Dowling, sıçanlarda süt verme evresinde incebağırsak adaptasyonunu inceledikleri çalışmalarında, süt verme evresinde besin tüketiminin artısına bağlı olarak incebağırsağın tüm bölümlerinde emilim kapasitesinin artması ile birlikte mukozal hiperplazi, villusların boylarında ve kripta derinliklerinde artış olduğunu saptamışlardır 12.
Süt verme evresindeki sıçanlar üzerinde yapılan bir diğer çalışmada Cairnie ve Bentley 2 doğumu izleyen 14. gündeki sıçanların ince bağırsak epitelinin kontrol grubuna göre %80 daha fazla hücre içerdiğini belirtmişlerdir. Süt verme evresindeki sıçanların ince bağırsaklarındaki epitel yenilenmesinin, ise daha hızlı olduğunu ve villus hücre sayısının bu nedenle arttığını bildirmişlerdir 2. 1997 yılında Pluske ve Webler'in yayınladıkları derlemelerinde domuzlarda süt verme evresinin başlamasıyla birlikte villus uzunlukları azalırken kriptaların derinliklerinin ve hücre sayısının arttığını bildirmişlerdir 13. Süt verme evresinde yapılan çalışmalarda birçok araştırmacı villus hipertrofisi ve hücre çoğalması tanımlarken bazı araştırmacılar da bunların yanı sıra ince bağırsak duvarında gelişen hipertrofi ve hiperplaziye değinmişlerdir 14-18.
Süt verme evresinin 7 ve 14. günlerinde deneysel kısmi obstrüksiyon uyguladığımız denekler üzerinde yürüttüğümüz çalışmamızda bu araştırmacıların bulgularına benzer bulgular obstrüksiyon uygulamadığımız ve kontrol grubu olarak aldığımız süt verme evresindeki deneklerin epitel hücre mikrovilluslarınında oldukça sık ve düzenli olduğunu belirledik. Ancak kısmi obstrüksiyon uyguladığımız ileum bölgesinde villusların derinlikleri artarken birim alana düşen hücre sayısının azaldığını saptadık. Literatürde kısmi obstrüksiyonun ince bağırsak üzerine etkilerini araştıran oldukça fazla çalışma bulunmaktadır 9-11.
Bu çalışmalardan birinde obstrüksiyonlu sıçan ince bağırsağında mukoza ve seroza hipertrofisi araştırılmıştır. Cerrahi olarak olusturulan tıkanıklıktan sonra, obstrüksiyon uygulanan bölgede besin birikimi olduğu ve bu bölgede lümenin genişlediği bildirilmiştir. Obstrüksiyon bölgesinde ise duvar kalınlığının 3 kattan daha fazla arttığını ancak ileum uzunluğunun değişmediğini saptamışlardır. Villusların önemli ölçüde büyüdüğünü ve uzadığını belirten araştırmacılar, villusların birbirlerinden geniş aralıklarla ayrıldığını da göstermişlerdir. Emilim yapan epitel hücrelerinin ise yapısal ve hacimsel bir değişiklik sergilemediğini vurgulamışlardır. Tıkanıklık uygulanan bölgedeki Peyer plaklarında büyüme ve seroza genişliğinde artış saptanmıştır. Serozayı çevreleyen mezotel hücrelerinin kontrol grubuna karşın daha büyük olduğunu ve geniş aralıklı mikrovilluslara içerdiklerini belirtmişlerdir 9.
1975 yılında yapılan benzer bir çalışmada, Gabella, ince bağırsakda obstrüksiyon uygulanmış sıçanlardaki düz kas hipertrofisini araştırmıştır. Cerrahi girişimden 3 ve 5 hafta sonra düz kas hücrelerinde önemli bir hipertrofi belirlemiştir. İnce bağırsak uzunluğunda bir artış izlenmezken muskularis eksterna hacminin 10 kat arttığını bildirmiştir. Buna ek olarak mukoza'da da yeni oluşan ve dairesel olarak düzenlenmiş düz kas hücreleri bulunduğunu göstermiştir. İnce yapı düzeyindeki çalışmasında hipertrofik düz kas hücrelerinin iyi gelişmiş sarkoplazmik retikuluma sahip olduklarını ve çok sayıda nekzus tipi bağlantı birimleri içerdiklerini bildirmiştir. Kontrol grubuna karşın düz kas hücrelerine gelen akson sayısının daha az olduğunu belirtmiştir 10. Aynı araştırmacı 1984 yılında yaptığı benzer bir çalışmayı kobaylar üzerinde yürütmüştür. Bu çalışmasında hipertrofik kas hücrelerini çevreleyen bazal laminanın kontrol grubuna karşın daha kalın olduğunu belirtmiştir. Kas hücreleri arasındaki bölgede kollajen liflerin yanı sıra amorf madde birikimi ve elektron yoğun maddeler gözlemlemiştir. İncebağırsak duvarında olaylanan hipertrofi sırasında bazıları pencereli birçok intramuskuler kan damarı geliştiğini saptamıştır. Yeni oluşan bu kan damarlarının uzunlamasına kas tabakasında bulunmadığını belirtmiştir 11.
İncebağırsak obstrüksiyonu uygulanan bir diğer çalışmada prostoglandinlerin koruyucu etkisi araştırılmıştır. Bağırsak obstrüksiyonun amino asit emilimini baskıladığını belirten araştırmacılar bu durumu emilim yapan epitelde oluşan patolojik değişimlere bağlamışlardır. Tıkanıklık öncesinde klinidamisin, indometasin,16,16-dimetil PG2, arakidonik asit uygulanan sıçanlarda bu kimyasalların etkileri araştırılmıştır. Amino asit geri emilimindeki düşüşün tıkanıklıktan sonraki 2. saate belirginleşmeye başladığını 4, 6 ve 18. saate giderek arttığını belirtmişlerdir. 6. saatten sonraki amino asit geri alınım baskılanmasının klinidamisin uygulaması ile önlendiğini, 16-PG2 uygulanımının ise erken dönemde düzeltici etkisi olduğunu belirtmişlerdir. Erken dönemdeki amino asit emilim baskılanmasının metabolik değişimlere bağlı olduğunu, PG2 ve arakidonik asit ile önlenebileceğini ancak geç fazdaki emilim inhibisyonunun bağırsak florasındaki bakterilerin çoğalması ile ilişkili olduğunu savunmuşlardır 6.
2004 yılında So¨derholm ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ileum bölgelerinde crohn hastalığı tespit edilen hastalar üzerinde yaptıkları araştırmalarında crohn hastalığının incebağırsak epitel hücrelerinde endositotik antijen alımının arttığını ve buna bağlı olarak da mast hücre sayısında bir miktar atış olduğunu belirtmişlerdir 19. Çalışmamızda, So¨derholm ve arkadaşlarının bulgularına benzer olarak, deneysel kısmi obstrüksiyon uyguladığımız deney gruplarımızda mast hücrelerinin kontrol grubuna göre artış gösterdiğini saptadık.
Çalışmamızda ince bağırsakta yüzey ve kripta epitelindeki mikrovillusların yapısını obstrüksiyon uygulanan ve uygulamayan süt verme evresindeki sıçanlarda karşılaştırmalı olarak araştırdık. Süt verme evresinin 7. gününde bağırsak obstrüksiyonu uygulanan deneklerin ince bağırsaklarında uygulanan deneysel kısmi obstrüksiyonun travmatik etkisine bağlı olarak epitele yakın bölgelerde mast hücresi oldukça fazlaydı. Buna benzer olarak süt verme evresinin 14. gününde obstrüksiyon uygulanan deneklerin ince bağırsaklarındaki emilim yapan hücreler yapısal yönden incelendiğinde bazalde hücreler arasında yer yer açılmalar, apikal sitoplazmada vakuoller belirlenirken, bağ dokusunda yer yer açılmalar ve bol damarlanma belirgindi. Sonuç olarak süt verme evresinde ince bağırsak obstrüksiyonunun emilim mekanizmasında da aksaklıklara neden olduğu kanısına vardık.
Teşekkür
Deneylerimiz sırasında katkılarından ve desteğinden dolayı üniversitemiz Plastik Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Doç. Dr. M. Sühan AYHAN'a ve istatistiksel değerlendirmelerindeki katkılarından dolayı üniversitemiz Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Dr. Mustafa İLHAN'a teşekkür ederiz.