RA, zamanında ve uygun şekilde tedavi edilmediği takdirde
ciddi mortalite ve morbiditeye neden olan bir hastalıktır. Son
10 yılda keşfedilen yeni tedavi seçenekleri sayesinde
deformiteler engellenebilmekte ve sistemik tutuluma bağlı
komplikasyonlar daha az görülmektedir. Romatolojik hastalıklarda
genellikle sık rastlanan kadın predominansı RA için
de geçerli olup 1/3=E/K şeklindedir
9,10,11. Olgularımızdaki
%90,2'lık kadın oranı beklenenden yüksek olsa da,
kadın hakimiyetini gösteren literatür verileriyle uyumludur.
Olgularımızda, hastalık başlangıç yaşı ortalaması 46.2 olarak
belirlenmiştir. Şenerdem
12 ile Karlıdağ ve ark.'nın
13
yaptıkları çalışmalarda elde ettikleri 50 yaş altı hastalık başlangıç
yaşı verileri çalışmamızla paralellik gösterse de, klasik
literatür bilgisinde ortalama başlangıç yaşı 50 yaş ve üzeri
şeklindedir
14-16.
Dellhog ve Anders'in çalışmasında, RA'li kadınlarda el
kavrama gücünün anlamlı derecede azaldığı saptanmıştır17. Bizim de çalışmamızda olgularımızın %75'ini ev hanımlarının
oluşturduğu gözlenmiş olup oluşacak deformiteler
ve el kavrama gücünde azalmanın; bu bireylerin toplumdaki
görevlerinde aksamalara, iş gücü kayıplarına yol açacağı
sonucu çıkarılabilir.
RA'in klinik görünümü değişiklik gösterebilir. En tipik
başlangıç şekli sinsi başlangıçtır. Yüzde 55–70 oranında sinsi
ve yavaş bir şekilde haftalar ve aylar içinde başlar. İlk semptomlar
sistemik veya artiküler olabilir. Sinsi ağrı ile birlikte
sabah tutukluğu ve küçük eklemlerde simetrik şişlik en tipik
tablodur. Bazı hastalarda yorgunluk ve keyifsizlik ilk spesifik
olmayan şikayetlerdir. Yüzde 8-15'lik hastada akut başlangıç
vardır. Semptomlar birkaç gün içinde ortaya çıkar. Hastalar
semptomları ortaya çıkaran spesifik aktiviteyi veya zamanı
tanımlayabilirler. Sinsi başlangıca göre tutulum daha simetriktir.
Sistemik tutulum da akut başlangıçlı RA'larda daha
fazla görülmektedir18. Literatürün aksine olgularımızın
%43,1'i akut başlangıç gösterirken, poliartiküler başlangıcın
literatürle benzer şekilde %58,8 olduğu gözlenmiştir.
RA'lı hastaların %50'sinde ilk bir yıl içinde eklem hasarı
olur. Zamanla eklem hasarında azalma olmasına rağmen
fonksiyonel kayıp devam eder, % 15'inde hafif bozukluklarla
seyrederken 1/3'ünde destrüktif değişiklikler olmaz18.
Bizim olgularımızın sadece 1/5'inde tanı sırasında erozyon
tespit edilmiştir. Bu değerin literatüre göre daha düşük olmasının
nedeni erken dönemde RA'nın tanınıp uygun tedavilerin
başlanması olabilir.
Yapılan epidemiyolojik bir çalışmada 30 yıl öncesine
göre günümüzde RA şiddetinde azalma gözlemlenmektedir19. Welsing ve ark.'nın çalışmasında RA hastalık aktivitesinin
geçmiş yıllara oranla hafiflediği bildirilmektedir20.
Günümüzde RA prognozunu kesin olarak gösteren herhangi
bir klinik ya da laboratuar ölçüt bulunmamaktadır. Ancak
prognozu önceden tahmin edebilmek için bazı prognostik
faktörler vardır. RF en sık bildirilen kötü prognoz göstergesidir18,20. Bizim olgularımızın da %68,6'sında RF (+)
bulunmuştur.
RA hastalarındaki sık rastlanan diğer bir bulgu eklemlerde
meydana gelen kısıtlılıklardır. Distal eklemlerde özellikle
el ve el bileği eklemlerinde görülen hareket kısıtlılıkları
ve deformiteler (bireylerin düğme iliği, kuğu boynu
deformitesi vb …) beceri gerektiren günlük yaşam aktivitelerini
ve mesleklerini yapmalarını engeller. Becerilerdeki azalma,
hastaların yaklaşık %20-30'unun, tanı aldıktan sonraki
süreçte işlerini kaybetmelerine neden olur21,22. Özellikle
fazla sayıda eklem tutulumu, eklemlerdeki dejeneratif değişiklikler
ve ilerleyen dönemde eklemlerde meydana gelen
yerleşik deformiteler hastaların aktivitelerini oldukça kısıtlamaktadır23. Hakkinen ve ark. yaptıkları çalışmada, fonksiyonel
durum üzerine en fazla etkiye sahip olan semptomların
ağrı şiddeti ve eklem kısıtlılığı olduğunu belirtmişlerdir24.
Diğer kötü prognoz kriterleri arasında ESH ve CRP yüksekliği9,25, şiş eklem sayısının çokluğu19, ekstraartiküler
tutulum varlığı18 sayılabilir. Çalışmamızda yer alan olguların
hem duyarlı hem de şiş eklem yönünden değerlendirmesi yapıldığında, 1 ve 5. yıllarda giderek azalan bir seyir izlenmiş
ve bu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Benzer
şekilde aktivite geriledikçe, Duruöz el indeksi ve HAQ anketi
sonuçlarında 1 ve 5. yıllarda anlamlı azalmalar dikkati çekmektedir.
Yapılan bir çalışmada HAQ anketinin diğer klinik
ve laboratuar verilere göre mortaliteyi tahmin etmede daha
güvenilir bir parametre olduğu bulunmuştur26. Devlin ve
ark. CRP nin RA'lı hastaların erken dönemde takibinde
yararlı olacağını belirtmişler27. Olgularımızda ESH ve
CRP düzeyleri 1. ve 5. yıl takiplerinde hastalık aktivitesindeki
azalmaya paralel olarak anlamlı düzeyde düşüş göstermiştir.
Literatürde fonksiyonel durumun hem erken hem de geç
dönem hastalarında etkilendiği bildirilmiştir. Erken dönemde
fonksiyonel kapasitedeki azalmadan hastalık aktivitesinin,
geç dönemde ise eklem hasarındaki artışın sorumlu olduğu
bilinmektedir. Çalışmamızda ise hastalığın erken ve geç
döneminde fonksiyonel durumun benzer oranda etkilendiği
görülmüştür28. Çalışmamızda deformite sayısı yıllar geçtikçe beklendiği üzere artış göstermiş, bununla birlikte ilk
yıldaki el kavrama gücündeki azalma 5. yıldakine göre daha
anlamlı şekilde düşük bulunmuştur. Bunun nedeni birinci
yılda hastalığın aktivitesinin devamı ve ağrının buna eşlik
etmesi olabilir. Beşinci yıl kontrolünde aktivite azaldıkça ağrı
azalmış olup el kavrama gücü, deformitelerin etkisi ile zayıf
bulunmuştur.
Sonuç olarak RA da kullanılan klinik ve laboratuvar parametreler,
hastalığın aktivitesini takipte ve prognozunu
tahmin etmede klinisyenlere yardımcı olmaktadır. Bu da daha
etkili tedavi yöntemleriyle hastalık aktivitesinin baskılanmasına
ve prognozun önceden tahmin edilip yavaşlatılmasına
yardımcı olabilir. Bu sayede etkili tedavi yöntemleriyle RA
progresyonunun yavaşlatılabileceği, ancak hastalığa bağlı
işlev kayıplarının tamamen ortadan kaldırılamayacağı sonucuna
ulaşılmıştır.