Çalışmamıza katılan 190 öğrencinin yaş ortalaması
19.7’dir. Cinsiyetle ilgili soruya cevap verenlerin %
62.1’i (118) kız, % 36.3’ü (69) erkektir. Tıp fakültesini
kendi isteği ile tercih eden öğrenci sayısı 175 ( %92.1)
dir. Bunların 110’u kız, 63’ü erkektir.
Öğrencilerin tıp fakültesini tercih sebepleri aşağıda
gösterilmiştir (Tablo 1). “İlgi alanı olduğu için tıp fakültesini
tercih eden” öğrencilerin 21’i kız 12’si erkektir.
Öğrencilerden daha önce etik konusunda eğitim alanların
sayısı 44 ( % 23.2 ), bu konuda kitap broşür okuyanların
sayısı 66 ( % 34.7 ), tıp fakültesinde bu konuda eğitimin
gerekli olduğunu düşünenlerin sayısı 165 ( % 86.8 ) dir.
Öğrencilere etiğin tanımı ve ahlak ile arasındaki fark
sorulduğunda; verilen cevaplar bilen ve bilmeyen şeklinde
değerlendirilmiştir (Tablo 2). Hocaların etik değerleri
ve hastalara karşı davranışlarının tıp etiğini kavramalarında
yeterli olduğunu düşünen öğrenci sayısı 47 (%
24.7) dir. 101 (% 52.7) öğrenci ise yetersiz olduğunu
düşünmektedir. Çalışmaya katılan öğrencilere etik dersinin
nasıl verilmesi gerektiği konusundaki düşünceleri
sorulmuştur. 62 (%32.6) öğrenci bu konuda her hangi
bir fikri olmadığını, 44(%23.2) öğrenci örnek vakalarla
dersin işlenmesi gerektiğini, 37(%19.5) öğrenci hastane ortamında hastalarla iletişim kurarak konunun öğretilmesinin
uygun olacağını ifade etmişlerdir. Çalışmaya katılan
öğrencilerin tıp uygulamalarında sorun olarak gördükleri
etik konuların neler olduğu sorulmuştur. Buna
göre küretaj, ötenazi, organ nakli, mahremiyet en fazla
sorunlu olarak gördükleri konulardır (Tablo 3). Tıp fakültesinde
tıp etiği dersi verilmesinin öğrenciye hekim
gibi düşünme, hissetme ve davranma becerisi kazandırmaya
yetip yetmeyeceği ve sebebi sorulmuştur. Buna
göre 52 öğrenci sebep belirtmeksizin hayır derken, 39
öğrenci ise beceri kazandırmaya yetmeyeceğini çünkü bu
becerilerin mezuniyetten sonra hasta sorumluluğu alınarak
kazanılacağını ifade etmiştir (Tablo 4).
Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 3: Çalışmaya katılan öğrencilerin tıp uygulamalarında sorunlu
olarak gördükleri konular |
Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 4: Tıp etiği dersi size hekim gibi düşünme, hissetme ve davranma
becerisi kazandırmaya yeter mi? Neden? |
Çalışmaya katılan öğrencilerin 161’i kişi ( % 84.7 )
Hipokrat Yemini’nin hekimin karşılaşacağı sorunları
çözmek için yeterli olmayacağını ifade etmiştir.
“Kanserli olduğunu bilmeyen hastaya gerçek söylenmeli
mi” sorusuna 138 kişi (% 72.7) evet derken,
bunlardan 15’i “her bireyin kendi sağlık durumunu
bilmeye hakkı vardır” düşüncesini gerekçe olarak göstermiş,
6 kişi de evet demekle birlikte bir psikolog yardımıyla
söylenebileceğini belirtmiştir. 28 kişi ( % 14.7)
ise gerçeği söylenme durumunun hastaya göre değişeceğini
ifade etmiştir.
“Hasta – hekim ilişkisinde son sözün hangisine ait
olması gerektiği” sorulduğunda cevap veren öğrencilerden
86’sı doğrudan hastaya, 60’ı ise doğrudan hekime ait
olduğunu, 14’ü hastaya ait olduğunu ancak bunun hekim
önerileri doğrultusunda olabileceğini belirtmiştir. 10
öğrenci, hasta ve hekimin birlikte karar vermelerinin
uygun olduğunu, 10’u ise hastanın bilinç durumuna göre
değişeceğini, 2 öğrenci ise sağlıklı ve bilinçli düşünen
tarafın her zaman hekim olması nedeniyle son kararın
hekime ait olması gerektiğini ifade etmiştir.
Çalışmaya katılan öğrencilerin “Sakat doğma ihtimali
olan (anomalili) bir bebeğin yaşamına son verip vermeme ve nedenleri” konusundaki görüşleri Tablo
5’de verilmiştir. Buna göre 54 kişi bu kararın anne babaya
ait olduğunu, 40 kişi, çocuk için gelecekteki yaşam
kalitesinin önemli olduğunu ve bu yüzden eğer ileride
ebeveynin bakım ve desteğinden yoksun kalacaksa anne
karnındaki bebeğin yaşamına son verilebileceğini belirtmiştir.
Ayrıca 10 kişi bebek doğduğunda yaşama
ihtimali az ise ve mental fonksiyonlarını engelleyecekse
gebeliğe son verilebilir demiştir.
Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 5: Çalışmaya katılan öğrencilerin Sakat doğma ihtimali olan
(anomalili) bir bebeğin yaşamına son verip vermeme konusundaki
görüşleri |
“İstenmeyen gebeliklerin kürtajla sonlandırılması
uygulamasında etik ikilem yaşanır mı? Neden?” sorusunu
öğrencilerin 104’ü etik sorun yaşanır, 56’sı etik sorun
yaşanmaz şeklinde cevaplamış; 43 öğrenci, sorun yaşanma
nedeni olarak her çocuğun yaşama hakkı olması,
17 öğrenci ise sorun yaşanmama sebebini, istenmeden
doğan bireylerin sağlıksız çevrede problem oluşturacağı
düşüncesine dayandırmıştır. Ayrıca 9 öğrenci bu konunun
anne babanın takdirine bırakılması gerektiğini ifade
etmiştir (Tablo 6).
Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 6: İstenmeyen gebeliklerin kürtajla sonlandırılması uygulamasında
etik ikilem yaşanır mı? Neden? |
Çalışmaya katılan öğrencilerin “organ nakli ve beyin
ölümü konusunda etik açıdan sorun olup olmadığı”
konusundaki görüşleri Tablo 7’de gösterilmiştir. Buna
göre öğrencilerin 64'ü (% 33.7) beyin ölümünün gerçekleştiği
kesin ise o insanın vücudu hastane dışında çalışmayacağı
için bu konuda etik sorun olmadığını, 33 (%
17.4) kişi ise halkın bu konuda bilgisiz olması nedeniyle
etik sorun yaşandığını ifade etmişlerdir.
“Tıbbi işlemden önce hastanın bilgilendirilmesini
öncelikle bir hasta hakkı mı yoksa yasal bir zorunluluk
olarak mı değerlendirmelidir?” sorusuna 141 kişi (%
74.2 ) hasta hakkı olarak, 16 kişi (% 8.4) yasal zorunluluk
olarak, 24 kişi de (% 12.6) her ikisi olarak cevap
vermiş, 9 kişi de fikir belirtmemiştir.
Öğrencilere tıbbi etik konularından hangilerinin tıp
eğitiminde verilmesi gerektiği sorulmuş ve başta gelen
cevabın, hasta muayene ve uygulamaları konusunda
eğitim isteğinin geldiği görülmüştür (Tablo 8).
Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 8: Çalışmaya katılan öğrencilerin bazı tıp etiği konularının tıp fakültesinde öğretilmesi konusundaki görüşleri |
Küretajı etik sorun olarak görme konusunda, birinci
dönemden katılan öğrencilerin % 31.9’u, ikinci dönemden
katılanların % 14.8’i, üçüncü dönemden katılanların
ise % 35.6’sı evet demiş ve anlamlı bir farklılık bulunmuştur
(p=0.001).
Organ naklini etik sorun olarak görme konusunda
birinci dönemden katılanların % 16.0’ı, ikinci dönemden
katılanların % 3.3’ü, üçüncü dönemden katılanların %
21.2’si evet demiş ve anlamlı bir farklılık bulunmuştur
(p=0.014).
İstenmeyen gebeliklerin küretajla sonlandırılması
uygulamasında etik ikilem yaşanır mı sorusuna birinci
dönemden katılanların % 17.1’ evet, % 75.7’si hayır, %
7.1’iaileyi ilgilendirir demiştir. İkinci dönemden katılanların
% 40.0’ı evet, % 54.0’ı hayır, % 6.0’ıiaileyi ilgilendirir
demiştir. Üçüncü dönemden katılanların %
41.7’si evet, % 52.1’i hayır, % 6.3’ü aileyi ilgilendirir
demiştir. Sonuç anlamlı bulunmuştur (p=0.028).
Cinsiyete göre karşılaştırma yapıldığında; Küretajı
etik sorun olarak görme konusunda, kız öğrencilerin %
34.7’si evet, erkek öğrencilerin %18.8’i hayır demiştir.
Sonuç anlamlı bulunmuştur (p=0.021).
Anomalili doğma ihtimali olan bebeğin yaşamına
son verilmeli mi sorusuna kızların % 26.4’ü hayır, %
65.5’i ailenin kararına bırakılmalı derken, erkeklerin %
31.3’ü hayır, % 50.7’si ailenin kararına bırakılmalı demiştir.
Ancak iki grup arasında anlamlı farklılık bulunamamıştır
(p=0.422)
Hekim hasta ilişkisi konusunda eğitime gerek var
mı sorusuna kızların % 96.6’sı, erkeklerin % 88.4’ü evet
demiştir. Bu sonuç anlamlı bulunmuştur (p=0.027)
Hekimlerin hataları ya da hekim uygulamalarında
karşılaşılabilecek olası olumsuzluklar hakkında eğitime
ihtiyaç var mı sorusuna, kızların % 97.4’ü, erkeklerin %
88.4’ü evet demiştir (p=0.012).
Hekimlerin ilaç firmaları ile olan ilişkileri konusunda
eğitime ihtiyaç var mı sorusuna kızların % 83.8’i,
erkeklerin % 70.6’sı evet demiştir. Bu sonuç anlamlı
bulunmuştur (p=0.027).