Ultrasonogarfi yapılan 2254 kalçanın Graf sınıflandırmasına
göre dağılımı Tablo
3' de gösterilmiştir.
GKD'li olgularda tespit edilen önemli risk faktörleri;
kundak uygulaması %81.6, kız cinsiyet %72.5, ilk bebek
olma %46.4, evde doğum %19, pozitif aile hikayesi
%14.7, makat geliş %4.2 şeklindeydi. İkiz gebelik, prematürüte
ve akraba evliliği ile GKD arasında anlamlı bir
ilişki bulunamadı.
Ultrasonografi 20 yıldan uzun süredir çocuk kalçasının
muayenesinde, kalça displazisi teşhis ve tedavisinde
kullanılmaktadır10. Ultrasonografi gelişimsel kalça
displazisinin erken tanısında, konservatif tedavi sürecindeki
takiplerinde ve klinik inceleme programlarında;
etkin, güvenilir, özgül, tekrarlanabilir, duyarlı ve kullanışlı
bir yöntemdir1,8,11-13.
Dünyadaki GKD sıklığını bildiren oldukça çeşitli
veriler mevcuttur. GKD insidansı yurt dışı kaynaklı
çeşitli çalışmalarda %0.08-%5.2 arasında bildirilmiştir.
Bu farklılıklar genetik veya ırksal özelliklere bağlı olduğu
gibi çoğrafi bölgelere göre değişen yaşam şartlarını
geleneklere ve bebek büyütme alışkanlıklarına bağlı
olabilir14. Bildiğimiz kadarı ile güneydoğu Anadolu
bölgesinde ilk olan bu çalışmada ülke ve bölge değerleri
karşılaştırılmıştır.
Wirth17 çalışmasında tip IIc ve daha kötü kalçaların
oranını % 2.4 olarak bildirmiştir15. Krolo çalışmasında
ultrasonografi ile saptanan gelişimsel kalça
displazisi oranını % 3.3 olarak bulmuştur. Bu oran sadece
klinik muayene ile %1.7 olarak bildirilmişti16.
Minegava 145 infant ile yapmış olduğu çalışmada Graf
metodunun hiçbir normal eklemi patolojik olarak değerlendirmediğini
saptamış.
Pashapour18 İran'ın Urmia bölgesinde yapmış
olduğu çalışmada 1.5 ay ile 4.5 ay arasındaki 105 bebeğin
10'un da gelişimsel kalça displazisi tespit etmiş.
Treiber19 tipIIc ve daha kötü kalçaların oranını % 1.1
olarak rapor etmiştir.
Lowry20 fizik muayenede normal olan ancak
risk faktörü olan çocuklarda yaptıkları ultrasonografik
incelemede çıkık kalça oranını % 0.33, displazik kalça
oranını ise % 2.78 olarak rapor etmiştir. Partenheimer
tarafından yapılan çalışmada Tip IIc ve daha kötü kalçaların
oranını % 4.9 olarak bildirilmiştir21.
Türkiye'de hasta takiplerindeki yetersizlik, kayıtların
düzenli olmaması ve doğumların bir kısmının halen
evlerde yapılması nedeni ile GKD sıklığı verileri yeterince
sağlıklı değildir. Muayene, röntgen, muayene ve
röntgen, ultrasonografi gibi yöntemler ile yapılan bir çok
çalışma olmakla birlikte GKD görülme sıklığı ile ilgili
% 0.05 ile %17 aralığında olacak şekilde çok farklı veriler
bildirilmiştir14.
Mincan22 tarafından yapılan çalışmada ultrasonografik
olarak 95 yenidoğanın 190 kalçası incelenmiş
ve tip IIc ve daha kötü kalçaların oranı %1.5 olarak bildirilmiştir.
Uslu23 İstanbul'da yapmış olduğu çalışmada;
risk faktörü (makat geliş, aile hikayesi pozitifliği, fizik
muayene müspetliği) içeren 123 bebek ile risk faktörü
içermeyen rastgele yöntemle seçilen 150 bebeğe kalça
ultrasonografisi yapmış ve risk faktörü içeren grupta
%25.2, risk içermeyen grupta ise %9.9 oranında kalça
immatürütesi saptandığını bildirmiştir. Kalça displazisi
açısından ise; riskli grupta %5.29 oranında displazik
kalça saptanırken risksiz grupta kalça displazisi tespit
edilmediğini belirtmiştir.
Songür24 tarafından ortopedi dışı nedenler ile
çekilen kalça grafileri yirmiüç ilden toplanarak incelenmiş
ve altı ay ondört yaş arası çocuklarda karşılaşılan
tedavi edilmemiş kalça çıkığı sıklığı %5.9 olarak bildirilmiştir.
Kalça ultrasonografisi ile yapılan çalışmalarda Türkiye'de
sıklık sırasıyla %0.86, %3.6, %4.71, %6.2,
%7.2, %9, %15.14 ve %17 olarak bildirilmiştir14.
Çalışmamızdaki olgular Graf yöntemi ile değerlendirildiğinde
1100(%48.8) kalça Tip Ia, 758(%33.6) kalça
Tip Ib, 215(%9.53) kalça Tip IIa, 55(%2.4) kalça Tip
IIb, 51(%2.26) kalça Tip IIc, 4(%0.17) kalça Tip D ve
71(%3.14) kalça Tip III-IV olarak saptandı. Çalışmamız
da Tip IIb ve daha kötü sonucu olan kalçaların oranı
%7.97 olarak bulunmuş ve bu olgulara tedavi başlanmıştır.
Çalışmamızdaki değerler ülkemiz verileri arasında
olmakla beraber ülke genelinden alınan verilerle yapılan
çalışmada sıklık oranı %5.9 olarak bildirilmiş iken24
bölgesel ayrım yapıldığında GKD oranımızın %.7.97
olarak bulunduğu ve ülke geneline göre daha yüksek
olduğu görülmektedir.
Yapmış olduğumuz ultrasonografik taramada; kız
cinsiyet, kundak uygulaması, ilk çocuk olma, pozitif aile
öyküsü, makat geliş, evde doğum sık görülen risk faktörleri
olarak bulunmuştur. Diğer risk faktörleri literatürde
belirtilmiş olmakla beraber evde doğumlarda daha yüksek
oranda kalça displazisi görülmesi doğum travması
ve/veya kültürel eksikliğe bağlı olabilir.
Çalışmamızda tespit edilen 142 GKD' li bebeğin
116(%81.6)'sına kundak yapılmakta idi (Resim 1). Çalışmamızda
bebekler yaş gruplarına göre ayrılmış ve
yapılan değerlendirmede 3 aylıktan sonraki yaşlarda
özelliklede 4 aylık bebeklerde kalça displazisi görülme
oranı anlamlı olarak (p=0.000) yüksek bulunmuştur. 4
aylık bebekler incelendiğinde tip IIb kalçaların oranının
yüksek olduğu görülmüş ve bu bilgiler ışığında kundak
uygulamasının kalça matürasyonunu önlediği çı-karımı
yapılabilir. Çalışmamızda dört haftalıktan büyük bebekler
ultrasonografi ile değerlendirilmiş ve diğer çalışmalardan
farklı olarak üç aydan büyük bebeklerdeki tip 2b
kalçalar da displazik olgulara eklenmiştir.
Çalışmamızda displazik kalçalar kendi içerisinde
değerlendirildiği zaman kız/erkek oranı 2.64/1 olarak
tespit edilmiştir. Sol kalça tutulumu (%6.6); bilateral
tutulum ve sağ kalça tutulumundan daha fazla olarak
tespit edilirken bilateral displazik kalça oranı(%3.5),
yalnızca sağ kalça displazisi olan (%2.5) bebeklerden
daha fazla olarak tespit edildi. Çalışmamız literatür ile
bu açılardan uyumludur.
Pozitif aile hikayesi, makat geliş ve ilk bebek olma
açısından değerlendirme yapıldığı zaman bu parametreler
ile GKD arasında anlamlı (p=0.000) ilişki tespit
edilmiş ve literatüre uygun olarak bu olgularda GKD nin
daha sık görüldüğü tespit edilmiştir.
Prematürüte geç kalça displazisi riskini arttırabilir25. Partenheimer çalışmasında prematürlerde GKD oranı daha yüksek olarak tespit edilmiş21, Timmler
yaptığı çalışmanın sonucunda prematür doğumun GKD
için risk faktörü olmadığı bildirilmiştir26. Sionek
prematürüte ile GKD arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığını
bildirmiştir27. Bizim çalışmamızda 7(%0.6)
prematür bebek mevcuttu ve bu beklerin hiç birinde
kalça displazisi saptanmadı. Çalışmamızda prematürüte
ile GKD arasında anlamlı bir ilişki kurulamamakla birlikte
(p=0.6006) sayının yetersiz olması değerlendirmenin
objektif olmasını engellemektedir.
İkiz gebeliklerde fetusun malpozisyonu ve uterusta
yeterli alan olmaması GKD için bir rik faktörü oluşturabilir.
Sionek çalışmasında çoğul gebelik ile GKD arasında
anlamlı bir ilişki kurulamadığını bildirmiştir27.
Czubak ikiz gebeliklerin GKD için bir risk faktörü olarak
kabul edilemeyeceğini belirtmiştir28. Çalışmamızda
24(%2.1) ikiz bebek mevcuttu, bu bebeklerin
4(%16.7)'ünde kalça displazisi tespit edildi. İkiz olmayan
bebekler ile karşılaştırıldığında anlamlı bir fark
tespit edilmedi (p = 0.510) bulunmuştur.
GKD açısından değerlendirildiğinde sezaryen; makat
geliş nedeni ile yapılmışsa bir risk faktörü olarak
kabul edilirken, tek başına sezaryen ile doğum bir risk
faktörü olarak kabul edilmemektedir. Uslu sezaryen ile
doğum yapan annelerin bebekleri ile normal doğum
yapan annelerin bebekleri arasında displazik kalçalar
açısından anlamlı fark olmadığını bildirmiştir23.
Çalışmamızda yer alan 1127 bebeğin; 131(%11.6)'i
evde doğum, 774(%68.7) sağlık kuruluşunda normal
doğum, 222(%19.7)'si ise sezayen ile doğum olarak
tespit edildi. GKD açısından değerlendirildiğinde normal
doğum ile sezaryen arasında anlamlı bir fark bulunamazken
evde doğumlarda kalça displazisinin daha fazla
görüldüğü bulunmuştur. GKD tespit edilen 142 bebeğin
27(%19)'si evde doğmuş bebeklerdi. Evde doğan tüm
bebeklerin %21'inde GKD tespit edilmişti. Evde doğum
olan bebekler GKD açısından diğer doğum şekillerine
göre anlamlı (p= 0.004) fark yaratmaktadır.
Bebeklerde GKD ile birlikte görülebilen kalkaneovalgus,
pes ekinovarus, metatarsus adduktus gibi ayak
deformiteleri ve tortikolis risk faktörleri arasında sayılabilir.
Çalışmamızda eşlik eden ortopedik hastalığı bulunan
bebekler ile ortopedik hastalığı olmayan bebekler
GKD açısından değerlendirildiğinde ek hastalık olan
bebeklerde GKD daha yüksek oranda görülmektedir.
Akraba evliği açısından değerlendirme yapıldığında
anne babası akraba olan 405(%35.9) bebeğin
50(%12.3)'sinde kalça displazisi tespit edildi ve GKD
açısından anne babası akraba olmayan bebeklere göre
anlamlı bir fark tespit edilmedi (p= 0.921). Bu konuda
daha geniş çalışmaların yapılması ve GKD'nin genetik
kökeninin araştırılması gerekliliği bilinen bir gerçektir.
Günümüzde güncelliğini korumaya devam eden
GKD tedavisinde ilk ve en önemli koşul erken tanıdır.
Çıkık olmadan asetabuler çatı değişikliklerinin klinik
olarak tespit edilemediği bilinmektedir. Günümüz koşullarında
ultrasonagrafi, erken tanıda en iyi yöntem olarak
görülmektedir. Ultrasonografik tarama çalışmalarının
maliyeti arttırmadığı gibi giderleri azalttığı bildirilmektedir29. Türkiye'de yılda yaklaşık 1.5 milyon canlı
doğum olduğu düşünülürse ultrasonografi ile büyük
oranda erken tanı koyma olasılığından bahsedebiliriz.
Yani ultrasonografinin rutin bir yöntem haline gelmesi
temel vurgumuzdur. Ancak bebek kalça ultrasonografisini
yapan ve değerlendiren hekim sayısının yetersiz
olduğu göz önüne alındığında, genel bir ultrasonografik
kalça tarama programını uygulamak olası olmayabilir.
Risk faktörü ve/veya pozitif fizik muayene bulgusu olan
bebeklerde seçici ultrasonografik kalça taraması yapılması
mevcut koşullarda uygulanabilecek en etkin tarama
yöntemi olarak görülmektedir. Ek olarak basın ve medya
yolu ile halkın eğitimine önem verilmesinin bazı alışkanlıkların
yıkılması açısından önemli olduğu kanaatindeyiz.