Nakil sonrası DM gelişme riski olan bireylerin
öngörülmesi, hastalara uygun tıbbi tedavinin seçilmesi,
hastaların düzenli ve yakın izleme alınması önemlidir.
YGDM gelişimi için ortaya konmuş risk faktörlerinin
göz önünde bulundurulması nakil öncesi klinik
değerlendirmede ilk önemli adımdır. Riskli hastaların
tedavi ve takiplerinin kişiye yönelik planlanması YGDM
riskini azaltacaktır. Bu da böbrek nakilli hastlarda hem
greft ömrünü hem de sağkalım süresini olumlu yönde
etkileyecektir.
Biz bu çalışmada; transplantasyon anındaki BKİ
düzeyleri YGDM sıklığını etkilerken böbrek nakli 2 yılın
sonunda kazanılan kilo oranlarının YGDM yi
etkilemediğini bulduk. Çalışmamıza gore YGDM için
diğer risk faktörleri: ileri yaş, ürik asit, LDL, CRP ve
HCV pozitifliği olarak tespit edildi.
Böbrek nakli hastalarında uzun dönem takiplerinde
DM gelişimi önemli bir komplikasyondur. Bu hasta
grubunda YGDM sıklığı çok iyi bilinmiyor, ancak farklı
kaynaklara gore bu oran nakil sonrası ilk yılda % 2–50
bildirilmiştir. Bu oranın bu kadar belirsiz olması DM
tanısı koymak için kullanılan tanı kriterlerinin
farklılığından dolayı olabilir. Biz bu çalışmamızda bu
oranı böbrek nakli sonrası ikinci yılın sonunda % 19.4
olarak bulduk.
Bazı çalışmalarda böbrek nakli sonrası DM
gelişiminde ailede DM öyküsünün önceden belirleyici
bir faktör olduğu belirtilmiş hatta bir çalışmada ailede
DM varlığının YGDM riskini 7 kat arttırdığı
gösterilmiştir10,11. Diğer bir bulgu ise 1. derece
akrabalarında DM olan kalp nakilli hastalarda DM
olmayanlara göre daha fazla YGDM gelişimidir. (sırası
ile %46 ya %15, p<0.05)12. Çalışma grubumuzda 175
olgunun 73 tanesinde (%42) de ailesinde DM öyküsü
vardı bunların 67'si (%93.3) Tip II DM idi. Ailede DM
öyküsü iyi bilinen bir risk faktörü olduğundan özellikle
yakın akrabalarında DM olan hastaların önceden
belirlenmesi nakil sonrası DM gelişimi açısından bu
hastaların daha dikkatli izlenmesi ve tedavilerini buna
göre planlanması gerekmektedir.
Obezite böbrek nakli olan hastalarda YGDM için
önemli bir risk faktörüdür, hem greft ömrünün hem de
sağkalım süresini olumsuz yönde etkilediğini gösteren pek çok çalışma vardır13,10. Buna karşın BKİ ile
nakil sonrası YGDM arasında zayıf bir ilişki olduğunu
saptayan çalışmalar da vardır14,11. Biz çalışmamızda
yüksek BKİ nin YGDM için önemli bir risk faktörü
olduğunu gösterdik. Böbrek nakli esnasında obez olan
hastaların (WHO kriterlerine gore BKİ> 25 kg/m2) nakil
sonrası takip döneminde YGDM riski normal kilolu
hastalara göre daha yüksektir13.
Önemli bir bulguda obez böbrek alıcıları, normal
kilolu hastalara gore inflamatuar yanıtı ve inflamatuar
belirteçleri daha yüksek olan hastalardır. Adipoz doku
adipositokin adı verilen çeşitli sitokinler salgılyan
endokrin bir dokudur ve bu sitokinlerin pek çok
metabolik etkileri vardır15. Adipoz doku aynı
zamanda periferik insulin direnci ve vasküler inflamatuar
belirteçlerinin artışından sorumludur. Biz bu çalışmada
böbrek nakli yapılan hastalarda YGDM, obezite ve CRP
düzeyleri arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki
tespit edilmiştir. CRP tek başına inflamatuar süreç
hakkında yeterli bilgi vermese de, en azından CRP
yüksekliği olan hastalarda inflamasyonun katkıda
bulunduğu yorumu yapılabilir. Ancak CRP yüksekliği
olmadan da subklinik, düşük dereceli inflamasyon
varlığı ekarte edilemez.
Böbrek nakli yapılan Hastalarda HCV enfeksiyonu
varlığı YGDM için potansiyel değiştirilebilir risk
faktörüdür. Böbrek nakli öncesi dönemde HCV
enfeksiyonunun başarılı tedavisi YGDM gelişme
sıklığını anlamlı düzeyde azaltacaktır10. HCV
enfeksiyonu varlığı karaciğerde insulin aktivasyonu
azalmasına bağlı olarak YGDM gelişiminde artışa neden
olmaktadır16.
Bazı araştırmalarda, DM gelişiminin böbrek nakilli
hastalarda uzun dönemde greft fonksiyonunu bozduğu,
nakil sonrası yaşam süresini etkilediğini ve greft kaybı
için bağımsız risk faktörü olduğunu göstermiştir17.
Sonuç olarak; böbrek nakli olan hastalarda nakil
esnasındaki BKİ, nakilden 3 yıl sonra alınan kilo
miktarına gore 3 yıllık takip sonunda YGDM oluşumu
için daha önemli bir risk faktörüdür. Böbrek nakli öncesi
risk faktörlerin iyi belirlenmesi ve bu risklerin titizlikle
organ naklinden itibaren ortadan kaldırılması greft
sağkalımını olumlu yönde etkileyecektir.