Fizyolojik olarak IGF-I büyüme hormonunun etkisinden sorumlu majör mediatördür. Hücre proliferasyonu ve farklılaşması üzerine güçlü bir etkisi vardır ve apopitozisin güçlü bir inhibitörüdür. IGFBP-3 ise apopitozisi uyararak IGFI’in mitojenik etkisini inhibe eden antiproliferatif etkiye sahip bir proteindir
2,5. IGF-IR, tirozin kinaz aktivitesine sahip bir hücre membran reseptörüdür. Herhangi bir nedenle IGF-IR aktive edilince, hücre içi tirozin fosforilasyon zinciri indüklenir ve bu da sonuçta hücre proliferasyonu ve transformasyonu için gerekli transkripsiyon faktörlerinin aktivasyonuna yol açar. Ayrıca anjiogenezis faktörlerini (Epidermal Growth Factor =EGF, Transforming Growth Factor =TGF-α) uyararak, yeni damar oluşumunu düzenleyip tümörün büyümesini başlatırlar
6. Son zamanlarda yapılan bir çok epidemiyolojik çalışmada yüksek serum IGF-I ve düşük IGFBP-3 seviyelerinin veya IGF-I/IGFBP-3 oranının yükselmesinin göğüs, prostat, kolon ve akciğer kanserleri gibi pek çok kanser için artmış risk ile ilişkili olduğu rapor edilmiştir.
IGF-I reseptörünün (IGF-IR) uyarılmasını antogonize eden veya IGFBP-3 fonksiyonlarını arttıran girişimlerin, insan kanseri modellerinde tümör hücre gelişimini durdurduğu gösterilmiştir. Bir çok tümör tipinde serum IGF-I düzeylerinin yükseldiği ve IGFBP-3 seviyelerinin de düştüğü tespit edilmiştir 2,4. Wu ve ark. 7 183 akciğer kanserli, 227 kontrol grubunda yaptıkları çalışmada IGF-I düzeyini ve IGFI/ IGFBP-3 oranını kanserli hastalarda kontrol grubuna göre daha yüksek olarak bulmalarına karşın aradaki bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığını, ancak ileri evre ve undiferansiye hasta grubunda olanlarda IGF-I düzeyini ve IGFI/ IGFBP-3 oranını erken evre ve iyi diferansiye olanlara göre daha yüksek olarak rapor etmişlerdir.
İlerlemiş prostat kanseri hastalarında benign prostat hiperplazili hastalara nazaran IGF-I serum seviyelerinin anlamlı ölçüde artmış, IGFBP-3 seviyelerinin de anlamlı ölçüde azalmış olduğu rapor edilmiştir 8-10.
IGF’lerin akciğer kanseri hücreleri için kuvvetli mitojen oldukları bilinmesine rağmen akciğer kanseri gelişimine etkileriyle ilgili kanıtlar yeterli değildir. Ancak yüksek IGF-I ve düşük IGFBP-3 düzeylerinin yüksek akciğer kanseri riski ile ilişkili olabileceği çalışmalarda gösterilmiştir 11.
Yüksek IGF-I seviyeleri ile 55 yaşından önce over kanser gelişimi riski arasında güçlü bir ilişki ortaya konmuştur 12. Endometrium kanserli kadınların serum IGF-I düzeylerinin, kontrol grubuna nazaran daha yüksek olarak bulunduğu belirtilmiştir 13. Serviks kanseri hücrelerinde IGF-I reseptör sentezinin artığı rapor edilmiştir 14. Lee ve ark. 15 20 mide adenokarsinom tanısı konmuş hastada serum IGF-I düzeyini, kontrol grubuna göre önemli derecede yüksek bulmuşlar ve operasyon sonrasında hastaların serum IGF-I düzeyinde anlamlı derecede düşme olduğunu rapor etmişlerdir.
Bizim yaptığımız çalışmada da serum IGF-1 seviyesi kontrol grubunun serum IGF-1 seviyesinden daha yüksek olmasına karşın aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. Aynı zamanda hasta grubunun serum IGFBP-3 seviyesi kontrol grubuna göre daha düşük olmasına karşın aradaki fark istatistiksel olarak farklı değildi. Fakat B semptomu olan NHL’lı hastalarda serum IGFBP-3 seviyesi B semptomu olmayan NHL’lı hastaların serum IGFBP-3 seviyesine göre daha düşük tespit edildi. LDH düzeyi yüksek olan grubun IGFI düzeyi, LDH düzeyi düşük olan gruba nazaran daha yüksek olarak bulundu. Ancak bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı.
Son dönemde yapılan bir çalışmada ise erken evre (Binet A) 77 kronik lenfositik lösemili hastanın tanı anında alınan serumlarında bakılan IGF-1 ve IGFBP-3 seviyeleri yaş ve cinsiyet uyumlu sağlıklı kontrol grubunun serum IGF-1 ve IGFBP-3 seviyesinden daha düşük olduğu gösterilmiştir 16. Fakat bu çalışmada serum IGF-1 ve IGFBP-3 seviyelerine ELISA yöntemi ile bakılmasına karşın bizim çalışmamızda IGF-I düzeyine IFA, IGFBP-3 düzeyine ise IRMA yöntemi ile bakıldı.
Serum IGFBP-3 düzeyi, seks, pubertal durum ve yaşla değişiklik gösterir. Serum konsantrasyonları doğumdan sonra puberteye kadar artar, pubertede tepe noktasına ulaşır ve sonraki dönemde giderek düşer. IGFBP-3 aynı zamanda nutrisyonel durumdan da etkilenir 17. IGF düzeyi için yaş önemli bir belirleyicidir. IGF-I konsantrasyonu doğumda düşüktür. Çocukluk ve pubertede iki ile üç kat artar, üçüncü dekatta ise tekrar düşmeye başlar. Serum IGF-I düzeyleri yaşlılarda, genç erişkinlere göre % 20-80 daha düşüktür. Bunun nedeni yaşlı bireylerin daha sedanter yaşayıp, daha az protein ve karbonhidrat tüketiyor olması ve daha da önemlisi yaşla birlikte GH salınımının azalmasıdır 18. Bizim çalışmada da sağlıklı kontrol grubunda yaş ile IGF-I ve IGFBP-3 düzeyleri arasında negatif bir korelasyon tespit edildi. Yani yaş arttıkça serum IGF-I ve IGFBP-3 düzeyleri azaldı. Buna karşın hasta grubunda bu negatif korelasyon hem serum IGF-I hem de IGFBP-3 için bozulmuştu.
Sonuç olarak lenfomalı hastalarda serum IGF-I düzeyi kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı olmasa da daha yüksek buna karşın IGFBP-3 düzeyi ise istatistiksel olarak anlamlı olmasa da daha düşük olarak bulunmuştur. IGF- 1 ve IGFBP-3’ün lenfomadaki rolünün tespiti için daha fazla vaka ile çalışmaların yapılması faydalı olacaktır.