Beta-laktamazlar, bakteriler tarafından kromozomlar, plazmidler ya da transpozonlar aracılığı ile sentez edilen ve beta-laktam antibiyotiklerdeki amid bağlarını parçalayan enzimlerdir. Pratikte ciddi sorun oluşturan Enterobacter, Pseudomonas, Serratia ve Citrobacter gibi Gram-negatif bakterilerin kromozomal beta-laktamazları indüklenebilir niteliktedir
5,6. Bu bakteriler, bazı beta-laktamlarla (ampisilin, 1. kuşak sefalosporinlerle) karşılaştıklarında hızla kromozomal beta-laktamaz sentezlerler (indüksiyon). Üçüncü kuşak sefalosporinler (sefoperazon, sefotaksim, seftriakson, seftazidim vs) kromozomal beta-laktamazları zayıf biçimde indüklerler. Bu antibiyotikler, başlangıçta bakterileri kolaylıkla öldürebilmesine rağmen bu bakteri topluluğu içinde fazla miktarda beta-laktamaz sentezleyen yapısal mutantlar öldürülemez ve infeksiyon bölgesinde kalırlar (seleksiyon). Zamanla karbapenemler hariç tüm beta-laktam antibiyotiklere dirençli hale gelirler
5-7.
P. aeruginosa hastane infeksiyonlarının üçte birinden sorumludur. P. aeruginosa’ya bağlı infeksiyonların tedavisinde, beta-laktamlara karşı direnç artan bir sorun olarak devam etmektedir. Dünya genelinde, P.aeruginosa'da indüklenebilir kromozomal beta-laktamazlar bulunmaktadır ve kullanılmakta olan tüm sefalosporinlere karşı direnç gelişebilmektedir 1,8.
Öztürkeri ve arkadaşları 9 tarafından yapılan bir çalışmada, 43 P.aeruginosa suşunun %26’sında İBL varlığı saptanırken, Gülay ve arkadaşları 10 150 P.aeruginosa suşunun %61.3’ünde İBL saptamışlardır. Şanlıdağ ve arkadaşları 11 standart disk yakınlaştırma metodu (SDYY) ve modifiye disk yakınlaştırma yöntemleri (MDYY) ile yaptıkları bir çalışmada ise, 71 P.aeruginosa suşunun sırasıyla %20 ve %31’inde İBL saptamışlar, suşların %13 ve %3’ünde İBL oranını şüpheli bulmuşlardır. Kandemir ve arkadaşları 12 ise çalıstıkları 13 P.aeruginosa suşunun 4’ünde (%30.7) kromozomal beta-laktamaz olduğunu göstermişlerdir. Gençer ve arkadaşları 13 ise 65 P.aeruginosa’nın %53’ünde İBL saptamışlar, ayrıca seftazidime dirençli olmayan 48 izolatın (%80) İBL açısından pozitif olduğunu bildirmişlerdir.
Bu çalışmada saptadığımız %82’lik İBL oranı diğer çalışmalarda belirtilen tüm oranlardan yüksektir. Bunun nedeni, çalışma metodu farklılığının yanında daha geç bir dönemde yapılmış olması, hastanemizin antibiyotik kullanım politikası ve bölgesel farklılıklar olarak yorumlanabilir. Saptanan İBL oranlarına en yakın oranlar Gençer ve arkadaşları 13 tarafından yapılan çalışmadaki oranlardır.
Sonuç olarak, hastane infeksiyonu etkeni olan Gram negatif bakterilerde İBL varlığının saptanması, tedavide kullanılacak antibiyotiklerin seçiminde önemli bir göstergedir. Her hastanede İBL salgılayan bakterilerin görülme sıklığı ve oranı bilinmelidir. Bu veriler ışığı altında, giderek büyük bir sorun oluşturan IBL pozitif beta laktamlara dirençli bakteri infeksiyonlarını önlemek için, standart infeksiyon kontrol önlemleri yanında, akılcı bir antibiyotik kullanım politikası belirlenmelidir kanısındayız.