Yaşamsal süreçler için kaçınılmaz karaciğer fonksiyonlarının artık yetersizliğini ifade eden karaciğer sirozu, birçok infeksiyöz ve metabolik etiyolojinin karaciğeri etkilemesi sonucu meydana gelen bir karaciğer yetmezliği durumudur. Birçok etiyolojik faktör karaciğere zarar verme ve sonuçta siroz oluşturabilmesi ile insan sağlığını tehdit etmektedir.
Ülkemizde karaciğer sirozu nedenlerinin; viral hepatitler (%60, HBV>HCV>HDV), kriptojenik (%16), alkol (%11), alkol ve viral hepatit birlikteliği (%4) ve diğer nedenler (%9) şeklinde sıralandığı bildirilmiştir 6. Biz de çalışmamız da, hastaları siroz etiyolojileri bakımından sınıfladığımızda %52.7 (n =40) viral hepatit, %25 (n =19) kriptojenik, %7.9 (n =6) alkol ve viral hepatit birlikteliği, %5.3 (n =4) sadece alkol kullanımına bağlı ve %9.1 (n =7) diğer sebepler şeklinde sıralandığını tespit ettik. Ülkemizde yapılan ve siroz etiyolojisinin araştırıldığı farklı çalışmalarda da viral hepatit sıklığının ilk sırada ve kriptojenik olguların ise ikinci sırada yer aldığı, alkol, alkol ve viral hepatit birlikteliğinin ve diğer etiyolojilerin ise değişen ağırlıkta etiyolojiye katıldığı bildirilmiştir 7,8. Sonuç olarak hem bizim çalışmamızda ve hem de diğer çalışmalarda siroz etiyolojisinde birinci sırayı kronik viral hepatitlerin özellikle de hepatit B’nin aldığı gözlemlendi.
Karaciğer sirozu, hastada birçok metabolik problem oluşturmakta ve bunların neticesinde ciddi komplikasyonlar ile bulgu vermekte ve hastanın mortalitesine sebep olmaktadır. Bu komplikasyonlardan en önemlilerinden bir tanesi hepatik ensefalopati gelişmesidir.
HE, sirozun kötü prognoz ile ilişkili sık görülen bir komplikasyonudur ve HE gelişmesi %64’e varan bir yıllık mortalite oranı ile en kötü prognozu gösterir 9. Hepatik ensefalopatinin farklı karaciğer hastalıklarında, değişik seyir ve özelliklerde ortaya çıkmasından dolayı bir sınıflama ihtiyacı doğmuştur. Hepatik anormalliğin göz önüne alındığı sınıflama sistemine göre Tip A (Alfa HE, akut karaciğer yetmezliği), Tip B (Hepatoselüler yetmezlik olmaksızın portal sistemik bypass) ve Tip C (Siroz ve portal hipertansiyon varlığı) olarak adlandırılan alt gruplar tariflenmiştir 10. Bizim çalışmamıza aldığımız 119 atağın 4 tanesi Tip A grubunda ve geri kalan 115 tanesi ise Tip C grubunda yer almaktaydı.
Daha önceden hastaneye yatan hastaların yaklaşık olarak %40’ı 1 yıl içerisinde yeni bir hepatik ensefalopati atağı nedeni ile hastaneye kabul edilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde hastaneye başvuran hastalarda mortalite oranı %7 ile %15 arasındadır. Tekrarlayan HE siroz komplikasyonları açısından yaşam kalitesi bakımından bozulma ile ilişkilidir. Buna ek olarak özellikle hastaneye yatışı gerektiren nüks; kalıcı bilişsel bozuklara sebep olabilmektedir 11. Bizim serimizde ise 18 hasta toplam 57 ensefalopati atağı ile kliniğimize yatırılarak tedavi altına alınmıştı. Bu da bize bazı hastaların birden çok kez atak ile başvurduğu göstermektedir.
Karaciğer sirozlu hastalarda hepatik ensefalopatiyi presipite edici faktörlerin araştırılması amacıyla Öztürk ve arkadaşları 12 tarafından yapılan bir çalışmada; hepatik ensefalopati tanılı 81 olgu presipite edici faktörler açısından incelenmiş ve sonuç olarak sıklık sırasına göre %33 infeksiyonlar, %25 konstipasyon, %12 elektrolit imbalansı, %9 hepatoselüler kanser (HCC), %7 gastrointestinal sistem (GIS) kanaması ve %14 diğer nedenler olarak saptandığı raporlanmıştır. İnfeksiyonlar içinde ise en sık neden olarak spontan bakteriyel peritonit (%36) tespit edildiği belirtilmiştir. Magsood ve arkadaşları 13 tarafından yapılan bir çalışmada ise hepatik ensefalopatiyi presipite edici en sık faktör olarak infeksiyonlar (%44), GIS kanaması (%38) ve konstipasyon (%38) raporlanmıştır. VergaraGomez ve arkadaşlarının 14 yapmış olduğu calışmada en sık presipitan faktör olarak infeksiyonlar (%22), diüretik kullanımı (%21) ve GIS kanama (%21) belirtilmiştir. Biz de bu çalışmamızda en sık presipite edici faktör olarak infeksiyon varlığını tespit ettik. Buna sebep olarak da sirozlu hastalarda immün sistem yetersizliğinin ana faktör olduğu düşünüldü. Yine tekrarlayan ensefalopati atağı ile kliniğimize kabul edilen grupta da en sık presipitan faktör olarak infeksiyon varlığı tespit edildi.
Amonyak yüksekliğinin artmış infeksiyon riski ile beraber olduğu bu durumun nötrofil kemotaksis ve fagositoz fonksiyonlarında azalmaya sekonder olduğu bildirilmiştir 15. Borzio ve arkadaşları 16 tarafından yapılan ve karaciğer sirozlu hastalarda meydana gelen infeksiyonların araştırıldığı bir çalışmada en sık idrar yolu infeksiyonu tespit edildiği, ardından assit infeksiyonu, kan ve solunum sistemi infeksiyonları tespit edildiği bildirilmiştir. Yine karaciğer sirozlu hastalarda infeksiyon sıklığı ve lokalizasyonlarının araştırıldığı bir çalışmada spontan bakteriyel peritonit olgularının daha fazla oranda görüldüğü, ardından idrar yolu infeksiyonu, pnömoni, deri ve yumuşak doku infeksiyonlarının ve spontan bakteriyemi vakalarının görüldüğü bildirilmiştir 17. Bizim çalışmamızda infeksiyon olguları içerisinde en sık olarak spontan bakteriyel peritonit varlığını, ardından gastroenterit, pnömoni, idrar yolu infeksiyonu geliştiğini tespit ettik.
Sonuç olarak karaciğer hastalığı zemininde gelişen önemli komplikasyonlardan biri olan hepatik ensefalopati, tekrarlayabilen, tedavisi oldukça güç ve bazen ölümcül olabilen bir klinik durumdur. Bu nedenle presipitan nedenlerin iyi bilinerek önlem alınması, hastaların uygun tedavilerini aksatmamalarının sağlanması klinik kötü gidişatın önüne geçecektir.