Meme absesi çocuklarda oldukça nadir görülür
5-7. Yapılan diğer retrospektif çalışmalar sadece yenidoğanları değil daha büyük infantları da dahil etmelerine rağmen vaka sayıları çok azdır. Bu çalışmalarda YDM’i ve meme absesinin ne sıklıkla görüldüğüne dair bilgi bulunamadı. İlimizde geleneksel yöntemlere bağlı oluştuğunu düşündüğümüz yenidoğan mastiti sıklığı %0,03 olarak tespit edildi.
Meme hipertrofisi bebeğin cinsiyetinden bağımsızdır, gestasyon yaşı ya da doğum ağırlığına göre farklı boyutlarda olabilir. Genelde doğumdan birkaç gün sonra başlar ve en geç 6. ayda spontan kaybolur. Fizyolojik meme hipertrofisi genellikle bilateral ve simetriktir, meme başı akıntısı sütsüdür, pürülan değildir, eritem ya da hassasiyet yoktur 1,4.
Hipertrofi gelişmiş meme dokusunun ovma ya da masaj gibi nedenlerle travmatize edilerek doku bütünlüğü bozulması sonucu meme başı derisinden cilt florasının veya diğer mikroorganizmaların girerek duktal kanallar aracılığıyla retrograd şekilde ilerlemesi ile meme parankiminde enfeksiyon meydana gelmesi neticesinde mastit geliştiği düşünülmektedir 5-10.
Bebeklerde mastit genellikle tek taraflıdır ve lokalize kalır 5-7. Karakteristik klinik özellikleri memede belirgin hassasiyet, eritem ve endurasyondur 6. Bül, fistül gibi ilişkili cilt lezyonları olabilir 8. Aksiller lenf düğümleri büyüyebilir 4. Mastitli bebeklerin yarısından fazlasında fluktuasyon veren abseler gelişir 4. Pürülan meme başı akıntısı vakaların yaklaşık % 20'sinde görülür 7. Huzursuzluk, ateş yüksekliği ve toksik görünüm hastaların % 30’unda mevcuttur 2,9. Ayırıcı tanıda meme hipertrofisi, hemanjiyom ve lenfanjiyom (kistik higroma) aklımıza gelmelidir 10.
Neonatal mastitlerin yaklaşık %50'sinde meme absesi gelişir. Bizim çalışmamızda da bu oran %50’dir. YDM’i daha çok term bebeklerde görülür. Pretermlerde daha nadir görülmesi, meme dokusunun gelişmemesi ile ilgilidir. Fizyolojik meme hipertrofisinin kızlarda ikinci haftadan sonra başlayıp daha uzun sürmesi nedeniyle meme absesi kızlarda daha fazla görülür. Erkek kadın oranı yaklaşık 1/2-3.5 tir 5,8-10. Bizim çalışmamızda da sonuçlar benzer oranlarda olup erkek/kız oranı 1/2’dir. Meme absesi olan iki hastamız da kız bebektir.
Tanı koymak için laboratuvar değerlendirmesi gerekli değildir. Ancak ek değerlendirme ve tedavi yönetimine rehberlik etmeye yardımcı olur. Lökositoz ve CRP yüksekliği olguların %50-70’inde görülür 2,9. Tedaviye yanıtı izlemek için WBC değeri kullanılabilir WBC değerleri başlangıçta yüksek ve tedaviye rağmen beklenildiği gibi düzelmiyorsa bebeğin kliniğine göre gerekirse lomber ponksiyon yapılabilir. Neonatal mastitli 41 hastalık retrospektif bir seride (WBC değeri 15,000/mm3) WBC sayısı %46 oranında artmıştır 2. Çalışmamızda endurasyonlu meme abseli hastamızda WBC değeri yüksek (19500) ve CRP pozitif iken, fluktuasyon veren meme abseli hastamızda ise yalnızca CRP yükselmiş idi. Antibiyotik tedavisine tüm bebekler olumlu yanıt verdi. Lomber ponksiyon yapılması gerekli görülmedi.
Kan kültürü antibiyogram sonucuna göre, klinik gereklilik de varsa tedavi değişikliği yapılabilir. Mastit ile ilgili yapılan çalışmalarda alınan kan kültürlerinin ancak %4'ünde üreme saptanmıştır 2,8,14. Çalışmamızda ise sadece bir vakada kan kültüründe S. aureus üremiş, üç vakada kan kültürü alınmamış, diğer iki vakada da üreme olmamıştı. YD döneminde meme apsesi ya da YDM tanısı ile yatırılan hastalardan, antibiyotik tedavisine başlamadan önce kan kültürü alınması gerekir. Çalışmamızın retrospektif bir çalışma olması nedeniyle, hastaların kayıt altına alınmış anamnez bilgileri ve tetkik sonuçlarına dayanarak veriler oluşturuldu. YDM’lerinin genellikle lokal seyretmesi, komplikasyonların nadir görülmesi, alınan kan kültürlerinin sadece %4’ünde üreme saptanması gibi nedenlerden dolayı diğer hastalardan kan antibiyotik tedavisi başlanmadan önce neden kan kültürünün alınmadığı tartışıldı.
Mümkünse, patojeni (direkt olarak) varsa meme drenajı veya apse sıvısından izole etmeye çalışılmalı ve Gram boyaması ile kültürü yapılmalıdır 2,7,16. Drenaj sırasında, meme tomurcuğuna hasar vermemek için dikkatli olunmalıdır 4. Hastalarımızın ikisinde meme absesi vardı ve dren yerinden alınan örnek kültüründe S. aureus ve K.pneumonia tespit edilmiştir. S. aureusa bağlı abselerde, gövdede özellikle periumblikal ve perineal bölgelerde püstüler veya büllöz lezyonlar görülebilir 5. Fluktuasyon veren meme abseli hastamız geldiğinde vücudunda büller ve püstüler lezyonlar mevcut idi. Kan kültüründe üreme olmadı, ancak apseden alınan kültüründe S. aureus ve K. pneumonia üredi. Klinik değerlendirme, tanı koymada en önemli basamaktır. Fluktuasyonlu olgular meme absesi tanısı kolayca alırken, sadece endurasyon varsa (bazen fluktuasyon olmayabilir) ultrasonografi ile de bakmak gerekir. Mastitli meme ultrasonografisinde ekojenite artışı izlenirken, meme absesi ultrasonografisinde; hiperekoik veya hipoekoik avasküler kitle görünümü olur 10,15.
Hastalarımızın birisinde fluktuasyon mevcut olup ultrasonografi ile ileri incelemeye gerek görülmemiş, ikisinde ise endurasyon bulgusu nedeniyle hastalara çekilen meme ultrasonografisinde abse olduğu görülmüştür.
Semptomlar, başlangıç yaşı, klinik bulgular yönüyle gram negatif basil ve anaerob etkenlere bağlı olarak gelişen meme enfeksiyonları, stafilokoksik enfeksiyon bulgularına benzerdir. Ancak salmonella suşları ile enfekte olmuş olgularda gastrointestinal bulgular da görülebilir 16. Bizim vakalarımızda bu tarz bulgular gözlenmedi.
Olguların %83-88’inden sorumlu etken S. aureus’tur 7,18. Nadir olan diğer etkenler E.coli, Klebsiella, Shigella, Salmonella ve Pseudomonas gibi gram negatif organizmalardır 10. Anaerob peptostreptokok, stafilokokkus epidermidis grup D ve B streptokok ile oluşan enfeksiyonlar da bildirilmiştir 10,17.
Vakalarımız yenidoğan olduğundan, yenidoğan sepsisine yönelik ampisilin ve aminoglikozid tedavisi başlanmış idi. Hastalarımızdan üçüne ampisilin ve gentamisin, birisine oral amoksisilin klavulonikasit, birisine püy kültürü ampisiline dirençli olduğundan sefazolin ve gentamisin, diğer birisine ampisilin sulbaktam ve amikasin tedavisi başlanmış ve tüm hastalardan tedaviye yanıt alınmış idi.
Enfeksiyon çoğunlukla lokalize kalır. YDM ya da meme abselerinin en sık gelişen komplikasyonu sellülit olmakla birlikte nadir olarak da fasiit, osteomyelit, sepsis, menejit, beyin absesi gelişebilir. Sellülit %5-10 oranında görülür, genellikle lokalize kalır, nadiren omuz ve batına yayılabilir 2,10-12. Subklinik mastitli hastalarda infantil kolik düşündürecek kadar huzursuzluk ve aşırı ağlamalar olabilir 13.
Geç dönem komplikasyonları kesin veriler olmasa da meme hipoplazisi, asimetrisi, uygun tedavi edilmiş olgularda bile skar gelişimi şeklinde belirtilmiştir 10. Çalışmaya dahil edilen hastalarımızın bir tanesine drenaj yapıldı, kontrol muayenesinde hastanın memesinde skar gelişimi yoktu.