Çalışmaya katılan 377 ebeveynin %80,9’u anne, %35,8’i ilköğretim ve altı, %25,5’i üniversite ve üzeri eğitim mezunu, %59,9’unun gelir seviyesi 5000 TL’nin altına idi. FK geçiren çocukların %58,6’sı erkek, yaş ortalaması 32.65 ±15,83 ay, median 30 aydı. Anne yaşı ortalaması 31,17± 5,38 yıldı (minimum: 21, maksimum 48, median 30 yaş). Ebeveynlerin %54,4’ü ev hanımı, %22’si memur, %82,5’i şehir merkezinde yaşıyordu. Katılımcıların sosyodemografik bulguları tablo
1’de verilmiştir.
Ebeveynlerin %44,3’ünün ateşi alından, %41,6’sının koltuk altından ölçtüğü, en sık kullanılan ölçüm aracının dijital ve infrared cihazlar olduğu öğrenildi. Kaç dereceyi ateş olarak nitelendirdikleri sorulduğunda hastaların yarısı 38°C cevabını vermiştir. Katılımcıların %48’i ateş anında ilk olarak çocuklarının giysilerini çıkarttıklarını, %26,8’ i ise ateş düşürücü verdiklerini belirttiler. Periferik soğutma yaygın olarak uygulanırken, %44,6’sı tüm vücut soğutması ve doğru uygulama olarak %48,8’i ılık su kullanıyordu. Ateş fobisi değerlendirmek ve hastalık öngörüleri için yöneltilen sorularda ateşli durumda ilk akla gelen hastalıklar bademcik iltihabı ve grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonları idi. Düşmeyen ateşte ailelerin %91,5’i çocuklarının havale geçireceğini, %31’i beyin hasarı kalacağını, %9’u ise öleceğini düşünmüşlerdir.
Ateş düşürücü tercihlerinde katılımcıların %84,6’sı doza dikkat ederken, %43,2’si kiloya göre doz ayarlaması yaptığını, %68,2’si doktorun önerdiği ilacı kullandıklarını belirttiler. En sık tercih edilen ateş düşürücü ibuprofen ve parasetamolün oral formuydu. Tablo 2’de katılımcıların ateş hakkında bilgi, tutum ve düşünceleri detaylı olarak verilmiştir.
FK durumundaki inanışlar ve tutumlar sorgulandığında en sık kasılma ve titreme, gözlerde sabit noktaya bakma ve ağzından köpük gelmesi olarak nitelendirdikleri görüldü. Katılımcıların büyük çoğunluğu (%64,7) çocuklarında zeka geriliği kalacağını düşünmekte idi. Çocukların %66,8’inde FK’nın tekrarladığı ve %24,1’ine antinöbet ilaç veya profilaksi aldıkları saptandı ve bunların %51,6’sına çocuk nörologları tedavi başlanmıştı. Ateşli havale hakkında bilgi, inanç ve tutumlar tablo ttable3>3’te sunulmuştur.
Eğitim durumunun artması ile ateşin nereden ölçüldüğü, ateş durumunda ilk akla gelen hastalıklar, düşmeyen ateşte ilk yapılanlar, parasetamol veya ibuprofen kullanımı, kaç derecenin ateş kabul edildiği ve ilaç dozuna dikkat etme alışkanlığı arasında anlamlı fark saptanmamıştır (p >0,005). Dört ve üzeri çocuk sahibi olma, civalı termometre kullanımı, direk elle ateş ölçme, oral ateş düşürücüler haricinde fitil uygulama, nöbet esnasında panik yapma, reçetesiz eczaneden ateş düşürücü alma, ilacın dozunu ateşin şiddetine göre ayarlama alışkanlığı eğitim seviyesinin artmasıyla azalmaktadır.
Çocuğun cinsiyetine göre değerlendirildiğinde erkek çocukları nöbet geçirdiğinde ebeveynlerin daha çok paniğe kapıldıkları, düşmeyen ateşte evde izlenmek yerine hemen doktora götürdükleri ve kızlara oranla 2 kat daha fazla fitil uygulandıkları görülmüştür. Ağızdan ve makattan ölçüm yapılan 7 hastanın tümü erkektir.
Anne ve babalar karşılaştırıldıklarında çok çocuk sahibi olan ailelerde acile annelerin daha çok başvurduğu izlenmiştir (p =0,006). Annelerin babalara oranla daha fazla civalı termometre kullandıkları, ilacın dozunu ateş yüksekliğine göre ayarladıkları, eczaneden reçetesiz ilaç temin ettikleri görülürken, babaların daha fazla fitil uyguladıkları, sadece el yüz yıkayarak periferik soğutma yaptıkları saptanmıştır. Annelerin ateş ve febril konvülziyona yaklaşım hakkında bilgileri doktor ve hemşirelerden alırken, babaların daha çok kulaktan dolma bilgileri edindikleri izlenmiştir (p =0,002). Çalışma sonucunda istatistiksel anlamlılık saptanan durum ve alışkanlıklar tablo 4’te verilmiştir.
Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 4: Ateş ve febril konvülziyon durumunda gözlenen tutum ve davranışların anne baba olma durumu, çocuğun cinsiyeti ve eğitim durumuyla ilişkisi. |