Polio olgularının eradike edilmesinden sonra GBS gevşek paraparezinin en sık rastlanılan nedeni haline gelmiştir ve insidansı düşük olmakla birlikte gençlerde ortaya çıkan kalıcı sakatlığın toplam etkisi, önemli bir sağlık sorunudur
7. GBS’nun heterojenliği ve kesin tanı koydurucu standart bir testin bulunmaması hastalıkla ilgili popülasyon çalışmalarında karışıklığa yol açmaktadır. Hastane tabanlı bu çalışmada Kartal Eğitim Hastanesi’nde takip ve tedavileri düzenlenen, son üç yıl içinde gördüğümüz GBS olguları sıklık, klinik ve prognostik faktörler açısından geriye dönük ve ileriye dönük olarak değerlendirildi. Ülkemizde GBS hakkında yeterli epidemiolojik ve klinik çalışmalar olmadığı için hastalık hakkındaki bilgilerimiz ve yeni tedavi stratejileri literatür ışığında tartışıldı.
GBS, ender olmakla birlikte sporadik olarak ortaya çıkmaktadır, küçük epidemiler bildirilmiştir 8. Nörolojik belirtilerin ortaya çıkmasından önceki ay içinde, sıklıkla enfeksiyon (solunum veya gastrointestinal sistem enfeksiyonu) öyküsü bir kuraldır ve GBS oluş sıklığında sonbahar ve kış mevsimlerinde artış vardır 9–12. Aslında GBS insidansında yaz aylarında büyük bir artış görülen Çin’in kuzeyi dışında, hastalığın insidansında tutarlı bir mevsimsel özellik yoktur. Bu tür bir artış, o bölgede GBS patogenezinde mevsimsel bir enfeksiyonun rol oynadığını kuvvetle düşündürmektedir 13. GBS olgularında, kısa bir süre önce geçirilmiş Campylobacter enfeksiyonuna ilişkin serolojik ispatların sıklığı , %26 ile %36 arasında değişen oranlarda rapor edilmektedir 14,15. Campylobacter lipopolisakkarid glukokonjugatlarının akson hücresi ya da Schwan hücresi glukolipitleriyle epitopları paylaştığı, otoimmün yanıtları uyararak nöropatiye neden olduğu öne sürülmektedir 14–16. Gastrointestinal enfeksiyon sonrası gelişen GBS olgularının yaklaşık üçte birinde aksonal yıkım ilerlemektedir 17. Bizim çalışmamızda literatürdeki bazı raporlara benzer biçimde GBS oluşumunda zamansal bir ilişki tespit edilemedi. Çalışmamızdaki veriler GBS’nun yaz aylarında artış olduğunu desteklemekteydi ve bunun da o süreçte meydana gelen gastrointestinal enfeksiyonlarla ilişkili olduğu düşünüldü 1. Diğer dikkati çeken bir husus ta Campylobacter enfeksiyonu sonrası gelişen 3 GBS olgusunun 2’sinde elektromyografi bulgusu olarak aksonal yıkım izlendi. Literatür verilerinden 17 yüksek bir oran olmasına rağmen sayı azlığı nedeniyle istatistiksel bir karşılaştırma yapılamadı.
Daha öncesinde yapılan çalışmalarda GBS olgularında cinsiyet ve yaş farklılığına işaret eden raporlar vardır 10,18. İlerleyen yaşla birlikte hastalığın insidansında doğru orantılı sayılabilecek bir artış görülmektedir; bu artış, yaşlılarda azalan bağışıklık baskılayıcı mekanizmalar ve bunun sonucunda otoimmün hastalıklara karşı artan yatkınlıkla uyumludur. Erkekler hastalığa kadınlara göre daha sık tutulmaktadır ve oran 1,25 : 1’ dir 19. Bizim çalışmamızda da benzer biçimde erkeklerde daha fazla sıklıkta gözlenmekteydi ve diğer çalışmalarda olduğu gibi yaşla GBS arasında doğrusal bir ilişkinin varlığı tespit edildi 9–11,18,20–24. GBS olgularının çoğu kabul edilen tanı kriterlerine uymaktadır ancak ne yazık ki bu klinik tanımlama bir grup heterojen patolojik durumu kapsamaktadır 5. Akut enflamatuvar demiyelinizan poliradikülopati, geri kalanın da akut motor ya da motor ve duyusal, aksonal nöropati olduğu düşünülmektedir 14. Ayrıca, popülasyon çalışmalarının hiç biri GBS’nun farklı alt tiplerini ayırt etmeye yetecek bir şekilde düzenlenmemiştir 6. Bizim çalışmamızda da miyelopati(n=2), kronik enflamatuvar demiyelinizan nöropati(n=4) olgularının önceleri GBS yanlış tanısıyla takip edildiği gözlendi. Bu olgular çalışma dışına alınmakla birlikte hastane tabanlı ve tek merkezli bu çalışmamızda alt grupları ayırt edecek yeterli sayıda hastamız olmadığı için istatistiksel değerlendirme yapılamadı. Yalnızca sıklık oranı tespit edildi.
Geniş hasta serileri, popülasyon çalışmaları ve geniş kapsamlı kontrollü çalışmalar aşağıdakilerin prognoz açısından olumsuz faktörler olduğu tutarlı bir şekilde ortaya koymuştur: ileri yaş, geçirilmiş gastrointestinal enfeksiyon, Campylobacter enfeksiyonu için serolojik kanıtlar ya da gaita kültürü kanıtları, ağır akut hastalık (yapay solunum gereksinimi ya da üst ekstremitelerde ileri derecede güçsüzlük) akson dejenerasyonuna ilişkin elektrofizyolojik kanıtlar ve plazma değişimi ya da intravenöz immünglobulin tedavisinin yapılmamış olması 14,25,26. İleri yaş grubunda hastalar daha kötü belirtilerle gelmekte ve hastalık daha ağır seyretmektedir. Çok değişkenli analizlerde prognozu etkileyen tek faktörün yaş olduğu gözlenmiştir 6,20,22. Bizim çalışmamızda olguların %71,4’ünde hastalığın hafif formu izlenirken 4 (%28,6)’ünde ağır seyrettiğini bulduk. Benzer çalışmalarda hafif olgularla ilgili oranlar %19–24 arasında değişen oranlarda rapor edilmekteydi 6,22,25. Çalışmamızda hastalığın şiddeti ile yaş ve cinsiyet arasında bir ilişki tespit edilemedi. Benzeri biçimde yaş ve cinsiyetin prognozu belirlemede etkisi olmadığı gözlendi.
Klinik bulgularla ilgili veriler daha çok hafif veya orta seyirli vakalara dayandırılırken, GBS’na ait tedavi protokolleri daha çok ağır vaka alt gruplarıyla sınırlıdır 6,27,28. Hastalığın başlangıcından sonra nörolojik kusurun doruğa çıktığı andan itibaren başlayan durulma evresi son derece değişkendir, birkaç gün de birkaç hafta da sürebilir. Bu süre ilerleme evresinde veya başka bir ifadeyle ilk evrede plazma değişimi ve intravenöz immünglobulin kullanımıyla oldukça kısalmıştır 29. Hastanemizin hitap ettiği hasta potansiyeli ve yapısı itibariyle sosyal güvence yokluğu önemli bir problemdir. Bu yüzden hastalarımızın takibinde adı geçen tedavi yöntemlerinden yeterince faydalanma olanağımız olmamıştır. Üçü yoğun bakım ihtiyacı ile yoğun bakım ünitesinde takip edilen dört vakada intravenöz immünglobulin tedavi uygulanmış ve diğer vakalarla karşılaştırıldığında tedavi protokolleriyle prognoz arasında istatistiksel bir ilişki kurulamamıştır. Tedavi gruplarını değerlendirme için hasta sayısının azlığı ve hasta kriterleri aynı özellikte olmayan hastaların değişik tedavi almaları bu çalışmanın kısıtlılıkları olarak göze çarpan hususlardır. GBS ile ilgili klinik ve prognostik verilerin değerlendirilmesinde daha büyük ve çok merkezli ya da toplum tabanlı çalışmalara ihtiyaç vardır.