Son zamanlarda yayınlanan araştırma yazılarında HPV B19’ un vasküler ve kollajen dokuları tutan çeşitli otoimmun hastalıkların, akut ve kronik artritlerle birlikte artraljilerin etyopatogenezinde rol alabileceği ileri sürülmüştür
3-6. HPV B19 genomu kemik iliği, karaciğer, sinovial zar hücresinde gösterilmiş olmasına rağmen, bu yapılarda ortaya çıkabilecek otoimmün olayın nasıl başladığı ve neden geliştiği hala bilinmemektedir
7-9. Bazı poliartralji veya poliartritli hastaların serumlarında HPV B19 viremisinin olduğunu gösteren anti-HPV B19 IgG/IgM antikorları gösterilmesine rağmen bu hastalardaki klinik tabloların iyi seyir gösterdiği ve kendini sınırladığı bildirilmiştir
10. Ayrıca çocuklarda juvenil idiopatik artrit hastalığından ayırt edilemeyecek şekilde kronik artrit tablosuna yol açabilen HPV B19 enfeksiyon tablosu da bildirilmiştir
11. İlginç olan diğer bir özellik, sağlıklı normal bireylerin sinovial dokularında yapılan bir araştırmada HPV B19 un viral DNA yapısının izole edildiğinin gösterilmesidir
12. Fibromyalji, juvenil romatoid artrit ve romatoid artrit hastalarını içeren bir diğer çalışmada, bu hastaların serumlarında anti-HPV B19 IgG seviyelerinin normal sağlıklı gruptan belirgin olarak yüksek olduğu ve kas ve iskelet sisteminin bu grup hastalıklarında HPV B19 un etiolojide rol oynayabileceği ileri sürülmüştür
13. HPV B19 enfeksiyonu ile oluşan klinik semptomların araştırıldığı bir çalışmada, bu hastaların %61,9 unda artralji ve miyalji semptomlarının olduğu gösterilmiştir
14.
RR-MS hastalarının profilaktik tedavisinde kullanılan interferon beta içeren ilaçlarında bu hastalarda belirgin artralji semptomu oluşturduğu bilinmektedir 15. Bununla birlikte RR-MS hastalarında EDSS skorunun yükselmesi ile ortaya çıkan sakatlık durumuna bağlı olarak fonksiyonel kapasitelerinin azalması ile birlikte yaygın kas ve eklem ağrılarının oluştuğu bilinmektedir. Bu nedenle çalışmaya alınan hastaların hiçbiri interferon beta tedavisi almıyordu ve fonksiyonel kapasite kayıpları yüksek olmayan EDSS 3’ ün altında olan hastalardı.
Aynı zamanda HPV B19 enfeksiyonu herhangi bir klinik semptom vermeden geçirileceği gibi basit bir grip klinik tablosu ile de seyredebilir. Japonya da normal popülasyondaki kişilerin serumlarında anti-HPV B19 antikor seropozitifliğinin araştırıldığı bir çalışmada %30-40 oranında pozitif sonuç saptandı 16. 46 MS hastasının serumlarında anti-HPV B19 IgG ve IgM antikorlarının ölçüldüğü bir çalışmada, MS hasta grubunun serumlarında bu antikorlar hem normal sağlıklılardan hem de diğer nörolojik hastalığı olanlardan daha yüksek düzeyde bulundu. Fakat bu seviyelerin hastalığın akut alevlenmeleri ile bir ilişkisinin olmadığı gösterildi 17.
Çalışmamızda kontrol grubundaki kişilerin serumlarında anti-HPV B19 IgG ve IgM antikor pozitifliği yaklaşık %75 oranındaydı. Bu oran Japonya da bildirilen sağlıklı popülasyondaki orandan yaklaşık iki kat daha fazlaydı. Bu oran bölgemizdeki kişilerin HPV B19 ile daha sık karşılaştığını göstermesi bakımından anlamlı olmakla beraber kontrol grubundaki sayının popülasyon değerlendirmesi açısından çok az olduğu da dikkate alınmalıdır. Türkiye de böyle bir çalışma verisine ulaşamadığımız için kendi ülkemiz verileriyle karşılaştıramadık. RR-MS hasta grubunda anti-HPV B19 IgG ve IgM antikor seviyeleri kontrol grubuna göre yüksek seviyelerde olmasına karşın istatistiksel olarak anlamlı değildi. Kontrol grubunda da seropozitifliğin yüksek olması bölgemizde ki RR-MS hastalarında artralji semptomlarında ve hastalığa katkısı konusunda HPV B19 antikorlarının etkinliğinin olamayacağı sonucunu düşündürmektedir.
Sonuç olarak MS hastalarında yorgunluk (fatigue) şikayetinden sonra ikinci sıklıkta gözlenen artralji semptomunun etyopatogenezinin araştırılmasında daha fazla sayıda hasta grubuyla birlikte ülkemizdeki normal bireylerde HPV B19 seropozitifliğinin araştırıldığı geniş kapsamlı araştırmalara ihtiyaç olduğu aşikardır.