Kronik inflamatuar demiyelinizan polinöropati (CIDP); spesifik kliniği, elektromyografi (EMG), beyin omurilik sıvısı (BOS) ve histolojik bulguları olan, patogenezinde immun mekanizmaların rol aldığı nadir bir hastalıktır
1. Tanı için klinik önemlidir ek olarak EMG, patoloji, BOS bulgularından ikisinin varlığında kesin tanı, birinin varlığında olası tanı konulur
2. CIDP tedavi yaklaşımlarının farklı olması nedeniyle diğer nöropati formlarından ayırımı şarttır ve tedavi edilebilen nöropati formlarından en sık görülenidir
1. CIDP tanısı, demiyelinizan nöropatiye yol açan diğer nedenlerden olan hipotiroidizm, böbrek yetmezliği, HIV enfeksiyonu, bağ dokusu hastalığı, nedeni bilinmeyen gamopati (MGUS), malignite ve toksik maddelerle karşılaşma yoksa düşünülmelidir
1-4.
CIDP, diabetes mellitus (DM) tanılı bireylerde nondiyabetiklerden 11 kat fazla görülmekte 5 ve diyabetin CIDP’ye predispozisyon oluşturduğu öngörülmektedir. Konvansiyonel semptomatik diyabetik nöropatinin patofizyolojisinde rol alan nedenler; nöral iskemi, metabolik atıkların birikimi, immun ve inflamatuvar mekanizmalardır ve sık görülen nöropati formları simetrik sensorimotor polinöropati, mononöropati, otonomik nöropatidir, trunkal radikulopati ve proksimal motor nöropati iken, CIDP ise, nispeten daha az görülen ve patogenezinde otoimmun mekanizmaların rol aldığı öne sürülen demiyelinizan polinöropatidir 4,6,7. CIDP’yi, diyabette en sık görülen ve aksonal tutulumla giden simetrik sensorimotor polinöropati formundan ayırmak güçtür.
DM sıklığının batılı ülkelerde ortalama % 1 olduğu ve diyabetiklerin yaklaşık % 45’inde periferik nöropati gelişebildiği bildirilmektedir. Başka bir deyişle DM periferal nöropatilerin en sık sebebidir 8. Günümüzde, Dünya genelinde, 150 milyon insanın DM tanılı olduğu ve bu sayının 2025 yılında 300 milyona ulaşabileceği düşünülürse sorunun büyüklüğünü anlamak güç olmamaktadır 9.
Patofizyolojisinde immun mekanizmaların rol alması nedeniyle CIDP tedavisinde kontrollü klinik çalışmalarla IVIG, kortikosteroid ve plazmaferezin etkinliği ortaya konulmuştur 2,3,10. Tedaviye dirençli olgularda azothioprin, siklosporin, siklifosfamid, interferon, etanercept gibi immunmodülatör ajanların yararlı etkileri bildirilmiştir 2,3,6.