Bare sklera yöntemi ile yapılan piterjium ameliyatında nüks
%30-70 oranındadır
15.
Nüks oranını azaltmak için değişik yöntemler
denenmektedir. Bunlar konjonktival otogreft, amniotik
membran transplantasyonu ve adjuvant ajan (mitomisin C, 5-
floraurasil, tiotepa ve beta radyasyon) uygulamasıdır 16,17.
Adjuvant ajanlara bağlı görmeyi tehdit edebilecek
komplikasyonlar oluşabilir. Bu komplikasyonlar skleral
nekrozis, enfeksiyöz skleritis, iritis, sekonder glokom, korneal
ödem ve korneal perforasyondur 18. Bu komplikasyonlar
erken dönemde veya geç dönemde ortaya çıkabilir. Bundan
dolayı bu hastaları uzun sure takip etmek gerekmektedir.
Amniyotik membran transplantasyonuna bağlı HCV,
HBV ve HİV kontaminasyonu olabilir ayrıca bu yöntem hem
pahalı hem de her yerde uygulanamamaktadır. Ayrıca amniyotik membranı skleral yatağa sütüre etmek daha zor ve
daha fazla zaman almaktadır.
Konjonktival otogreft yöntemi güvenli ve etkili bir
yöntemdir. Üst kapak altından konjonktival otogreft alınması
ilerde olası glokom operasyonu için dezavantaj oluşturabilir.
İleri yaş grubunda glokom riski artmaktadır. Bu hastaların bir
kısmına glokom ameliyatı gerekebilir. Üst konjonktivadan
alınan konjonktival otogreftle yapılan piterjium ameliyatı
sonrası nüks oranı %5.3 olarak bildirilmiştir 19,20. Bizim
çalışmamızda da nüks oranını %7.1 olarak bulduk. İki yöntem
nüks açısından karşılaştırıldığında arada fazla fark olmadığı
görülmektedir.
Bizim hastalarımızdan iki tanesinde sembleferon gelişti.
Sembleferon gelişimini kapak serbest kenarının greft alınan
bölgeye temas etmesine veya greft alınan bölgede oluşan aşırı
fibröz dokuya bağlı olabileceğini düşündük. Bu iki hasta yan
bakışlarda oluşan diplopiden rahatsızdılar. Bunlara
sembleferon ayrılması ve mitomisin C uygulandı, bu hastaların
1 yıllık takiplerinde sembleferon nüks etmedi. Mitomisin C
sembleferon gelişen kapak bölgesine uygulandı. Takiplerimiz
sırasında mitomisin C uyguladığımız hastalar da herhangi bir
komplikasyonla karşılaşmadık. Dellen gelişen iki olgu suni
gözyaşı verilerek tedavi edildi. Donör sahada aşırı fibröz doku
gelişen hastalarda uzun süre devam eden sulanma, batma ve
kızarıklık oluştu. Bu hastalar 3 ay süreyle düşük potentli
steroid damla kullandı. Üç ay sonra sulanma ve kızarıklık
geçti, fakat hastaların hala batması devam etmekteydi. Batma
içinde suni gözyaşı reçete edildi.
Bu yöntem üst kapak altından alınan konjonktival
otogreft yöntemi ile kıyaslandığında nüks oranı birbirine yakın
olmasına rağmen postoperatif komplikasyon oranı yüksektir.
Bu komplikasyonlardan dolayı hastaları uzun süre takip ve
tedavi etmek gerekmektedir. Alt temporal bölgeden alınan
konjonktival greft yöntemi ile yapılan piterjium ameliyatının
üst kapak altından alınan konjonktival greft yöntemine bir
üstünlüğü yoktur. Litaretür tarandığında üst temporalden
alınan konjonktival otogreftli hastalarda sembleferon ve donör
bölgede aşırı fibröz doku gelişimi bildirilmemiştir.
Hem üst hemde alt temporelden alınan konjonktiva
otogrefti ile yapılan piterjium ameliyatı uzun zaman
almaktadır. Bu yöntemi temporal yerleşimli piterjium
hastalarına uygulanamaz. Bu yöntemi glokomu ve piterjiumu
olan hastalarda uygulayabiliriz. Glokom riski olmayan primer
piterjiumlu hastalarda bu yöntemi uygulamanın bir avantajı
görülmemektedir. Kesin karara varmak için daha fazla sayıda
hastaya ve uzun süreli takip be gerekmek duyulmaktadır.