HZ’in yıllık insidansı %0.19-0.24 arasındadır
7. HZ sonrası PHN, hastaların %10-15’inde gelişir. PHN gelişimi yaşla artar. Örneğin 75 yaş üstünde yaklaşık %75 geliştiği bildirilmiştir
8. PHN kronikleşebilir ve birçok tedavi yaklaşımı bulunmaktadır. Hastaların çoğunlukla yaşlı ve sistemik hastalığı bulunması tedavi sırasında sorunlar çıkarabilmektedir.
Olgumuzda klinik olarak ensefalit gelişmiş olabileceği düşünülerek antiviral ve antibakteriyel tedavi verildi; fakat bu, laboratuvar sonuçlarında gösterilemedi. Tanıyı doğrulamak için elektroensefalogram ve manyetik rezonans görüntüleme hastanın genel durumu kötü olduğu için yaptırılamadı.
Hastanın çekilen acil BBT’nde bilateral enfarktüs görülmesi ve kontrol BBT’nde kronik enfarktüs gelişimi, vertebrobaziler sistemde oklüzyona neden olan emboli düşündürdü ki, bu sistemde meydana gelen iskemik infarktların %40’ını embolilerin oluşturduğu bildirilmektedir. HT en önemli önlenebilir risk faktörüdür. İskemik lezyonlar oluşturmasının birkaç mekanizması bulunmaktadır. Bunlardan biri de HT’un genellikle büyük ekstraserebral arterlerden başlayan aterosklerotik proçesi hızlandırmasıdır. Bu alanlarda oluşan plaklar emboli kaynağı olabilmektedir9.
İskemik enfarktlardan korunma şekli iskemik kalp hastalıklarıyla benzerlik göstermektedir. Primer önlemde hedef, semptomlar ortaya çıkmadan risk faktörlerini kontrol altına almaktır. Bu önlemler HT’un kontrolü, aterosklerotik hastalık tedavisi (antiagreganlar, serum lipid düzeyini düşürücü ilaçlar) ve kardiyoembolik (Atriyal fibrilasyon vb.) risk kaynağı olan hastalarda antikoagülan tedavidir10.
Sonuç olarak, PHN’li hastalarda genellikle başka bir sistemik hastalık bulunmaktadır, olgumuzda da HT öyküsü bulunmaktaydı; fakat düzenli ilaç kullanımı mevcut değildi. Tuzsuz diyet verilen hastanın klinikteki takiplerinde TA yüksekliği tespit edilmemişti. HT’u bulunan hastaların düzenli olarak antiagregan ve antihipertansif tedavi almaları, serebral iskemik enfarktüs riskini azaltmak için gereklidir.