Antibakteriyel ajanların uygunsuz kullanımı mikroorganizmalara
karşı direnç oluşumunun hızla artmasına
neden olmaktadır. Özellikle hastane infeksiyonlarında
önemli bir etken olan P.aeruginosa ile oluşan
infeksiyonların tedavisi her geçen gün daha önemli bir
sorun oluşturmaktadır
2,14,15. Nozokomiyal etkenlerde
antibiyotiklere direnç oranı hastane dışı
infeksiyon etkenlerine göre daha yüksektir. Bu fark, özellikle antibiyotik kullanımının yaygın olduğu yoğun
bakım ünitelerinde belirgin olarak ortaya çıkmaktadır
16.
Pseudomonas aeruginosa, genetik olarak birçok
antibiyotiğe karşı doğal dirençli olmasının yanı sıra
uygunsuz antibiyotik kullanımına bağlı olarak çoklu
dirençli suşlar ortaya çıkabilmektedir6. Bu suşlar
ampisilin ve 1. kuşak sefalosporinler gibi bazı betalaktamlarla
karşılaştıklarında hızla kromozomal betalaktamaz
sentezlerler. Ortamda düşük düzeyde penisilin
veya sefalosporinlerin varlığında enzim sentezinde
yüksek düzeyde artış olabilmesi nedeniyle
karbapenemler, IV kuşak sefalosporinler ve temosilin
dışındaki tüm beta-laktam antibiyotiklere direnç gelişmektedir14,17.
Bu beta-laktamazlara bağlı direnç oranları, antibiyotik
kullanım özelliklerine bağlı olarak ülkelere, bölgelere,
hatta hastanelere göre farklılıklar göstermektedir.
Ülkemizde yapılan çeşitli çalışmalarda Çelik ve
ark.7 klinik örneklerden izole ettikleri P.aeruginosa
suşlarının % 82'sinde, Özgenç ve ark.12 % 77'sinde,
Oldacay ve ark.18 % 60'ında, Ekşi ve ark.14
%52.9'unda, Yücesoy Dede B6 ise % 40'ında İBL
varlığını pozitif olarak bulmuşlardır. Yurtdışında yapılan
benzer çalışmalarda da P.aeruginosa suşlarında
İBL varlığı ülkemizde olduğu gibi yüksek olarak bildirilmiştir.
Bu çalışmalardan; Dunne ve ark.19 % 85.8,
Wolska ve ark.20 ise % 98.5 oranında İBL varlığı
bildirmişlerdir.
Gayyurhan ve ark.11 yaptıkları bir çalışmada
antibiyotik direnç oranlarını imipeneme % 20,
amikasine % 21, siprofloksasine % 42, gentamisine %
51, seftazidime % 52, aztreonama ise % 54 olarak tespit etmişlerdir. Özdemir ve ark.16
piperasilin/tazobaktama % 23, amikasine % 24,
seftazidime % 36, sefepime % 43, siprofloksasine %
44, aztreonama % 48, levofloksasine % 50,
gentamisine % 52 ve imipeneme % 54 oranında direnç
bildirmişlerdir. Yücesoy Dede B.6 ise çalışmasında;
seftazidime % 24, sefepime % 46, imipeneme % 37,
piperasilin-tazobaktama % 38, amikasine % 29,
gentamisine % 58, trimetoprim-sulfametaksazole % 87,
aztreonama % 53, siprofloksasine % 52 oranında direnç
saptamıştır. Benzer çalışmalarla karşılaştırıldığında
antibiyotiklere direnç oranlarımızın genel olarak
uyumlu, ancak imipenem direncinin önemli oranda (%
71) yüksek olduğu görülmüştür. Bunun nedenleri arasında
suşların çoğunlukla yoğun bakımdan izole edilen
dirençli suşlar olması ve hastanemizde uzun süreden
beri imipenemin yoğun olarak kullanılması düşünülmektedir.
Çalışmamızda P. aeruginosa suşlarının örneklere
göre dağılımı incelendiğinde yoğun olarak trakeal
aspirat, daha sonra yara, kan ve idrar örneklerinden
izole edildiği görülmüştür. Ülkemizde yapılan çalışmalarda
da P.aeruginosa sıklıkla trakeal aspirat, idrar ve
yara yeri kültüründen izole edilmektedir16.
Hastane infeksiyonu etkeni P.aeruginosa
suşlarında İBL varlığının saptanması tedavide kullanılacak
antibiyotiklerin seçiminde önemli bir göstergedir.
Bu nedenle her hastanede, İBL salgılayan suşların
oranları bilinmelidir. Sonuç olarak, hastanemizde
P.aeruginosa suşlarında yüksek İBL üretim sıklığı ve
antibiyotik direnci nedeniyle ampirik tedavi planlanırken
bu bulguların dikkate alınması yarar sağlayacaktır.