Servikal kanser dünya üzerinde kadın populasyonu açısından
ikinci en yaygın kanser tipidir ve kadınlarda kansere
bağlı ölümlerin en sık ikinci nedenidir. Bütün kanser
ölümlerinin yaklaşık %10’undan sorumludur
10.
Günümüzde moleküler teknoloji destekli epidemiyolojik
çalışmalar HPV enfeksiyonlarının servikal kanser gelişimindeki
ana rolünü kanıtlamıştır
6,11. En
karsinojenik HPV genotipi HPV tip 16’dır ve bütün
servikal kanserlerin %55-60’ından sorumludur. İkinci
sırada HPV genotip 18 gelmektedir ve servikal kanserlerin
%10-15’inden sorumludur
12.
Kolombiya merkezli Latin Amerikalı kadınlar arasında
yapılan bir çalışmada, normal servikal sitolojiliye
sahip kadınlarda HPV oranı %14,5 ile %16,6 oranında
tespit edilmiştir13.
Koyuncu14 tarafından 2006 yılında yapılan bir
çalışmada normal sitoloji gösteren pap smearli kadınlarda
HPV genotip dağılımı araştırılmış, %52,9 ile HPV
genotip 16 birinci sırada bulunurken, HPV genotip 18
%29.14 ile ikinci sırada, daha sonra azalan sıklıklarla
HPV genotip 52 ve 45 bildirilmiştir. Anormal sitolojili
kadınlarda ise en sık HPV tipi olarak %52,9 ile HPV
genotip 16 bulunmuş, sonra sırasıyla %22 ile HPV
genotip 18, %11,8 ile HPV genotip 52 tespit edilmiştir.
Ergünay ve ark.15 2007 yılında yaptıkları
karsinojenik riskli ve sınıflandırılamayan riskli genotiplerin
sıklığı çalışmasında, HPV DNA tespit edilen
hastaların 22’sinde (% 78,6) HPV 16, 18, 31, 45, 56, 59,
olası risk taşıyan 2 hastada HPV genotip 53, (% 7,1) 4
hastada (%14,3) ise sınıflandırılamayan HPV 6, 54, 72,
81 genotipini tespit etmişlerdir.
ABD’de yapılan HPV prevalansının yaşlara göre
değerlendirildiği bir çalışmada HPV prevalansı 14-19
yaş arası %24,5, 20-24 yaş arası %44,8, 25-29 yaş arası
%27.4, 30-39 yaş arası %27.5, 40-49 yaş arası %25.2 ve
50-59 yaş arası %19.6 olarak bulunmuştur. Buna göre
HPV prevalansının 20-24 yaş arasında en yüksek olduğu
görülmektedir. Bu da cinsel aktivitenin en yoğun olduğu
dönemle uyumlu olup 40 yaştan sonra belirgin bir şekilde
azalmaktadır16. Bizim çalışmamızda HPV DNA
pozitifliğinin yaş ile ilişkisi istatistiksel olarak anlamlı
bulunmamıştır.
Rotell-Martins ve ark.17 Brezilya’da yaptıkları
bir araştırmada karsinojenik riskli HPV tiplerinin
prevalansının sigara kullananlarda kullanmayanlara göre
belirgin derecede yüksek olduğunu bulmuşlardır. Sigara
ve HPV infeksiyonu birlikteliğinin servikal
intraepiteliyal neoplazi gelişiminde, birbirlerinin etkilerini
arttırdığı düşünülmektedir18. Koyuncu14 ve
Eren19 yaptıkları çalışmada oral kontraseptif kullanımı
ile HPV enfeksiyonları arasında anlamlı bir ilişki
bulamamışlardır.
Diane ve ark.’nın20 yaptıkları çalışmada da HPV
ile oral kontraseptif kullanımı arasında anlamlı bir ilişki
tespit edilmemiştir.
Çalışmamızda sigara kullanımı, oral kontraseptif
kullanımı, cinsel ilişki süresi, kadın hastalığı öyküsü ve
parite sayıları ile HPV pozitifliği arasındaki ilişki
istatiksel olarak anlamlı bulunmamıştır.
Biyopsi sonuçlarına göre, kondiloma aküminatalı
olgularımızda HPV DNA %2,1 (n=3) oranında pozitif
bulunmuştur. HPVpozitif olarak tespit edilen hastaların
birinde üç çeşit yüksek riskli HPV DNA (genotip 16, 56,
59) birlikte tespit edilirken diğer bir olguda düşük riskli
HPV DNA genotip 6 tespit edilmiştir.
Yapılan çalışmalarda kondiloma aküminatanın daha
çok Tip 6 ve 11 ile ilişkili olduğu gösterilmiş olup 42
olguluk bir derlemede, nüks oranı % 66, malign transformasyon
oranı ise % 56 olarak bildirilmiştir21.
Yaptığımız smear testinde yüksek grade squamöz
intraepitelyal lezyon (HSIL) ve düşük grade squamöz
intraepitelyal lezyon (LSIL) olgusu tespit edilmezken,
ASCUS pozitif olgularda da HPV DNA pozitifliğine
rastlanmamıştır.
Karsinojenik riskli genotiplerin sıklığının bilinmesi,
kalıcı HPV enfeksiyonlarının saptanması ve çeşitli yöntemlerle
HPV DNA nın ve genotiplerinin belirlenmesi,
servikal kanserlerin önlenmesinde, takip ve tedavilerinde
oldukça önemlidir.
Sonuç olarak yöremizde tespit ettiğimiz HPV DNA
pozitifliği ülkemiz verileri ile karşılaştırıldığında yüksek
denilebilecek bir orandadır. Sitolojik takibin yanında
moleküler testler de takipte oldukça önemlidir. Ayrıca
belirlenen genotipler gelecekte ülkemizde de yapılması
gereken rutin aşılama çalışmalarında kullanılacak
genotiplerin önceliğini belirlemede yararlı olacaktır.