Psikiyatri hastalarında, hastalığın teşhisine göre değişen derecelerde gerçeği değerlendirme yetisi bozulur ve farkındalık değişik düzeylerde azalır. Hastalığın getirdiği birtakım yüksek riskli davranışlar, enfeksiyonlara karşı kendini koruyamama, kalabalık servislerde tedavi ediliyor olmak horizontal geçiş riskini arttıran durumlardan birkaçıdır. Amerika’da 2003 yılında Rosenberg ve ark.
8 tarafından yapılan bir çalışmada ciddi akıl hastalarında HBV, HCV ve HIV enfeksiyonu prevalansının genel populasyondan daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Hughes ve ark.’larının
9 2016’da yaptıkları meta-analiz çalışmasına göre, Amerika ve Avrupa gibi HBV, HCV ve HIV enfeksiyonları prevelansının düşük olduğu bölgelerde psikiyatrik hastaların prevelansının genel populasyona göre yüksek olduğu, ancak Afrika (HIV için) ve Asya (HBV ve HCV için) gibi prevelansın yüksek olduğu bölgelerde ise oranların genel populasyondan düşük olduğu bildirilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde bipolar hastalar arasında yapılan bir çalışmada, HCV sıklığı % 7.1 olarak tespit edilmiş ve bu oranın genel populasyona göre yüksek olduğu bildirilmiştir
10. Ülkemizde Sezak ve ark.
11 tarafından 2009 yılında yatarak tedavi gören 1343 psikiyatrik hastada yapılan çalışmada, HBsAg, anti-HBs, anti-HCV pozitifliği sırasıyla % 2.7, % 30.5 ve % 1.8 olarak bildirilmiştir. Aynı çalışmada 134 bipolar hasta arasındaki HBsAg, anti-HBs, anti-HCV pozitifliği sırasıyla % 3, % 27.6, % 0.7 olarak rapor edilmiştir. Kuloğlu ve ark.
12 2006 yılında 255 psikiyatrik hasta üzerinde yapmış oldukları çalışmada, HBsAg, ve anti-HCV seropozitiflik oranlarını sırasıyla % 1 ve % 2.7 olarak tespit etmiştir. Bizim çalışmamızda bipolar bozukluk tanılı 624 hasta değerlendirildi ve HBsAg, anti-HBs, anti-HCV sıklıkları sırasıyla % 3, % 42.9 ve % 0.5 olarak tespit edildi. Bipolar bozukluk tanılı hastalarda tespit edilen HBsAg ve anti-HCV sıklığı, Türkiye’nin batısında bulunan bir hastanede Sezak ve ark. tarafından yapılan çalışmanın sonuçları ile uyumlu olduğu tespit edilirken, anti-HBs oranları ise çalışmamızda daha yüksek saptandı. Hastanemizde bulaşıcı hastalıklar açısından sürekli sürveyans uygulanmakta, kan yolu ile bulaşan enfeksiyonlardan korunma ile ilgili hastalar bilgilendirilmekte ve hastalar için servis koşullarının iyileştirilmesi gibi düzenlemeler uygulanmaktadır. Yapılan bu uygulamalar çalışma hastalarında tespit edilen düşük hepatit sıklığını açıklayabilir. Yaş gruplarına göre değerlendirildiğinde 20 yaş altı grupta anti-HBs pozitifliğinin anlamlı derecede (p<0.001) yüksek olduğu saptandı. Bu durum, yaklaşık 20 yıl önce (1998) HBV aşısının ulusal aşı programına alınması ve tüm yeni doğan bebeklerin aşılanıyor olması ile açıklanabilir.
Bu çalışmanın kısıtlılıkları; çalışmaya dahil edilen hastalarda akut ve kronik enfeksiyon ile taşıyıcılık durumunu gösteren parametrelerin analiz edilememesi ve anti-HBs pozitif hastalarda aşı ya da geçirilmiş enfeksiyona bağlı bağışıklık ayrımını yapan testlerin uygulanamamasıdır.
Sonuç olarak, bu çalışma ile elde edilen bulgulara göre bipolar bozukluk tanılı hastalar arasında HBV ve HCV enfeksiyon sıklığının normal populasyon ile benzer olduğu tespit edildi. Risk altındaki bu hasta gruplarında bulaş riskini azaltmak için gereken önlemler alınmalı, rutin serolojik testler yapılmalı ve hepatit B enfeksiyon serolojisi negatif olduğu tespit edilen hastalar HBV aşı programına dahil edilmelidir.