Endometrium hiperplazileri karsinoma dönüşüm riski taşımaları açısından önemlidir. Sitolojik atipisi olmayan hiperplazilerin %2’den azı ortalama 10 yıl içinde karsinoma ilerlerken, atipili hiperplazilerin %23’ü ortalama dört yıl içinde karsinoma ilerler
2,16.
Kendall ve arkadaşlarının 16 yaptığı bir çalışmada endometrium hiperplazilerinde tanı koyan kişinin kendisiyle veya değerlendirme yapan diğer bir patologla arasındaki uyumluluk araştırılmıştır. Tanı veren beş patolog arasındaki en düşük uyum atipili hiperplaziler için bulunmuştur. Bu nedenle tedavilerinin faklı olması ve prognozu etkilemeleri açısından karsinoma dönüşüm riski taşıyan hiperplazilerin doğru tanısı önemlidir.
Yaklaşık 80 yıl önce Warburg’un tanımlamasıyla, kanser hücrelerinin çoğalmasının, artmış glukoz metabolizması ile desteklenen, enerji ilişkili bir süreç olduğu ortaya konulmuştur 17,18. Daha sonra yapılan bir çok çalışmada da hücrelerin glukozu alabilmesi için glukoz taşıyıcılarının aracılık ettiği belirlenmiştir 5. Malign hücrelerdeki yüksek enerji ihtiyacını karşılamak için glukoz kullanımında artış, taşıyıcı proteinlerin de artışını gerektirmektedir 19,20. Bu artışın belirlenmesi, malign hücrelerin saptanmasında önemli ve esas bir yöntem olabilir. Özellikle GLUT-1’in birçok tümörde glukozun hücre içine geçişinden sorumlu olduğu ve daha agresif tümörlerde daha fazla glukoz ihtiyacı bulunduğundan GLUT-1 pozitifliğinin kötü prognozu gösterdiği sonucuna varılmıştır 5,11.
Wang ve arkadaşlarının 9 endometriumda yaptıkları bir çalışmada, proliferatif, sekretuar ve atrofik endometrium ile basit ve kompleks hiperplazili olgularda GLUT-1 ile boyanma görülmediği bildirilmiştir. Fakat tüm atipili hipeplaziler ve adenokarsinomlarda değişen derecelerde pozitiflik saptanmıştır 21. Çalışmamızda proliferasyon ve sekresyon fazı ile hiperplazilerde GLUT-1 pozitifliğinin karsinom ile karşılaştırılmasında anlamlı fark bulunurken (p<0,05), proliferasyon fazı ile hiperplaziler ve sekresyon fazı ile basit hiperplazi arasında GLUT-1 boyanması açısından anlamlı fark görülmedi (p>0,05). Fakat sekresyon fazı ve kompleks hiperplazi arasındaki boyanma şiddeti anlamlıydı. Bu durum, sekresyon fazındaki proliferasyonun düşük oranı nedeniyle glukoz ihtiyacınında az olmasına bağlanabilir.
Haber ve arkadaşlarının 22 kolorektal karsinomlarda yaptığı bir çalışmada, benign kolon epiteli ve tübüler adenomlarda GLUT-1 pozitifliğine rastlanmazken karsinoma dönüşüm riski yüksek villöz adenomlarda fokal pozitiflikler saptanmıştır. Ayrıca malign hücrelerin %50’den fazla olduğu GLUT-1 pozitif olgularda 2-3 kat daha yüksek mortalite oranı belirlenmiştir. Aynı şekilde over yüzey epiteli ve benign over tümörlerinde GLUT-1 negatif bulunurken, borderline olanların %80’inde ve karsinomların %90’nında pozitiflik saptanmıştır 8,21. Dikkat çekici bir nokta da karsinomlarda borderline olgulara göre GLUT-1’in daha şiddetli boyanma göstermesidir 23.
Endometriumda menstrüel siklus boyunca karakteristik morfolojik değişiklikler ortaya çıkar. Epitel ve stroma hücrelerindeki proliferatif aktivite, sekresyon fazında daha az görülür. 24. Günümüzde Ki-67 PI çeşitli neoplastik ve nonneoplastik dokularla normal dokularda hücre proliferasyonunu değerlendirmek için yaygın olarak kullanılmaktadır 10,13,24. Yapılan bir çalışmada Ki-67 PI endometriumun bazal tabakasına göre fonksiyonel tabakasında daha yüksek bulunmuştur. Aynı zamanda proliferasyon fazında, sekresyon ve menstrüasyon fazından belirgin derecede daha yüksek olduğu da belirlenmiştir 15. Nisolle ve arkadaşlarının 24 yaptığı çalışmada ise proliferasyon fazında (%35.7±4.9), erken, ara ve geç sekresyon fazlarından (%12.7±6.0) daha yüksek Ki-67 PI bulunmuştur. Reprodüktif ve postmenopozal endometriumlarda yapılan diğer bir çalışmada da en yüksek pozitiflik %29.7 ile proliferasyon fazında bulunmuş, en düşük reaksiyon ise sekresyon fazında gözlenmiş olup postmenopozal endometriumda Ki-67 PI %17.9 olarak belirlenmiştir 25. Aynı konuda yapılan diğer çalışmalarda erken proliferasyon fazında yüksek olan Ki-67 PI’nin geç proliferasyon fazında pik yaptığı ve sekresyon fazında azalarak sıfıra indiği saptanmıştır 11,12,24. Bu sonuç, proliferasyon fazında ortaya çıkan doku artışının yetişkinlerdeki en hızlı fizyolojik proliferatif durum olmasına bağlanabilir 26.
Çalışmalarda endometriumdaki bu değişikliklerin hormonal kontrol altında olduğu belirlenmiştir. Yüksek Ki-67 PI’nin proliferasyon fazındaki yüksek östrojen ve progesteron reseptör varlığı ile birlikte olduğu ve yüksek değerin proliferasyon fazında östrojenin aktivitesine bağlı olduğu belirtilmiştir 11,24,26. Bu durum östrojenik uyarım altındaki hiperplazilerde görülen yüksek Ki-67 PI ve dolayısıyla karsinom riskindeki artışı açıklayıcı niteliktedir. Ayrıca hiperplazilere göre karsinomlarda daha yüksek bulunan Ki-67 PI, atipili kompleks hiperplazilerle adenokarsinom olgularının ayırımında yararlı olabilir. Aksoy ve arkadaşları 27 yaptıkları bir çalışmada tanı ve ayırım güçlüğü oluşturan atipili kompleks hiperplazi ve adenokarsinom olgularında proliferasyon belirleyicilerinin çalışılmasının bu olgulara yaklaşımda faydalı olabileceğini bildirmişlerdir. Çalışmamızda da Ki-67 PI, sekresyon fazına göre, proliferasyon fazı hiperplaziler ve karsinomda daha yüksekti. Aynı zamanda proliferasyon fazı ve hiperplazilere göre karsinomda anlamlı farklılık vardı.
Diğer organ karsinomlarında yapılan çalışmalarda olduğu gibi endometrium karsinomlarında da Ki-67 PI’nin tümörün histopatolojik tip, derece ve evresi ile ilişkili olduğu saptanmıştır. 26,28,29.
Çalışmamızda endometriumun proliferasyon fazı, sekresyon fazı ve hiperplazilerinin endometrioid karsinom ile karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı (p<0,05) bir şekilde GLUT-1 ve Ki-67 pozitifliğinde artış bulundu. Ayrıca GLUT-1 pozitifliği ve Ki-67 PI arasında pozitif korelasyon da saptanmış olup, bu özellik hiperplazi ile adenokarsinomun ayırıcı tanısında kullanılabilecek yardımcı bir yöntem olabilir.
Teşekkür: Bu çalışma FÜBAP proje No: 860 ile desteklenmiş olup, bu destekleri nedeniyle teşekkür ederiz.