1956 yılında ilk olarak Hicks
7 radyolusen sklerotik alan içeren kemik kistlerini “sinoviyal kemik kisti” olarak tanımlamış, 1966 yılında Crabbe
8 “intraosseoz ganglion” terimini kullanmıştır. Patogenezi tartışmalı olup, oluş mekanizmasına göre iki farklı teori ileri sürülmüştür. Birinci teoriye göre; mezenkimal hücrelerin sinoviyal hücrelere metaplazisi sonucu veya mekanik stres sonrası kemik nekrozuna bağlı oluştuğu belirtilmiş, buna “primer veya idiopatik intraosseoz lezyon” denmiştir. İkinci teoriye göre ise; yumuşak dokudaki ganglionlar kemiği penetre ederek intraosseoz ganglion oluşumuna neden olduğu belirtilmiştir
1,2<,r6>.
İntraosseoz ganglion kistleri benign yapıda olup, genellikle uzun kemiklerin epifiz ve metafizlerinde görülürler. Alt ekstremitede özellikle ekleme yakın kalça, diz, ayak bileği kemiklerinin subkondral bölgesinde görülürler 2. Sakamoto ve ark. 9 yayınladıkları 17 vakalık serilerinde; 9 vakanın 6 tanesinin alt ekstremite de yük taşıyan uzun kemiklerde olduğunu, üst ekstremite de ise en sık el bileği karpal kemiklerinde gözlendiğini belirtmişlerdir. Schajowicz ve ark. 2 ise 88 vakanın yalnızca 16’sında karpal kemiklerde (skafoid, lunat, triquatrum, kapitat) gözlendiği bildirilmiştir.
Tanı; hastanın öyküsü, fizik muayene ve görüntüleme yöntemleri ile konur. Ağrı belirgin tek bulgu olup, fiziksel aktivite ile artar. Ayrıca eklem çevresinde şişlik ve hassasiyet görülebilir. Travma öyküsü belirgin değildir. Direkt radyografide genellikle subkondral kemikte etrafı sklerotik olan oval veya yuvarlak litik lezyon gözlenir. Sıklıkla osteoartrite bağlı subkondral kistler başta olmak üzere, basit kemik kistleri, anevrizmal kemik kistleri, Kienböck hastalığı, osteoid osteoma ve osteoblastom gibi hastalıklarla karışabilir. Ayırıcı tanı için bilgisayarlı tomografi ve MRG genellikle gereklidir 2,9. Najd Mazhar ve ark. 10 semptomatik olup cerrahi düşünülen hastalarda sintigrafinin spesifik rolü olduğunu bildirmişlerdir. Biz, MRG'nin tanıda yeterli olduğunu düşündüğümüz için bilgisayarlı tomografi ve sintigrafiyi rutin kullanmadık.
Tedavide altın standart küretaj ile birlikte çökme kırığı oluşumunu engellemek amacıyla yapılan greftlemedir. Bununla birlikte karpal kemiklerde greft yerine kemik çimentosu (kalsiyum fosfat) kullanımı da bildirilmiştir 11<-r14>. Chen ve ark. 13 otojen greftleme ile birlikte otojen pıhtı kullanımının kemik iyileşmesinde daha etkin olduğunu bildirmişlerdir. Medial malleolde gözlenen olgumuza küretaj sonrası greftleme ve gergi bandı ile internal tespit uyguladık. Ek morbidite oluşturmamak için otogreft yerine spongioz cips allogreft kullandık. Bu olgumuzda, hem kırık oluşma riskini azaltmak hemde erken yük verilmesinin sağlanması amacıyla gergi bandı yöntemi ile internal tespit uyguladık. Lunat kemikte gözlenen intraosseöz ganglion kist vakamızda ise, küretaj sonrası demineralize kemik matriks kullandık. Sunduğumuz her 2 vakanın uzun dönem takiplerinde eklem hareket genişliği tam ve şikâyetleri tamamen geçmişti.
Sonuç olarak, intraosseoz ganglion kisti nadir görülen bir kemik tümörüdür. Semptomatik vakalarda küretaj ve greftleme en iyi tedavi seçeneği olup, hastalarda fonksiyonel sonuçlarda oldukça iyidir.