Burnun dış görünüşündeki bozukluk, hem kozmetik hem de psikolojik sorunlara neden olabilir. Oysa nazal kaviteyi ilgilendiren deformite solunum sisteminde önemli rahatsızlıkları beraberinde getirir. Anatomistlere göre gerçek düz bir burun ve tam orta hatta yer alan septum enderdir. Nazal ve septum deformitelerinin erkeklerde daha sık görüldüğü bildirilmiştir
10. Çalışmamızda, ilköğretim birinci ve ikinci sınıf öğrencilerde septum deviasyonu tespit ettiğimiz çocukların %77’ si erkek idi.
Herhangi bir nazal travma hikayesi olmayan hastalarda septum deviasyonunun etyolojisini açıklamak için çeşitli çalışmalar yapılmış ve hipotezler ileri sürülmüştür 1,3,6,8. Fetüste intrauterin pozisyon bozukluğu, basınç artışı ve zorlama nazal septumda mikrofraktürlere neden olabilir.
Doğum esnasında burunun simfizis pubis veya sakruma basısı ya da doğumda kullanılan aletlerin travması da aynı mekanizma ile septum deviasyonuna neden olabilir 11,12. Doğum sonrasında ise çocuğun emeklemeye başlayıp yürümeye geçme dönemi travmalar için riskli bir zaman dilimidir.
Gerek intrauterin dönemde, gerek ise doğum anında ve sonrasında oluşan travmalar çoğu zaman dikkate alınmamaktadır. Oysa bu travmalar nazal çatıda ve septumda mikrofraktürlere sebep olmaktadır. Bu mikrofraktürler de iyileşme döneminde kalıcı nazal ve septal deformitelere yol açabilmektedir 1. Doğumda septal deformite sıklığı literatürde % 1.25-25 arasında bildirilmiştir 6-8. Literatürde yenidoğanlarda septum deviasyonunun sıklığını araştıran bir çok çalışma vardır 4-8. Ancak okul çağı çocuklarında septum deviasyonun sıklığını, nedenlerini araştıran ve bu dönemin septum deviasyonu oluşumuna katkısını inceleyen çalışma sayısı sınırlıdır.
Çalışmamızda ilköğretim birinci ve ikinci sınıf öğrencilerinde septum deviasyonu sıklığı araştırıldı. İlköğretim birinci sınıf okul ve sosyal hayatın başlangıç dönemidir. Çocuklar bu dönemde kalabalık gruplar halinde yaşamaya ve oynamaya başlarlar. Ayrıca bu dönemde çok yakından takip ve kontrol edildikleri ev, kreş veya anaokulu ortamından ilk kez ayrılmaktadırlar. Bu çalışmada septum deviasyonu görülme sıklığı açısından ilköğretim birinci ve ikinci sınıf öğrencileri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edildi. Birinci ve ikinci sınıf öğrencileri arasında septum deviasyonunun sıklığını tespit etmek için çalışmanın başlangıç zamanı okul açılışının ilk aylarına denk getirildi. Burada amaçlanan, okula başlangıç yılını tamamlayarak ikinci sınıfa geçmiş öğrenciler ile henüz bu sürenin hemen başında olan birinci sınıf öğrencilerini septum deviasyonu sıklığı açısından karşılaştırmaktı. Böylece bu süre içerisinde maruz kalınan travmaların septum deviasyon sıklığına etkisi değerlendirildi. Biz özellikle okula başlangıç yılı olan ilköğretim birinci sınıfın, bu öğrencilerin travmaya maruz kalma açısından riskli bir dönem olduğunu düşünüyoruz. Gerek sınıfların gerekse okul bahçesinin yapısı ve öğrencilerin davranış kalıpları bu düşüncemizi desteklemekteydi.
Taramaya alınan okullarda sınıf başına düşen öğrenci sayısı 33 ± 4.1 idi. Sınıflar küçük olmasına rağmen öğrenci sayısı fazlaydı. Öğrenciler ardışık dizilmiş, tahta sıralarda ikili veya üçlü gruplar halinde oturmaktaydılar. Sıraların kenarları ve köşeleri nispeten sivri yapıdaydı. Birinci sınıf öğrencilerinin sınıfta davranış kalıpları gözlemlendiğinde oyun çağı özelliklerini yansıttıkları ve oldukça aktif oldukları izlendi. Bu durum travmaya elverişli bir ortam hazırlıyordu.
Dinlenme zamanını belirten ders ara zili çaldığında tüm okul öğrencileri bir kapıdan koşarak ve dikkatsizce okul bahçesine çıkıyorlardı. Dolayısıyla henüz fiziksel ve davranışsal gelişimi diğer öğrencilere göre zayıf olan birinci sınıf öğrencileri travmaya daha fazla maruz kalıyordu. Okul bahçesinin yapısı düşme veya çarpma durumlarında travmatik etkiyi artırıcı özellikteydi. Öğrencilerin okul bahçesinde davranış kalıpları izlendiğinde bahçe duvarlarının, basketbol sahasının zeminin ve potanın metalik aksamının travma için potansiyel bir risk oluşturduğu gözlendi. Travma için potansiyel risk faktörlerinin tamamı göz önüne alındığında birinci sınıf ve ikinci sınıf öğrenciler arasında septum deviasyonu açısından tespit ettiğimiz bu farkın anlamlı olduğunu düşünüyoruz.
Burun tıkanıklığına bağlı olarak akciğer kapasitesinde ve akciğerlerin esnekliğinde azalma, doku direncinde artma meydana gelebileceği bildirilmiştir. Vital kapasite ve birinci saniyedeki zamanlı vital kapasitenin septum deviasyonunun derecesi ile ters orantılı olarak artıp azaldığı tespit edilmiştir. Septum deviasyonu olan hastaların sağlıklı insanlara göre parsiyel oksijen satürasyon değerlerinin düşük, parsiyel karbondioksit satürasyon değerlerinin ise yüksek olduğu tespit edilmiştir 13. Bu açıdan bakıldığında çalışmamızda septum deviasyonu tespit ettiğimiz öğrencilerde kronik bir yorgunluk, verilen sözel bilgilere ve işlevsel becerilere dikkat yoğunlaştırmada noksanlık beklenen bir sonuç gibi görülmektedir. Dolayısıyla bu çocukların okul başarı durumlarının olumsuz etkilenmesi beklenebilir. Ancak çalışmamızda il genel başarı durumu dikkate alındığında septum deviasyonlu çocuklar ile diğer öğrenciler arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0.05). İl birinci sınıf ve ikinci sınıf öğrencilerinin başarı durumu ile septum deviasyonu saptanan birinci sınıf ve ikinci sınıf öğrencileri başarı durumu arasında da istatiksel anlamlılık saptanmadı (p>0.05). Sınıf öğretmenleri ile bu çocukların başarı durumu tartışıldığında, septum deviasyonu tespit edilen öğrencilerin diğer öğrencilere göre hem sosyal hem de okul başarısı açısından daha aktif oldukları dikkatimizi çekti.
Septum deviasyonun yaygınlığını ve şeklini, travmanın şiddeti, derecesi ve yönü belirler. Bu çalışmada, septum deviasyonunun yeri ve şekli için Guyuron B ve arkadaşlarının 9 tarif ettiği sınıflandırmayı modifiye ederek kullandık. Literatürde septum deviasyonlarının büyük çoğunluğunun sola doğru olduğu belirtilmektedir 14. Çalışmamızda en sık tespit ettiğimiz septum deviasyonu şekli sol veya sağa deviye olarak bir tarafa doğru septumun eğilmesi idi. Bunu “C” ve “S” şeklinde deviasyonlar takip ediyordu. Deviasyonun şekli ile öğrencilerin okul başarısı arasında anlamlı fark tespit edilmedi (p>0.05).
Çalışmamızda, okula başlangıç yılını tamamlayarak ikinci sınıfa geçmiş öğrenciler ile henüz bu sürenin başında olan birinci sınıf öğrencileri arasında septum deviasyonu sıklığı açısından anlamlı fark tespit ettik. Okul başarısı açısından septum deviasyonlu öğrenciler ile diğer öğrenciler arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Biz özellikle okula başlangıç yılı olan ilköğretim birinci sınıfın travmaya maruz kalma açısından riskli bir dönem olduğunu düşünüyoruz. Travmanın neden olabileceği septum deviasyonu veya daha ciddi yaralanmaların önüne geçmek için okulların fiziksel şartlarının, sınıf düzenin, oturmada kullanılan sıraların, okul bahçesinin, bahçeye çıkışta kullanılan mesafenin yeniden gözden geçirilerek düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyiz.