Günümüzde MRG santral sinir sistemi enfeksiyonlarında oluşan patolojilerin gösterilmesinde yüksek çözümleme gücü ve farklı düzlemlerde görüntü oluşturma yeteneği ile bilgisayarlı tomografiden daha yararlı bulunmaktadır. Difüzyon ağırlıklı MRG, perfüzyon MR ve MR spektroskopi gibi ileri görüntüleme yöntemleri beyin apselerinin ve ensefalitlerin tümörlerden ayırt edilmesinde yararlı olmaktadır
10. Difüzyon ağırlıklı MRG primer beyin tümörlerinin tanısında ve tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Daha önce yapılan bazı çalışmalarda, beyin tümörlerinin evresi ve selüleritesi ile tümörün ADC değerleri arasında korelasyon olduğu gösterilmiştir. Genellikle yüksek evreli ya da selüleriteli tümörlerin ADC değerleri normal parankimden düşüktür
11-13. Menenjiomlar erişkinlerdeki intrakranyal tümörlerde, glial tümörler ve metastazdan sonra üçüncü sırada görülürler
14. Tüm intrakranyal tümörlerin %20'sini oluşturur. Rutin MRG bulgularıyla kolaylıkla tanı konulabilir
9,14. Atipik ve malign menenjiomlar daha agresiftir ve daha fazla rekürrens gösterirler
15. Menenjiomlarda tipik ve atipik ayrımının yapılması olgunun cerrahiye planlamasında ve prognozun belirlenmesinde önemlidir
9. Radyocerrahi, daha önceleri klasik cerrahi yöntemle tedavi edilebilen akustik nörinom ve menenjiom özellikle arteriyovenöz malformasyonlar (AVM) için yeni bir tedavi modalitesidir
16. Peritümoral ödemin nedeni açık değildir. DA MRG'de menenjiomun evresi ile peritümoral ödemin varlığı arasında ilişki olup olmadığı belli değildir
17. Hakyemez ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, DA MRG'nin peritümöral ödem bulgularına göre atipik ve tipik menenjiomların ayrımında yardımı olmadığı ileri sürülmüştür
2. Bizim çalışmamızda da peritümöral dokuların ADC değerleri ile tipik menenjiom ADC değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı.
Tümör selüleritesi ve tümör matrisi gibi tümör histolojisindeki farklılıklar ADC değerleri arasındaki farklılığa katkıda bulunur 13. Histopatolojik olarak tipik menenjiomlar atipik menenjiomlara benzemez. Atipik Menenjiomlarda hücresellikte ve mitotik aktivitede artış, nekroz, nükleol belirginliği ve nükleus sitoplazma oranında artış gibi özellikler bulunur 18. Bu yüzden artmış selülerite oranı ekstraseluler boşlukta azalmaya neden olur, bu da atipik menenjiomlarda azalmış ADC değerine neden olur 19. Bizim çalışmamızda da 1 atipik olgunun ADC değeri tipik menenjiomların ADC değerlerinden belirgin düşük olarak ölçülmüştü.
WHO sınıflamasına göre atipik menenjiomlar evre II ve anaplastik (malign) olanlar evre III olarak sınıflandırılırlar 9. Bizim çalışmamızda menenjiomların çoğunun histopatolojisi tipik (benign) evre 1 olarak değerlendirilmiştir. Evre I menenjiomların en yaygın görülen tipleri fibröz veya fibroblastik, transizyonel veya mikst ve meningoendetelyaldir. Bunları psammomatöz, anjiomatöz, mikrokistik, sekretuvar ve berrak hücreli metaplastik gibi subtipleri izler 20.
Tipik Menenjiomların sinyal intensite özellikleri DA görüntülerde ve ADC haritalarında farklı bildirilmiştir 8. Filippi ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada menenjiomların çoğu DA görüntülerde izo ya da hipointens olarak tanımlanmıştır 9. Hakyemez ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise menenjiomların çoğunun DA görüntülerde hiperintens olduğundan bahsedilmiştir. Bizim çalışmamızda ise menenjiomlar DA görüntülerde ağırlıklı olarak izointens ve hiperintens görünümdeydi 2.
Hakyemez ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada tipik menenjiomların ADC değerleri normal beyaz cevherden yüksek olarak bulunmuştur. Ayrıca subtipler arasında da en yüksek ADC değerini anjiomatöz tipte buldular 2. Bizim çalışmamızda da tipik menenjiomların ADC değerleri normal beyaz cevherden yüksek çıkmıştır. Ancak tipik menenjiomların subgrupları arasında farklılık izlenmemiştir. Bunlar
arasında meningoendotelyal tipteki menenjiomların ADC değerleri diğer subtiplerden yüksek bulunmuştur.
Filippi ve arkadaşları da atipik menenjiomların ADC değerlerini tipik olanlardan daha düşük bulmuşlardır 9. Hakyemez ve arkadaşları ise atipik/malign menenjiomların ADC değerlerini normal beyaz cevher ve tipik menejiomların ADC değerlerinden daha düşük bulmuşlardır 2. Yamasaki ve arkadaşları ise farklı olarak atipik ve tipik Menenjiomların ADC değerleri arasında farklılık saptamamışlardır 21. Bizim çalışmamızda malign hücresel özellik gösteren olgu yoktu, bir olgu ise atipik olarak tanımlanmıştı. Atipik olgudaki ADC değeri 0.27x10-3 olarak bulunmuştu. Yamasaki ve arkadaşları, Hakyemez ve arkadaşları ile Filippi ve arkadaşları ise ADC değerlerini sırasıyla 0.88x10-3, 0.75x10-3 ve 0.52x10-3 olarak bulmuşlardır.
Çalışmamızın kısıtlılıkları arasında malign özellik gösteren olgu olmaması ve atipik olgu sayısının 1 tane olması gösterilebilir. Yine alt gruplardaki olgu sayıları da nisbeten azdır. Ancak alt gruplar arasındaki ADC değerleri arasında istatistiksel olarak farklılığın bulunmaması bu eksikliği ortadan kaldırabilir. Daha geniş serilerde bulguların doğrulanmasına ihtiyaç olabileceğini düşünmekteyiz.
Sonuç olarak; Difüzyon ağırlıklı MRG intraaksiyal tümörlerde olduğu gibi ekstraaksiyal yerleşimli menenjiomların tanısında da önemli bir görüntüleme yöntemidir. Genel olarak atipik menenjiomlarda düşük ADC değerleri dikkati çekmektedir. DA MRG tipik ve atipik menenjiomların ayrımında tanıya katkı sunmaktadır. Ancak ADC değerlerine göre alt tiplerin ayrımı yapılamamıştır. DA MRG özellikle cerrahi öncesi yapılan planlamada malign/benign ayrımında cerraha yol gösterici olabilir. Ayrıca histopatolojik tip tayini öncesi ölçülen ADC değerlerinin tanıya yardımcı olabileceğini düşünmekteyiz.