Günümüzde gelişmiş ülkelerde çeşitli nedenlerle
hastaneye yatırılan hastaların %50’sinden fazlasında
değişen derecede malnutrisyon vardır
1-3. Son yıllarda
hastanın hemodinamik olarak daha iyi yönetilmesi,
ileri mekanik ventilasyon yöntemlerinin geliştirilmesi
ve enfeksiyonların daha iyi kontrol altına alınabilmesi
gibi medikal teknolojilerdeki ilerlemeler sayesinde
özellikle yoğun bakım ünitelerinde hastaların kalış
süreleri uzamıştır. Yapılan çalışmalarda hastanın hastanede
kalış süresiyle, malnütrisyon gelişimi arasında
pozitif bir korelasyon olduğu bildirilmiştir
1,4. Yoğun
bakım ünitelerine (YBÜ) yatırılan, halihazırda
malnütrisyonu olan kritik hastaların yoğun bakımda
kalış süreleri boyunca malnütrisyon şiddetinin sıklıkla
ilk günden itibaren ilerlediği ve bununda istenmeyen
birçok komplikasyonla birlikte olduğu bildirilmektedir
1,5. Uzamış ortalama yaşam süresi, kronik hastalık ve
obezite sıklığının artmış olması yoğun bakımda takip
edilen hastaların profilini oldukça değiştirmiştir. Bu
faktörlerin malnutrisyonla birlikteliği hastaların
morbidite ve mortalitesini önemli ölçüde etkilemektedir
1.
YBÜ’lerinde takip edilen hastaların %25-50’sinde
verilen kalorinin yetersiz olduğu bildirilmiştir6.
Hastanın uzun süre yetersiz kalori almasının beraberinde
artmış enfeksiyon riski ve total komplikasyon sayısına,
uzayan mekanik ventilasyon, hastanede veya
YBÜ’de kalışa, antibiyotik kullanım süresine ve dolayısıyla
da tedavi maliyetlerinde önemli ölçüde artışa
neden olduğu gösterilmiştir5,7,8. Amerika Birleşik
Devletleri sağlık kuruluşları hastanın hastaneye kabulünden
sonraki ilk 24 saat içinde nütrisyonel durumunun
değerlendirilmesi ve beslenmeyle ilgili risklerin
belirlenmesini tavsiye etmektedir9.
Hastanın Nütrisyon Riskinin Belirlenmesi
Hastaneye yatırılan hastaların nütrisyonel risk açısından
değerlendirmek için çeşitli nütrisyonel değerlendirme
aracı olmasına rağmen, hala en çok tavsiye
edilebilecek ve üzerinde fikir birliği olan ideal bir test
yoktur10-12. Standart bir testin olmayışı halen iyi
tanımlanmış bir “nütrisyonel risk” anlayışının yerleşmemiş
olmasına da bağlanabilir. Uygun olmayan testlerle
hastaların yanlış risk gruplanması hastaya yanlış müdahaleye, müdahalede geçikmeye ve kaynakların
boşa harcanmasına neden olur. İdeal bir nütrisyon risk
değerlendirme testi yüksek duyarlılık ve özgünlüğe
sahip olmalı, kolay ve hızlı uygulanabilmeli, erken
müdahale için orta derecede ve siddettli malnütrisyonlu
hastaları tespit edebilmelidir12. Günümüzde yatan
hastalarda nütrisyon risk değerlendirilmesinde kulanılan başlıca testler; Malnutrition Universal Screening
Tool (MUST, Şekil 1), Nutritional Risk Screening
(NRS 2002, Tablo 1), Mini Nutritional Assessment
(MNA), Short Nutritional Assessment Questionaire
(SNAQ), Malnutrition screening Tool (MST, Tablo 2)
ve Subjective Global Assessment’dir (SGA, Tablo 3).
Yatırılarak tedavi edilen ve hastane dışındaki hastaları
kapsayan bir çalışmada malnutrisyon sıklığının
her iki hasta grubunda da yüksek olduğu, MUST testinin
diğer karşılaştırılan testlere göre kullanımın daha
olumlu sonuçlar sağladığı gösterilmiştir13. MUST
testinin yatan hastaların nütrisyonel risk açısından
güvenilirliğinin değerlendirildiği bir diğer çalışmada
ise bu testin malnütrisyon risk oranını yüksek oranda
belirlediği, ancak orta düzeydeki malnütrisyon riskini
ise düşük düzeyde belirlediği bildirilmiştir14. MNA
testinin yatan ve yaşlı hastalarda güvenilirliğini araştıran
iki ayrı çalışmada; MNA’nın hastanın nütrisyon
riskini belirlemede hızlı, etkili, ucuz ve de hastanın
mortalitesini güvenilir şekilde belirleyebildiği gösterilmiştir15,16. Bu iki çalışmanın aksine özellikle
yaşlı hastalarda vücut kitle indeksini kriter olarak kullanan
nütrisyon risk testlerinin güvenilir testler olamayacağı
bildirilmiştir17,18. Ferguson ve ark.19
medikal ve cerrahi tedavi nedeniyle takip edilen heterojen
hasta grubunda MST testinin malnütrisyon riski
bulunan hastaları %93-97 güvenilirlikle tespit edebildiğini,
kolay ve hızlı uygulanabilen bir test olduğunu
bildirmiştirler. Yukarıdaki bilgiler ışığında bu testte
hastanın nutrisyon durumunu değerlendirmek için
vücut kitle indeksinin bir kriter olarak kullanılmayışı
testin güvenilirliğini attıran bir faktör olarak değerlendirilebilir.
Kruizenga ve ark.20 hastanede takip
edilen heterojen hastaları kapsayan çalışmalarında ise SNAQ testinin hastaların nutrisyon risklerini belirlemede
güvenilir, hızlı ve kolay uygulanabilen bir test
olduğunu bildirmişlerdir. Ancak Kruizenga ve ark.21
evde ve bakım evindeki hastaları kapsayan çalışmasında
SNAQ testinin hastanın malnutrisyon riskini belirlemede
değerlendirme kriteri olarak vücut kitle indeksi
kullanılmadığında güvenilirliğinin düşük olduğunu ileri
sürmüştür. Wu ve ark.22 ise gastrointestinal tümör
nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan hastalarda SGA
testinin hastanın malnutrisyon riskini belirleyerek hastanın
hastanede kalış süresini ve medikal harcamaları
belirlemede güvenilir bir test olduğunu göstermişlerdir.
YBÜ’de takip edilen hastaları kapsayan bir diğer çalışmada
ise SGA testinin kolay uygulanabilir ve hastanın
akıbetini öngörebileceği bildirilmiştir23. Ancak
yukarıdaki çalışmaların aksine SGA testinin kritik
hastaların akıbetini belirlemede güvenilir olmadığı ve
serum protein ölçüm testlerinin SGA’dan daha güvenilir
olarak postoperatif komplikasyon riskini belirleyebildiği
bildirilmiştir24,25. Mide tümörlü hastaların
preoperatif dönemde nütrisyon risk değerlendirilmesinin
NRS 2002 testi ile değerlendirildiği bir çalışmada
NRS 2002 skoru ≥3 olan hastaların postoperatif komplikasyon ve hastanede kalış süresinin güvenilir şekilde
belirlenebileceği bildirilmiştir26. Yine akut bir hastalığın
geliştiği yaşlı hastaları içeren bir çalışmada NRS
2002 ve MNA testlerinin serum protein düzeylerinin
ölçümünden daha güvenilir olarak hastanın nütrisyon
riskini belirleyebildiği gösterilmiştir27. Baş-boyun
tümörü olan hastaları kapsayan diğer bir çalışmada ise
MUST testi ile NRS 2002 testinin güvenilirliği benzer
bulunmuş, ancak MUST testinin NRS 2002 testine
oranla hastaların hastanede kalış süresini daha güvenilir
şekilde belirleyebildiği bildirilmiştir28. Elektif
olarak cerrahi tedavi uygulanan ve ürolojik hastalıklar
nedeniyle takip edilen hastaları kapsayan iki ayrı çalışmada
da NRS 2002 testinin güvenilir olduğu bildirilmiştir29,30. Yukarıda bahsedilen çalışmalardan
da anlaşılabileceği gibi hastaların nütrisyon riskini
belirleyebilecek tüm dünyada standart kabul edilen hala
ideal tek bir nütrisyon değerlendirme testi yoktur. İngiliz
Parenteral ve Enteral Nütrisyon Derneği (BAPEN)
hastanın nütrisyon riskinin belirlenmesi ve hastanın
tedavi planının düzenlenmesi için MUST testinin kullanılmasını
tavsiye ederken, Avrupa Parenteral ve
Enteral Nütrisyon Topluluğu (ESPEN) MUST testinin hastanede yatmayan hastalar için tercih edilmesi gerektiğini
belirtmektedir9. ESPEN hastanede yatan hastaların
nütrisyon riskinin değerlendirilmesi için NRS
2002 testini önermektedir. Bu test hastanın değerlendirme
anındaki nütrisyon riskini ve mevcut hastalığın
şiddeti ile oluşabilecek riskleri dikkate alarak hastaya
yapılacak nütrisyon desteğinin planını ortaya koymaktadır12.
Nütrisyon desteğinin kişisel uygulamalardan ziyade
beslenme destek ekibi (BDE, Nutrition Support
Team) tarafından uygulanmasının beslenmeye bağlı
oluşan komplikasyon oranını önemli ölçüde azalttığı,
hastanın daha az oranda kalori açığına maruz kaldığı ve
maliyetleri azalttığı gösterilmiştir31-33. Hastane
BDE: doktorlar, hemşireler, diyetisyen, eczacı ve teknik
asistandan oluşur. Ancak BDE’nin yapısı hastanenin
büyüklüğü, bakılan hasta sayısı, bütçe ve ekibin
aktivitelerine göre değişebilir. Günümüzde gelişmiş
Avrupa ülkeleri hastanelerinin bile %5’inden daha
azında BDE’i bulunmaktadır31. BDE’nin oluşturulduğu
hastanelerde nütrisyon destek solüsyonları uygun
koşullar altında hastaya özel olarak hazırlanabilir. Yani
beslenme desteği bireyselleştirilerek uygulanabilmektedir.
Bu tip uygulamanın özellikle uzun dönem evde
nütrisyon desteği verilen erişkin ve pediatrik hastalarda
olumlu sonuçlar verdiği bildirilmektedir34.
Hastanın Kalori İhtiyacının Belirlenmesi
Hastanın enerji harcama miktarı tahmin edilebilir
ya da ölçülebilir. Enerji ihtiyacının tahmin edilmesiyanlış
sonuçlara ve yanlış nütrisyon desteği verilmesine
neden olabilirken ölçülerek belirlenen enerji ihtiyacı
doğru yöntem kullanıldığı sürece olumlu sonuçlar
alınmasını sağlar35. Normal şartlarda verilecek enerji
miktarı kilo kaybı veya kilo artışından kaçınmayı
sağlamalıdır. Hastanın toplam enerji tüketimi:
1. Bazal metabolik hız (Resting Energy Expenditure,
REE)
2. Fiziksel aktivite ile harcanan enerji
3. Alınan besinlerin metabolizması için harcanan
enerji (Diet-induced thermogenesis)
olmak üzere üç bileşenden oluşur. Ancak sepsis, travma,
yanıklar, hipertiroidi ve hipotiroidi gibi hastalıklar
kişinin metabolik hızını değiştirerek enerji gereksiniminin
de değişmesine neden olurlar36. Hastanın total
enerji gereksiniminin ölçülmesi için ilk yapılması gereken
istirahat enerji harcama hızının (REE) hesaplanmasıdır.
Bunun için indirekt kalorimetri yöntemi altın
standart kabul edilmektedir35,37,38. Bu yöntemle
hastanın soluduğu havadaki O2 ve CO2 konsantrasyonları
belirlenir, formül yardımıyla enerji tüketimi hesaplanır.
Ancak bu metodun uygulanabilmesi için pahalı
ekipmana, hasta uyumuna ve eğitimli personele ihtiyaç
vardır35. Hastanın istirahat enerji tüketimi hesaplanamıyorsa,
bazal metabolik hız (BMH) formül yardımıyla
tahmin edilebilir. Bu amaçla çok sayıda formül geliştirilmesine rağmen en çok bilinen ve kullanılanı
1919 yılında Harris ve Benedict (HB) tarafından geliştirilen
yöntemdir. Bu formülasyonda hastanın boyu,
vücut ağırlığı, yaş ve cinsiyeti dikkate alınarak BMH
ölçülebilir36.
REE, erkek=66.5+13.8x vücut ağırlığı(Kg)+5.0x
boy(cm)-6.8x yaş(yıl)
REE, kadın=655+9.6x vücut ağırlığı(kg)+1.8x
boy(cm)-4.7x yaş(yıl)
Boullata ve ark.38 hospitalize edilmiş hastalarda
en doğru BMH ölçümlerinin indirekt kalorimetrik
ölçümlerle alındığını, ancak tahmini BMH ölçümünde
kullanılan formüllerden ise HB formülüyle diğer formüllere
göre özellikle obez hastalar için daha doğru
sonuçlar elde edilebildiğini bildirdiler. Frankenfield ve
ark.39 bazı durumlarda HB formülüyle hesaplanan
BMH’ının normalden daha yüksek ölçüldüğünü, ancak
yağsız vücut kitlesi kullanıldığında oluşabilecek hataların
azaltılabileceğini bildirdiler.
Hastanın BMH’nın tahmini olarak vücut ağırlığı
biliniyorsa:
• 20-30 yaş=25 kcal x hastanın vücut ağırlığı(
kg)/gün
• 30-70 yaş=22.5 kcal x hastanın vücut ağırlığı(
kg)/gün
• >70 yaş=20 kcal x hastanın vücut ağırlığı(kg)/gün
Şeklinde de hesaplanabilir. Bu formülasyonda
obez ve malnütrisyonlu hastaların ideal kilosu değil
gerçek kiloları dikkate alınır. BMH’ını etkileyen diğer
faktörlerde dikkate alınarak ek kalori gereksinimi karşılanmalıdır36,40.
Kritik hastalarda enerji tüketimi iki nedenle artar.
Birincisi; altta yatan hastalık sempatik sinir sistemini
uyararak katekolamin salınımını arttırır. Artan
katekolaminler dokularda daha fazla oksijen tüketilmesini
ve vücut ısısında artışa neden olur. Sonuçta total
enerji tüketimi artar. İkincisi; hastalık indirekt olarak
karşıt etkili hormonların artışıyla etkisiz metabolik
olayların aktifleşmesine ve eşleşmeyen birçok etkinin
gelişmesine neden olur. Etkisiz metabolik yolların
aktifleşmesi yararsız substrat oluşumu ve artmış enerji
gereksinimine rağmen daha az miktarda ATP üretimi
sağlayan döngülerin ön planda çalışmasıyla sonuçlanır.
Tüm bu mekanizmalar hastada enerji açığına neden
olur41.
Vücudun travmaya ve hastalığa metabolik cevabı
artmış enerji tüketimi ve protein yıkımı şeklindedir. Bu
durum hastaya gerekli enerji miktarının hesaplanmasında
ve nütrisyon desteğinin planlanmasında güçlüklere
yol açar. Hastalığın neden olduğu enerji artış miktarını
tespit etmek için Tablo 4’deki stres çarpanları
dikkate alınabilir42. Bu durumda hastanın HB formülüyle
hesaplanan BMH’ına hastalık tablosunun stres faktörüne karşılık gelen artış eklenerek total enerji
ihtiyacı hesaplanır. Hesaplanan total enerji miktarında
hastanın fizik aktivite derecesi ve vücut ısısı artışına
göre ek düzeltmeler yapılmalıdır. Çünkü artan her 1 ºC
vücut ısısının total enerji tüketimini %13, fiziksel aktivitenin
ise derecesine göre %20’ye varan artışa neden
olabileceği bildirilmiştir41.
Hastanın total enerji tüketimi için sıklıkla kullanılan
bir diğer formül Ireton-Jones ve arkadaşları tarafından
geliştirilen formüldür43. Bu formülle
ventilatöre bağlı ve spontan soluyan hastaların total
enerji gereksinimi hesaplanabilir (Tablo 5). Kritik
hastalar için gerekli enerji ihtiyacının belirlenmesi için
bir diğer öneri
Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 5: Ireton-Jones eşitliğiyle spontan soluyan ve ventilatöre bağlı hastaların total enerji ihtiyacının hesaplanması |
İse hastanın enerji ihtiyacının 25 kcal/kg gün olarak
Hesaplanması yöntemidir. Bu yöntemle-yoğun bakımda
takip edilen hastaların enerji ihtiyacının yüksek
oranda doğru saptandığı bildirilmiştir44.
Hastanın total enerji ihtiyacının hesaplanmasında
bir diğer sorun ise klinik tablo boyunca enerji gereksiniminin
sabit kalmamasıdır. Yapılan çalışmalarda önce
enerji gereksiniminin arttığı daha sonra bir maksimum
düzeye ulaştığı ve en sonunda ise yavaş yavaş düştüğü
bildirilmiştir45-47. Bu bulgular da göstermektedir ki
hastanın enerji gereksinimi hastalığın seyri boyunca
değişkendir ve düzenli aralıklarla hasta değerlendirilerek
uygun nütrisyonal düzenlemelerin yapılması gerekir.
Sonuç olarak, hastanede yatan hastalarda
malnütrisyon sıklığı yüksek orandadır. Malnütrisyon
hastanın morbidite ve mortalitesini önemli ölçüde arttırır.
Bu nedenle nütrisyonel destek tedavinin önemli bir
parçası olarak görülmelidir. Hastanın nütrisyon riskini
belirlemek için kullanılacak üzerinde fikir birliği olan
tek bir test bulunmamaktadır. Uygulanacak testin hastaya
uygun ve beklentileri karşılaması gerekmektedir.
Hastaya verilecek kalori miktarını belirlemede indirekt
kalorimetri yöntemi altın standarttır. Ancak günümüzde
ulaşılabilirliliği oldukça sınırlıdır. Hastaya nütrisyon
desteğinin BDE tarafından verilmesi komplikasyon ve
maliyetlerin azaltılmasını sağlar. Hastanın enerji ihtiyacı
tahmini olarak belirlenecekse HB formülü, kiloya
göre hesaplama ve Ireton-Jones formülleri güvenle
kullanılabilir. Hesaplanan enerji belirlenirken hastalığın
kendisinden, hastanın vücut ısısındaki değişikliklerden
ve hastanın fiziksel aktivitesinden kaynaklanan
artışlar dikkate alınmalıdır. Takip boyunca beslenme
desteğinin ilk değerlendirmedeki enerji ihtiyacına göre
sürdürülmesi prognoz üzerinde olumsuz sonuçlara yol
açabilir. Bu nedenle hastalığın seyrine ve komplikasyon
gelişimine göre hastalar tekrar değerlendirilerek
verilecek nütrisyon desteği yeniden düzenlenmelidir.